MÛSÂ ALEYHİSSELÂM


Risultati per "MÛSÂ ALEYHİSSELÂM"

Glossario islamica

MÛSÂ ALEYHİSSELÂM

(Glossario islamica) :
İsrâiloğullarına gönderilen peygamberlerden. Ülü'l-azm adı verilen altı büyükpeygamberden biridir. Yâkûb aleyhisselâmın soyundan, İmrân adında bir zâtın oğlu, Hârûnaleyhisselâmın kardeşidir.Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:Vaktâ ki Mûsâ (aleyhisselâm) onlara Rab olduğumuza delâlet eden alâmetler, açıkmûcizeler ile geldi. Onlar; "Bu mûcize diye gösterilen şey ancak uydurulmuş, sihirdenbaşka bir şey değildir. Biz bu sihri veya peygamberlik iddiâsını evvelki atalarımızdanişitmedik" dediler Mûsâ (aleyhisselâm) dedi ki: "Allahü teâlâ tarafından kimin hidâyetle(peygamberlikle) geldiğini ve hayırlı âkıbetin (Cennet'in) kime nasîb olacağını Rabbim çokiyi bilir. Zâlimler aslâ felâh (kurtuluş) bulmazlar. (Kasas sûresi: 36,37)Bir gün Mûsâ aleyhisselâm yolda giderken Allahü teâlâ kendisine nidâ edip; "Ey Mûsâ! Benkendisinden başka ilâh olmayan Rabbin Allah'ım" buyurdu. Mûsâ aleyhisselâm; "Buyur yâRabbî! Emrine hâzırım" dedi ve secdeye vardı. Allahü teâlâ; "Başını kaldır yâ Mûsâ!"buyurdu. Mûsâ aleyhisselâm başını kaldırdı. Allahü teâlâ; "Yâ Mûsâ! Arşın gölgesindegölgelenmek istiyorsan, yetimlere merhâmetli bir baba gibi, dul kadına da onu muhâfazaeden ve gözeten zevci (kocası) gibi ol. Yâ Mûsâ merhâmetli ol. Böyle olursan sana damerhâmet edilir. Cezâ verirsen cezâ görürsün. (Sa'lebî)Mûsâ bin İmrân (aleyhisselâm) ; "Yâ Rabbî! Kullarının en kıymetlisi kimdir?" dedikte;gücü yettiği zaman affeden (müslüman kimse) dir buyruldu. (Hadîs-i şerîf-Beyhekî)Yûsuf aleyhisselâmdan sonra Mısır'da yerleşen ve çoğalan İsrâiloğulları, Mısır'ın yerli halkıolan Kıbtîlerden ve bunların hükümdârları olan Fir'avnlardan zulüm ve hakâret gördüler.İsrâiloğullarının doğan erkek çocuklarını öldürdüler. Bu sırada düny âya gelen Mûsâaleyhisselâmı, annesi, Allahü teâlânın emriyle bir beşiğe koyup Nil nehrine bıraktı. Beşik,Fir'avn'ın sarayı önünden geçerken, Fir'avn'ın hanımı Âsiye Hâtun bunu alıp büyüttü. Mûsâaleyhisselâm kırk yaşına gelince, İsrâiloğullarının yanına gitti. Bir gün Mısırlı bir kıptîninİsrâiloğullarından birine işkence ettiğini gördü. Kurtarırken kazâ sonucu kıptî öldü. Mûsâaleyhisselâm, Fir'avn ve kıptîlerden çekinip Medyen şehrine gitti. Orada Şuayb aleyhisselâmınkızıyla evlendi. Şuayb aleyhisselâma on sene hizmet ettikten sonra, Mısır'a dönerken Tûrdağında Allahü teâlâ ile konuştu ve peygamber olarak vazîfelendirildi. Mısır'a gelip, Fir'avn'ıdîne dâvet etti. Mûcizeler gösterdiği hâlde Fir'avn ve kıptîler ona inanmadılar. Mûsâaleyhisselâm İsrâiloğullarına serbestlik verilmesini istedi. Fir'avn kabûl etmedi. Kâfirlerin sularıkan oldu, kurbağa yağdı, cild hastalıkları ve üç gün karanlık oldu. Fir'avn bu mûcizelerigörünce korktu ve İsrâiloğullarına izin verdi. Mûsâ aleyhisse lâm İsrâiloğullarıyla birlikteMısır'dan çıkıp Kudüs'e doğru giderken, Fir'avn pişman olup, askerleriyle arkalarına düştü.Kızıldeniz'den on iki yol açılıp Mûsâ aleyhisselâm ve berâberindeki İsrâiloğulları karşıya geçti.Fir'avn geçerken deniz kapandı; Fir'avn, askerleriyle birlikte boğuldu. Kızıldeniz'den geçip Tihsahrasına geldikleri sırada Mûsâ aleyhisselâm, kardeşi Hûrûn aleyhisselâmı vekîl bırakıp Tûrdağına gitti. Orada kırk gün ibâdet etti. Allahü teâlânın kelâmını işitti ve kendisine Te vrâtkitâbı indirildi. Mûsâ aleyhisselâm Tûr dağında iken İsrâiloğulları Sâmirî isimli, inanmadığıhâlde inanmış görünen bir münâfığın sözlerine aldanarak ve Hârûn aleyhisselâmı dinlemeyerekaltın buzağı heykeline taptılar. Mûsâ aleyhisselâm Tûr'dan gelip bu hâli görünce üzüldü;Sâmirî'ye lânet etti. İsrâiloğulları yaptıklarına pişman oldular, Mûsâ aleyhisselâmayalvarıp,Tevrât'a göre ibâdet etmeye başladılar. Mûsâ aleyhisselâm ümmeti ile birlikte Lûtgölünün güney tarafına geçti. Uç bin Unk adında bir melîk ile harb etti. Şerîa nehrinindoğusundaki yerleri ele geçirdi. Eriha şehri karşısındaki dağa çıktı. Ken'an ilini uzaktan gördü.Bu sırada kardeşi Hârûn aleyhisselâm vefât etti. Mûsâ aleyhisselâm yerine Yûşâ aleyhisselâmıhalîfe bırakıp yüz yirmi yaşında vefât etti. (İbn-ül-Esîr, Abdülhâk-ı Dehlevî, Nişâncızâde,Kisâî, Sa'lebî)