ALEYHİSSELÂM
ÂDEM (Aleyhisselâm)
( islamische Glossar) :
Kur'ân-ı kerîmde ismi geçen peygamberlerden. Yeryüzünde yaratılan ilk insan ve ilkpeygamber, bütün insanların babası.Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:Muhakkak ki, Îsâ'nın hâli de (yâni babasız dünyâya gelişi de) Allah indinde, Âdem'inhâli gibidir. Allahü teâlâ onu topraktan yarattı, sonra ona "Ol" dedi, o da (can gelip)oluverdi. (Âl-i İmrân sûresi: 59)Allahü teâlâ Âdem'i (aleyhisselâm) yeryüzünün her tarafından aldırdığı topraktanyarattı. Bu sebeple zürriyetinden siyah, beyaz, esmer, kırmızı renkte olanlar olduğu gibi,bâzıları da bu renklerin arasındadır. Bâzısı yumuşak, bâzısı sert, bâzısı hâlis ve temiz oldu.(Hadîs-i şerîf-Müsned-i Ahmed bin Hanbel)Çeşitli memleketlerden getirilen toprakları melekler su ile çamur yapıp, insan şeklinekoydu. Bu sûret Mekke ile Tâif arasında kırk yıl kalıp (salsâl) oldu. Yâni pişmiş gibi kurudu.Önce Muhammed aleyhisselâmın nûru alnına kondu. Sonra Muharrem'in on uncu Cumâ günürûh verildi. Her şeyin ismi ve faydası kendisine bildirildi. Boyu ve yaşı kesin olarak bildirilmedi.Allahü teâlânın emri ile bütün melekler, Âdem'e doğru secde etti. İblis, kibirlenip, bu emrekarşı geldi ve secde etmedi. Âdem aleyhisselâm kırk yaşında Firdevs adındaki Cennet'egötürüldü. Cennet'te yâhut daha önce Mekke dışında uyurken, sol kaburga kemiğinden hazret-iHavvâ yaratıldı. Allahü teâlâ onları birbirine nikâh etti. Yasak edilen ağaçtan unutarak önceHavvâ, sonra Âdem aleyhisselâm yedikleri için Cennet'ten çıkarıldılar. Âdem aleyhisselâmHindistan'da Seylan (Serendib) adasına,Havvâ vâlidemiz ise, Cidde'ye indirildi. Âdemaleyhisselâm iki yüz sene ağlayıp yalvardıktan sonra, tövbe ve duâsı kabûl olup, hacca gelmesiemr olundu. Arafat ovasında Havvâ ile buluştu. Kâbe'yi yaptı.Her sene hac yaptı. Arafat meydanında veya başka yerde, kıyâmete kadar gelecek çocuklarıbelinden zerreler hâlinde çıkarıldı. Allahü teâlâ tarafından; "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?"diye soruldu. Hepsi; "Evet Rabbimizsin" dedi.Sonra hepsi zerreler hâline gelip, beline girdiler.Sonra Şam'a geldiler. Burada çocukları oldu. Neslinden kırk bin kişiyi gördü. Bin beş yüzyaşında iken çocuklarına peygamber oldu. Çocukları çeşitli dillerde konuştu. Cebrâilaleyhisselâm kendisine on iki kere geldi. Oruç, her gün bir vakit namaz, gusül abdestiemredildi. Kendisine kitap verilip; fizik, kimyâ, tıp, eczâcılık, matematik bilgileri öğretildi.Süryânî, İbrânî ve Arabî diller ile kerpiç üstüne çok kitap yazıldı. Bir rivâyete göre iki binyaşında iken Cumâ günü vefât etti. Hazret-i Havvâ da kırk sene sonra vefât etti. KabirlerininKudüs'de veya Mina'da Mescid-i Hıf'de yâhut Arafat'da olduğu rivâyetleri vardır. (Nişancızâdeve Sa'lebî)
ALEYHİSSELÂM
( islamische Glossar) :
Allahü teâlânın selâmı onun üzerine olsun mânâsına daha çok peygamberler ve dört büyükmelek için kullanılan duâ ve tâzim (saygı) ifâdesi. İki kişi için aleyhimesselâm, daha çok kişiiçin aleyhimüsselâm denir.Muhammed aleyhisselâm; "Ümmetimin iki kötü huya yakalanmalarından korkuyorum.Bunlar nefse uymak ve ölümü unutup, dünyâ arkasından koşmaktır" buyurdu. (Hadîs-işerîf-Berîka)Seâdet sâhibi o kimsedir ki, Azrâil aleyhisselâm gelip ona; "Korkma, Erhamürrâhimîne(Allahü teâlâya) gidiyorsun. Asıl vatanına kavuşuyorsun. Büyük devlete erişiyorsun" der.Böyle kimseye bundan daha şerefli sevinçli ve mutlu bir gün yoktur. (Abdülhakîm Arvâsî)
CEBRÂİL ALEYHİSSELÂM
( islamische Glossar) :
Dört büyük melekten biri. Peygamberlere vahy getirmek, onlara Allahü teâlânın emir veyasaklarını bildirmekle vazîfeli melek. Buna Cibrîl, Rûh-ul-emîn, Rûh-ul-kuds, Nâmûs-ı ekberde denir.Âyet-i kerîmede meâlen buyruldu ki:Gerçekten Cibrîl, Kur'ân-ı kerîmi, Allahü teâlânın izniyle senin kalbine indirdi (Bekarasûresi: 97)Allahü teâlâ Cebrâil'e (aleyhisselâm), filân şehri yerin dibine geçir, diye emr etti.Cebrâil, yâ Rabbî! Bu şehirdeki filanca kulun sana bir ân isyân etmedi. Hep itâat ve ibâdetediyor deyince; Allahü teâlâ onu da berâber geçir! Zîrâ günâh işleyenleri görünce, birkerrecik yüzünü değiştirmedi buyurdu. (Hadîs-i şerîf-Mektûbât-ı Rabbânî)Cebrâil aleyhisselâm çok defâ Resûlullah'ın huzûruna, Eshâb-ı kirâmdan Dıhye-i Kelbîsûretinde gelirdi. Resûlullah efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem, Benî Ümeyye'den üç kişiyiüç kişiye benzetti ve şöyle buyurdu: "Dıhye-i Kelbî, Cebrâil'e; Urve bin Mes'ûd Sekafî,Îsâ'ya; Abdül-üzza ise Deccâl'e benzer." (Hadîs-i şerîf-İhyâu Ulûmiddîn)Şüphesiz Allahü teâlâ bir kulundan râzı olup, onu sevdiğinde, Cebrâil aleyhisselâmıçağırır ve ona buyurur ki: "Ben falan kulumu seviyorum sen de onu sev." Cebrâilaleyhisselâm onu sever. Sonra semâda seslenip der ki:"Allahü teâlâ falan kulu seviyor, sizde onu sevin." Semâdakiler de onu sever. Sonra onun sevgisi yerdekilerin gönüllerindeyerleşir. (Hadîs-i şerîf-Sahîh-i Müslim)Âdem aleyhisselâmın boyu ve ömrü kesin olarak bildirilmedi. Bir rivâyette, bin sene yaşayıpbeş yüz yaşında iken peygamber oldu. Allahü teâlâ, kendisine on kitap gönderdi. Cibrîlaleyhisselâm ona on iki sefer gelmişti. (Nişancı Muhammed Efendi)
CİRCÎS (Aleyhisselâm)
( islamische Glossar) :
Îsâ aleyhisselâmdan sonra gönderildiği rivâyet edilen peygamber veya velî. Şam diyârındave Filistin'de yaşadı. Îsâ aleyhisselâmın dîninin hükümlerini insanlara bildirdi.Circîs aleyhisselâm, ticâretle uğraşır, her sene zekâtını verir, bütün kazancını fakirmü'minlere sadaka olarak dağıtırdı. Musul civârında yaşayan Dâdı Veyh veya Dâdıyan adındabir kralı putlara tapmaktan vaz geçirmek için Allahü teâlâya inanmaya dâv et etti. Circîsaleyhisselâmın dâvetini kabûl etmeyen kral, ona çok işkence ve eziyet ettirdi. Ağaçtan direkdiktirip Circîs aleyhisselâmı bağlattı, soyup vücûdunu demir taraklarla tarayıp lime limeparçalattı. Sirke ve tuz getirip, iplik gibi baştan başa dilinmiş vücuduna döktürdü. Büyük birdemiri ateşte kızdırıp Circîs aleyhisselâmın başı üzerine koydu. Kızarmış demir beynini kaynattıve beyni yüzüne aktı. Allahü teâlâ ona acı hissettirmedi ve eski hâline çevirip korudu. Kral,büyük bir kazanın altına ateş yaktırıp, içinde bakır erittirdi. Circîs aleyhisselâmı kazanın içineattırdı. Allahü teâlâ Circîs aleyhisselâmı bu işkenceden de korudu. Kral, Circîs aleyhisselâmınel ve ayaklarından çivileterek zindana attırdı. Allahü teâlânın yardım ıyla zindandan da kurtulanCircîs aleyhisselâmı, ağacı ikiye yarıp arasına sıkıştırttı. En sonunda zâlim kral ve avânesiCircîs aleyhisselâmı şehîd ettiler. (Taberî, İbn-i Esîr)
DANYAL ALEYHİSSELÂM
( islamische Glossar) :
İsrâiloğullarına gönderilen peygamberlerden. Mûsâ aleyhisselâmın dîninin hükümleriniinsanlara tebliğ etti (duyurdu).İsrâiloğulları, Mûsâ aleyhisselâmdan sonra kendilerine gönderilen peygamberleri dinlemeyipisyân edince, Allahü teâlâ onlara zâlimleri musallat etti. Çeşitli belâlar gönderdi. Düşmanlarıtarafından yurtları işgâl edildi. Bir kısmı esir edilip bir kıs mı da öldürüldü. Âsurlu hükümdârıBuhtunnasar'ın orduları Kudüs'e girip ele geçirdiler. İsrâiloğullarından pek çok kimseyiöldürdüler. Esir aldıkları yetmiş bin çocuğu da yanlarında götürdüler. Bu esir çocuklar arasındabulunan Danyal aleyhisselâmı Buhtunnasar sarayına aldı. Danyal aleyhisselâm onun sarayındabüyüdü. Mecûsî (ateşperest) olan Buhtunnasar, Danyal aleyhisselâmın kendi dinlerindenolmadığını anlayarak yanından uzaklaştırdı ve hapse attırdı. Buhtunnasar'ın gördüğü bir rüyâyıtâbir ettiği için hapisten çıkarıldı. Buhtunnasar, ona memleketin işlerini havâle etti. Çıkardığıfermanla ona saygı gösterilmesini emr etti. Buhtunnasar'ın adamları onu kıskandılar ve iştenuzaklaştırılmasını istediler. İleri gelen adamlarının dediklerine a ldanan Buhtunnasar, Danyalaleyhisselâmı kendi dîninden olmadığı için ateşe attırdı. Fakat Danyal aleyhisselâm Allahüteâlânın yardımıyla yanmadı. Daha sonra, Buhtunnasar'a yâhut Buhtunnasar'ın resmine secdeetmediği için, içinde arslanların bulunduğu bir kuyuya atıldı. Fakat Allahü teâlânın koruması ilearslanlar ona hiç dokunmadı ve atıldığı kuyudan sağ sâlim kurtuldu. Buhtunnasar'ın ölümündensonra, Üzeyr aleyhisselâm ile birlikte Kudüs'e geldi. Kendisine peygamberlik verildi. İnsanlaraMûsâ aleyhisselâmın dînini teblîğ etti. Bir müddet sonra, Ehvaz yakınında bulunan Sûsşehrinde vefât etti. (Nişâncızâde Mehmed Efendi, Taberî)