İSTİKÂMET
İSTİKÂMET
(Glosario Islámica) :
Allahü teâlânın beğendiği, doğru, hak yolda bulunma.Kim ki hac eder, kötü söz konuşmaz ve istikâmetten ayrılmazsa, annesinden yenidoğmuş gibi, bütün günâhlarından sıyrılır. (Hadîs-i şerîf-İhyâ-u Ulûmiddîn)Allahü teâlâ kendisine Hûd sûresinde; "Emr olunduğun gibi istikâmet üzere ol!"buyurunca, Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem, istikâmetin zorluğuna işâretle;"Beni Hûd sûresi ihtiyarlattı" buyurdu. Yâsîn sûresinde; "Ey Resûlüm! Sen elbetteistikâmet üzeresin" buyurulunca, Resûlullah efendimiz rahatlamışlardır. (Seyyid Tâhâ)Kıyâmet günü Sırat köprüsünden geçebilmek için istikâmet üzere bulunmak gerekir.(Muhammed Hâdimî)İstikâmet, kerâmetin üstündedir. (İmâm-ı Rabbânî)Lâ ilâhe illallah kelimesini söylemekle kalb düzelir ve o kimsenin hâllerinde ve işlerindeistikâmet hâsıl olur. Zâhirin (bedenin) ve bâtının (kalb ile rûhun) istikâmeti ele geçince de,sonsuz seâdete kavuşulmuş olur. Zâhirin istikâmette olması demek , dindeki emir ve yasaklarauymaktır. Bâtının, kalb ve rûhun istikâmeti ise, hakîkî îmâna kavuşmaktır. Yüksek hocamız,hakîki îmânı, kalbi Allahü teâlâdan alıkoyan bütün fayda ve zararlardan temizlemektir, diyeaçıkladılar. (Ya'kûb-i Çerhî)