AZÎMET
AZÎMET
(Glossaire islamique) :
Kuvvetli irâde, istek, arzu. Haramlardan, dinde yasak edilen şeylerden sakınmakla berâber,mümkün olduğu kadar ruhsatlardan yâni dinde izin verilen kolaylıklardan uzak durup; evlâyı,en iyi olduğu bildirilenleri, nefse zor gelenleri yapmak; takvâ yol u.İslâmiyet'te ibâdetler için iki yol vardır: Biri ruhsat yâni, İslâmiyet'in ibâdetlerde tanıdığı,izin verdiği kolaylıklar, diğeri azîmettir. Azîmet ile amel etmek, ruhsat ile amel etmekten dahakıymetlidir. Hadîs-i şerîfte; "Amellerin en fazîletlisi nefse en zor gelenidir" buyrulmaktadır.(Harputlu İshâk Efendi)Âlimler, sâlihler azîmet ve takvâ ile hareket ettiklerinden; bir haram işlememek içinhelâlları, mubahları bile terk ederlerdi. Ebû Bekr-i Sıddîk radıyallahü anh buyurdu ki: "Biz birharama düşmek korkusundan, yetmiş helâli terk ederdik." (Seyyid Abdülhakîm Arvâsî)Halkın incitmesine sabr etmelidir. Onlara güzel davranmalıdır, bu azîmet yoludur. Onlardankesilmek, uzak durmak ise, ruhsat yoludur. (İmâm-ı Rabbânî)Kuvvetli, hâli elverişli olanın, azîmet olanı yapması efdaldir, daha iyidir. Güç olan işiyapmak nefse daha ağır gelir. Nefsi daha çok ezer, zayıflatır. İbâdetler de nefsi zayıflatmak,kırmak için emrolunmuştur. Zayıf, hasta, sıkışık hâlde olan kimse nin azîmet olanı yapamadığıiçin ibâdetlerini, işlerini terk etmemesi, ruhsat yolu ile yapması lâzımdır. (Abdülganî Nablüsî)Azîmeti yapmaktan âciz olan özürlü kimsenin, ruhsat olanı, dinde izin verileni yapması câizolur. Böyle kimsenin ruhsat olanı yapması azîmetleri yapmış gibi çok sevâb olur. (AbdülvehhâbŞa'rânî)