Süreklilik.
Süreklilik.
( Philosophische Wörterbuch) :
(Os. Temâdî, Fr. Continuite, Al. Stetigkeit, İng. Continuity, İt. Continuita). Devrimsiz evrim düşüncesi... Metafizik ve bireyci yöntemlerle gelişmiş bulunan klasik felsefe, devrimsiz evrim düşüncesini, başka bir deyişle, doğal süreklilikte sıçrama ve kopma olamayacağını savunmuştur. Alman düşünürü Gottfried Wilhelm Leibniz (1646-1716) süreklilik yasasıyle (lex continuum) bu mekanik bağlantı düşüncesini tanıtlamaya çalışmıştır. Leibniz'e göre doğada sıçrama olmaz, doğasal değişmelerde hiç kesilmeyen ve kopmayan bir süreklilik vardır. Doğasal olgular birbirlerini aralıksız olarak kovalarlar. Her devim (hareket), bir başka devimin sonucu olduğu gibi bir yeni devimin de yaratcısıdır, bu devimlilikse sürekli ve kesintisiz bir devimliliktir. Bu yasa, Tanrısal düzenin yasasıdır, önceden kurulmuş uyumun (harmonie preetablie) gereğidir. Leibniz'in bu düşüncesi, hiç değilse doğal bir evriumi belli eden düşümcü (transformizm) bir düşünce gibi görünürse de, metafizik çelişme burada da kendini göstermekte gecikmez. Leibniz'e göre monadlar hem sonsuz olarak gelişmekte, hem de sonsuz olarak kendi kendilerinin aynı kalmaktadırlar (principium distinctionis). Alman düşünürü Immanuel Kant (1734-1804) da süreklilik yasasını insan usunun önsel (a priori), deneylerden elde edilmemiş, kendiliğinden var bulunan doğal bir bilgisi sayar. Kant, bu sonuca, ansal yargıları (zihnî hüküm) sıralayarak varmaktadır. Ona göre insan usunun asıl işi yargılamaktır, yargılarsa usumuzda gene önsel olarak bulunan örnek kalıplara (kategori) vurularak yapılır. Öyleyse ne kadar yargı türü varsa o kadar da kategori vardır. Bu kategoriler nicelik, nitelik, oran ve kiplik düşüncelerini belirten üçerlik gruplar halinde on iki tanedirler. İşte bu nicelik ve nitelik grupları sürekliliği tanıtlamaktadır. Çünkü her olay, nicelik bakımından bir süreyi ve nitelik bakımından bir içeriği (muhteva) kapsar. Daha açık bir deyişle, her olgu niceliksel ve dolayısıyle süresel bir değer taşıdığı gibi, aynı zamanda niteliksel ve dolayısıyle içerikli bir değer taşır. Öyleyse her olgu bir yer kaplar ve boşluk varsayımı temelsizdir. Böyle olunca da sürekliliğin zorunluğu ortaya çıkmış olur... Bilimsel gelişmeler, kesintisiz süreklilik düşüncesinin tersini tanıtlamış bulunmaktadır. Devrimsiz evrim, ne doğal ne de toplumsal yapıda mümkündür. Evrim, devrimlerle sürüp gitmektedir. Daha açık bir deyişle, hiç bir fiziksel nesne ya da toplumsal olay sadece artma ve azalmaya bağlı olarak değişmez, azalma ve artma belli bir noktada sıçrayarak nicesel değişme nitesel bir değişmeye dönüşür (nicelikten niteliğe geçiş). Fizik, kimya ve toplumbilim bu gerçeğin sayısız örnekleriyle doludur. Örneğin kuanta mekaniğinde bir ratom, elverişli kuantik hallerin birinden ötekine sıçrayarak geçer. Isıtılan su, belli bir kaynama derecesine kadar su olarak kalır ve o belli derecede birdenbire ve sıçrayarak buharlaşır, yeni bir niteliğe geçer. Bu sayısız örnekler, metafiziğin sıçramasız ve kesintisiz süreklilik düşüncesinin yanlışlığını tanıtlamaktadır. Metafiziğin köklü değişmelere karşı olması doğaldır, çünkü metafizik sonsuzca olduğu gibi kalma düşüncesi üstüne kurulmuş bir varsayımdır... Bilimsel süreklilik anlayışı, eskiyle yeni arasındaki zorunlu bağlantıyı ve diyalektik gelişmeyi dilegetirir. bkz. Gelişme, Eytişimsel Özdekçilik, Sıçrama, Evrim, Evrim ve Devrim.