ADÂLET
ADÂLET
(Glossaire islamique) :
Her işte hakkı gözetme ve orta yolu tutma. Haklıya hakkını verme. Haksızlıktan sakınma.Zulmün zıddı, kânun önünde eşitlik.Allahü teâlâ, âyet-i kerîmelerde meâlen buyurdu ki:Ey îmân edenler! Bir millete olan öfkeniz, sizi adâletten alıkoymasın. Âdil olunuz!(Mâide sûresi: 8)Muhakkak ki Allahü teâlâ adâleti, ihsânı (iyilik yapmayı) ve akrabâya muhtac olduklarışeyleri vermeyi emreder... (Nahl sûresi: 90)Hak ve adâlet üzere bir gün hâkimlik yapmağı, bir sene devâmlı gazâ etmekten dahaçok severim. (Hadîs-i şerîf-Taberânî)Bir saat adâlet ile idârecilik yapmak, altmış sene nâfile ibâdet yapmaktan daha iyidir.(Hadîs-i şerîf-İslâm Ahlâkı)Adâlet mülkün temelidir. (Hazret-i Ömer)Adâlet üç kısımdır: a) Allahü teâlâya kulluk etmek. Bunda sâhibinin hakkını gözetmekvardır. Her insanın yaradanına karşı borçlu olduğu bu kulluk vazîfesini yerine getirmesivâcibdir. b) İnsanların hakkını gözetmek. c) Vefât eden geçmişlerin hakkını gözetmek yânionların borçlarını ödemek ve vasiyetlerini yerine getirmek. (Kınalızâde Ali Efendi)
Adâlet-i ictimâiyye
(Glossaire islamique) :
Sosyal adâlet; Herkesin; çalışması, bilgi ve kâbiliyeti, gördüğü iş nisbetinde ve derecesindehakkını alması; hiç kimsenin ezilip sömürülmemesi. (Bkz. Sosyal Adâlet)
Mutlak Adâlet
(Glossaire islamique) :
Bir şeyi yerli yerine koymak. Kendi mülkünde olanı kullanmak. (Bkz. Adâlet)Âlemleri yaratan Allahü teâlâ hâkimler hâkimi, her şeyin asıl sâhibi ve tek hâlıkı(yaratıcısı)dır. Allahü teâlâ mutlak adâlet sâhibidir. Onun için insanlara gönderdiği en son ve enkâmil (üstün ve eksiksiz) dinde mutlak adâlet vardır. (Harputlu İshâk Efendi)
SOSYAL ADÂLET
(Glossaire islamique) :
Herkesin, bilgi ve kâbiliyeti ve gördüğü iş nisbetinde çalıştığının karşılığını alması, başkalarıtarafından sömürülmemesi. (Bkz. Adâlet)Sosyal adâlet, millî gelirin en uygun şekilde taksîmini sağlar. İstismârı, sömürücülüğüortadan kaldırır. Sermâyenin çok küçük ve belirli bir zümre elinde toplanmasını önler. Herkesekendi ölçüsünde hayât hakkı verir. Sınıf ve zümreleri arasında düşm anlık bulunmayan birtopluluk meydana getirir. Böyle bir toplulukta vatandaşlar, hâl ve istikbâl (şimdiki durumu vegeleceği) bakımından kendilerini emniyette hissederler. (Abdülhakîm Arvâsî)