Eşitçilik.
Eşitçilik.
(Felsefe Sözlüğü) :
(Os. Müsavatçılık, Fr. Egalitarisme). İnsanların eşitliğini dileyen öğretilerin genel adı... Jian-Jacques Reousseau (1712-1778), Eşitsizlik Üstüne Söylev'inde iki çeşit eşitsizlik belirtir: Doğal eşitsizlik, siyasal eşitsizlik... Doğal eşitsizlik toplumsal üstünlüklerin yapay (suni) olarak yarattıkları eşitsizliktir. Doğal eşitsizlik, gerçek bir eşitsizlik değildir. ilkel insanın, insan kardeşlerine karşı hiç bir üstünlüğü olamaz, İlkel insanın birbirine ihtiyacı yoktur. Eşitsizliği doğuran insansal ilişkilerdir. İlkel insanlardan söz geçirmek isteyen birinin, köleleştirmek istediğini ayagının altına alıp, kaçmaması için sürekli bir çaba harcaması gerekirdi ki bu durum köleleştirilmek istenilenden çok köleliştirmek isteyeni köleleştirirdi. Kendisini, ötekiler için kesin olarak gerekli kılamayan insan hiç kemseyi hiç bir zaman köleleştiremez. Birini, ötekiler üstünde gerekli kılan mülkiyet kurumudur. Bir toprağı çevirip burası benimdir demeye cesaret eden ve çevresinde buna inanacak kadar budalalar bulan ilk insan uygar toplumun babasıdır... Eşitlik kavramı, özgürlük, erdem, mutluluk kavramlarıyle kökten bağlı bir kavramdır. İlkel felsefenin ve dinlerin yaratıcısı olan iyilik-kötülük çatışması eşitsizliğin ürünüdür. çünkü eşit olanlar, birbirlerine ne iyilik ne kötülük edebilirler. Bu ilke, önce eşitliğin bozulduğunu, sonra bu bozuk temel üstünde iyilik-kötülük, tutsaklık-özgürlük, mutsuzluk-mutluluk ilişkilerinin yükseldiğini açıklar... Çeşitli dinler, eşitsizliğin doğurduğu düzensizliği yumuşatacak öneriler ileri sürerler. iyilik etmeyasaları, kötülüğün varlığını ve her zaman varkalacağını; sadaka ve zekât yasaları, yoksullağun varlığını ve her zaman var kalacağını onaylar. Bilimsel toplumculuk da, yersiz ve yanlış olarak, burjuva düşünürlerince böylesine bir metafizik eşitçilikle suçlanır. Oysa bilimsel toplumculuğun kurucusu Karl Marx Gotba Programının Eleştirisi'inde ve Marksçılığın geliştirici kuramcısı Lenin Devlet ve İhtilâl adlı yapıtında bu anlamdaki eşitçiliğin tümüyle bir burjuva düşüncesi olduğunu açık seçik gösterirler. Örneğin Fransız düşünürü Montesquieux, yasaların temelinde egemen sınıfın çıkarlarının yattığını düşünmeyerek, hukuk eşitliğini savunur. Ona göre birine uyğulanan yasanın herkese uygulanması ya da başka birine uygulanmayan yasanın kimseye uygulanmaması hukuksal eşitliği sağlamaya yetecektir. Alman toplumcusu lasalle da, eşit hakkın tüm eşitsizlik olduğunu düşünmeyerek, bütün emekçiler toplam üründen eşit pay ayrılmasını savunur. 1930'larda Bolşevik-Rusya'da bu anlayışta bir akımın gittikçe güçlenmesi üzerine Stalin, 23 haziran 1931 tarihli söylevinde şöyle demiştir: "Eşitçilik, dünyadan el etek çekmiş bir ilkel tarikata uygun düşen gerici ve küçük burjuvaca bir saçmalıktır. Yoksulluğu Bolşevikliğin ebedi kalesi gibi görenler sadece solcu et kafalılardır". Tarihçi Issac Detscher de bu konuda şöyle yazmaktadır: "Stalin'in güttüğü toplımsal siyasanın en önemli yanı, belki de eşitçilere karşı açtığı savaştı. Stalin, emeğin maddi bakımdan karışlanmasında, gösterilen ustalığı ve etkinliği teşvik eden, iyice farklılaşmış bir derecelenmenin gerekli olduğunu ileri sürüyordu. Marksçılığın, yalın anlamıyle bir eşitçilik olmadığını savunuyor ve Marx'ın bir sınıfsız toplumda bile işçilere, ilkin, ihtiyaçlarına göre değil emeklerine göre ödeme yapılacığını açıklayan ünlü sözlerini hatırlatıyordu. Ne var ki bolşeviklik içinde eşitçiler, bir haylı güçlüydüler. Sanayileşmenin ihtiyaçlarıyle bir lokma bir hırka anlayışı arasında uzlaşmazlık olduğu ve teşvik edici maddi imkânlar sağlanamayışının sanayi alanında ustalık kazanmak konusunda engelleyici bir rol oynadığı apaçıktır". Görüldüğü gibi eşitlik kimi yerde yanlış anlaşılmış, kimi yerde de bilerek yanlış kulanılmış bir kavramdır. bkz. Eşitlik, Özgürlük.