Sezgi.
Sezgi.
(Fəlsəfə Sözlüğü) :
(Os. Tahaddüs, Fr., İng. Intuition, Al. Anschauung, İt. Intuizione). Hiç bir aracı gerektirmeden doğrudan doğruya elde edilen bilgi... Fransız düşünürü Henri Louis Bergson (1859-1941), sezgi'yi anlıksal (zihnî) bir çekim olarak tanımlamaktadır. Sezgi, bir duyum (ihsas) değildir, çünkü bir bilgi işidir ve bir duygululuk meydana getirmez; bir algı (idrak) da değildir; çünkü dışsal bir edim değil içsel bir edimdir. Düşüncelerin birbirlerine zincirlenişi sonunda elde edilmez, içsel ve tek bir edimle elde edilir. Fransız düşünürü Rene Descartes (1596-1650) sezgiyi usa bağlar. Alman düşünürü Immanuel Kant'a (1724-1804) göre sezgi, zihinde hazır bulunan bir bilginin aracısız olarak açığa çıkışı ve belirişidir. Fransız düşünürü Blaise Pascal'a (1623-1662) göre sezgi, bir gönül sevgisi işidir, us ülkesinin sınırlarının bittiği yerde gönül sezgisi ülkesinin sınırları başlar... Sezgi, bütün bu tanımlarında, bir gerçeği her türlü deneyden ve gözlemden önce bildirme niteliğini taşır... Sezgi, Batı ve Doğu gizemciliğinin gerçeğe varma yöntemidir. İslâm gizemciliğinde bu yönteme mukâşefe yöntemi denir. Metafizik dünya görüşü, çoğunlukla, sezgiyi tanrısal bir ilham anlamında kullanır. lGerçekte sezgi, ne gerçeği doğrudan doğruya kavrama ne de gizemsel bilme yeteneğidir, deneye ve düşünemeye dayanan bir bilme işlevidir. Bilme, deneyden yansıyan düşünmeyle kimi yerde yavaş yavaş, kimi yerde de birdenbire gerçekleşir. ,İşte, deney ve düşünemnin belli bir birikimi osunda, birdenbire gerçekleşen bilmeye sezgi denir. Sezginin bilgi sürecinde hiç bir olağanüstülüğü yoktur. Sezgiyi bilmenin özel ve başka bir çeşidi olarak düşlemek idealist bir yanılgıdır. bkz. Sezgicilik, Önsel, Açık, Seçik, Gizemcilik, Işıkçılık, Dekartçılık, Eleştiricilik, Port-Ruvayal Okulu.