Evrim.
Devrim.
(Fəlsəfə Sözlüğü) :
(Os. İnkılâp, Fr. Revolution, Al, İng. Revolution). Toplumsal yapıda sıçramayla gerçekleşen niteliksel dönüşüm... Diyalektik maddeciliğe göre doğa ve toplum bir bütündür. Bu bütünün evrimi, nicesel değişmelerin nitesel değişmelere dönüştüğü bir süreçtir. Evrim ve devrim bu bakımdan birbirlerine kökten bağlıdırlar. Devrim, evrimin (tekâmül, gelişme) zorunlu sonucudur. Karşıt güçlerin dengede bulundukları durum, belli bir nitelik gösterir. Bu nitelik güçlerden birinin ya da tümünün sayıca çoğalmasıyle, niceliksel değişimin en olgun anında birdenbire gerçekleşen bir sıçramayla yeni bir nitelik olur. Örneğin ısıtılan su, ısıtma sürecince su niteliğindedir. Birden bire kaynamaya başlar ve buhar niteliğine sıçrar. Leibniz ve Spencer gibi vülger evrimciler, doğada sıçrama olmayacağı kanısındaydılar. Çağdaş kbilim, sade doğada değil toplumdaki bütün evremlerin de sıçrayan bir devrimle gerçekleştiğini tanıtlamıştır. Evrim, kimi koşullar içinde daha ağır bir gerçekleşme görüşünün gösterse de, gene bir sıçramyla (devrimle) olur. Hollandalı bilgin De Vries, bitkiler üzerinde yaptığı incemeyle yavaş yavaş gerçekleştiği sanılan dönüşmenin birdenbire olduğunu, oluşma ortam ve koşullarını bulan bitkinin ani olarak değişiverdiğini tanımlamıştır. Nicesel değişmeler nitesel değişmeleri gerektirdiği gibi, nitesel değişmeler de nicesel değişmeleri gerektirir. Örneğin yeni bir makinenin (nitelikçe değişmiş makinenin)kullanılması, daha büyük (nicelikçe değişmiş, çoğalmış) bir randıman sağlar. Bu, nicelikçe büyüyen randıman da, yeni nitelik değişikliklerini gerektirir. Doğanın ve toplumun, tek sözle yaşamın ana yasası budur. Türkçemizdeki devrim deyimi, Batı dillerindeki revolution deyiminin çift anlamını taşımakta ve hem dönüşme (Os. İnkılâp) hem de zorla değiştirme (Os. İhtilâl) anlamlarını dilegetirmektedir. Felsefe açısından bu iki anlam özdeş olmakla beraber -çünkü hem inkılâpta, hem de ihtilâlde insansal bir etki söz konusudur-devrimci felsefenin kurucusu Karl Marx'ın şu sözleri konuyu aydınlatması bakımından ilginçtir. Karl Marx, Enternasyonalin La Haye'deki kongresinin kapanış söylevinde şöyle demiştir: "Sosyalizmi gerçekleştirmek için proletarya iktidarı mutlaka ele geçirmelidir. Ama biz, hiç bir zaman, bu amaca varmak için yolların bütün koşallarda aynı olduğunu söylemiş değiliz. Başka ülkelerin birbirinden başka olan koşularına yer vermek gerektiğini biliyoruz. Amerika, İngiltere ve sonra eğer yurdunuzun koşullarını iyi biliyorsam Hollanda gibi ülkelerde işçilerin barışçı yollardan amaçlarını elde edebileceklerini hiç bir zaman inkâr etmedik". 8 eylül 1872 tarihinde Amsterdam'da yaptığı konuşmada ve The World gazetesinin 3 temmuz 1871 tarihli nüshasında yazdığı makalede de aynı zözleri tekrarlayan Karl Marx, özellikle bu sonuncu makalesinde, "barışçı yollardan iktidara gelmenin mümkün olduğu koşullarda ille de silahlı ayaklanmadan söz etmenin aptallık olduğu'nu söylemiştir. engels de 1891 tarihinde Erfurt Programının eleştirisi'nde aynı düşünceyi pekiştirir: "Halkın genel seçimlerle bütün iktidarı elinde bulundurabileceği ve anayasanın ulusun oylarının çoğunluğuna sahip olana her şeyi yapma imkânını verdiği ülkelerde eski toplumdan yeni topluma geçişin barışçı yollardan gerçekleşebileceğini kabul ediyoruz" (bkz. Marx-Engels, Critiquedes Programmes de Gotha et d'Erfurt, s. 863). bkz. Sıçrama, Evrim, Evrim ve Devrim, Nitelikten Niceliğe Geçiş, Nicelikten Niteliğe Geçiş, Aşma, Eytişimsel Özdekçilik, Tarihsel Özdekçilik, Toplumculuk.
Evrim ve Devrim.
(Fəlsəfə Sözlüğü) :
(Os. Tekâmül ve inkılâp, Fr. Evolution et revolution). Birbirlerini hazırlayan ve birbirlerin kuşulu bulunan diyalektik gelişme devimleri... Niceliksel (miktar, kemiyet-kantite) değişmeler, olgunlaştıklarıanda birdenbire bir sıçrayışla niteliksel (vasıf, keyfiyet-kalite) değişmelerle sonuçlanır. Niteliksel değişmeler de yeni niceliksel birikmeleri ve değişmeleri gerektirir. Doğasal ve toplumsal her varlıktaki karşıtlıkların çatışmasıyle meydana gelen bu hareket, çeşitli başlangıç, gelişme, sonraları kapsayan sürekli ve sonsuz bir harekettir. Her varlık; doğar, gelişerek yaşar, ölür ve yeniyi meydana getirir. Yasa budur: Eskinin yerini yeniye bırakması... Güneş de, yıldızlar da , öncesiz ve sonrasız gibi görünen dağ başlarındaki kayalar da yenidirler, çünkü bir zamanlar yoktular ve bir zaman sonra da olmayacaklardır, eskiyecekler ve yerlerini yenilere bırakacaklardır, tıpkı sosyal varlıklar gibi ve aynı yasaya bağlı olarak... Evrim ve devrim diyalektik yasası, evrensel varlık yasasıdır. bkz. Devrim, Evrim, Eytişimsel Özdekçilik, Tarihsel Özdekçilik.
Evrim.
(Fəlsəfə Sözlüğü) :
(Os. Tekâmül, Fr., al., İng. Evolution, İt. Evoluzione). Sürekli niceliksel değişme... Sıçramalı niteliksel değişme anlamını dilegetiren devrim deyimi karşılığıdır. Her iki değişmenin bağımlı bütünlüğü olan gelişme olgusu, geniş anlamda evrim deyimiyle dilegetirilir. XX. yüzyıla gelinceye kadar metafizik dünya görüşüne bağlı bütün öğretiler evrim gerçeğini yadsımışlardı. Evrim olgusu, metafizik anlayışla bağdaştırılamıyordu. Her şey Tanrıca nasıl yaratıldıysa öyle kalmalıydı. Örneğin Tanrı, tavuğu tavuk olarak yaratmıştı. Tavuk buğun de ilk yaratılığı andaki gibiydi, sonuna kadar da böyle kalacaktı. Bunun tersini düşünmek Tanrılık sistemi temelinden yıkmak olurdu. Kutsa lyapıtlar bitkiyi, hayvanı, insanı bugünkü biçimleriyle anlatıyorlardı (kreasyonizm). Evrim olgusu, XIX yüzyılın başlarında Fransız bilgini Jean lamarck (1744-1829) tarafından ortaya atıldı ve çağın ikinci yarısının başlarında da İngiliz bilgini Charles Darwin (1809-1882) tarafından bilimselleştirildi. Kaldı ki fizik, kiya vb. gibi olumlu bilimler, metafizik düşünseyle açıkça çatışmadıkları halde , evrim olgusunun her an gözlemekteydiler. Metafizik öğretiler, bilimsel veriler karşısında önce direndiler, sonra her bilimsel ilerleme karşısında yaptıkları gibi, yavaş yavaş tutumlarını değiştirdiler. Vülger evrimciler adı altında toplanan idealistler, örneğin İngiliz düşünür Herbert Spencer (1820-1903) , evrimin hissedilmeyecek kadar yavaş olabileceğini savundular. Metafizik ve idealist kampın bu konudaki son direnişini Fransız düşünürü Henri Bergson (1859-1941) gerçekleştirmeye çalıştı, yaratıcı evrim kuramı ile evrimin sadece nitesel değişimlerden ibaret bulunduğunu ve bunun da bir yaratma işi olduğunu savundu. Oysa doğada ve toplumda nicesel değişmelerle bu değişmelerin sonucu olan sıçramalarla gerçekleşen nitelik değişmeleri (devrim) her an görülmekteydi. Kaynatılan su, nicesel değişmelerle belli bir dereceye kadar geldikten sonra birdenbire gerçekleşen bir sıçramayla nitelik değiştiriyor, buharlaşıveriyordu. Burjuva düşüncesi önce miktarca çoğalarak topluma yayılıyor ve sonra ani bir devrimle feodaliteye nitelik değiştirtiyordu. Elektromanyetik dalgaların uzunluklarının değişmesi niteliklerinin de değişmesini ve Hertz dalgaları, enfrarruj ışınlar, gözle görülebilir tayflar, ültraviyole ışınlar,X ışınları, gamma ışınları olmasını gerçekleştiriyordu. Sayıca çoğalmaların hızıyle nitelikçe değişmelerin hızı birbirleriyle orantılıydı. Bu hız, içlerinde oluşmuşsa niteliksel değişim o oranda hızlı bir sıçrama gösteriyordu. Bundan başka, niteliksel değişme, yeni niceliksel birikmeleri ve o da yeni neteliksel değişmeleri gerektirmekteydi. Evrimin gerçek yasası buydu ve tüm bilimsel deneylerle tüm toplumsal gözlemlerde kesin olarak tanıtlanıyordu. Evrimin itici gücü, zıtlıktı. Her varlık, birbirini karşılıklı olarak ittiği halde birbirlerini karşılıklı olarak ittiği halde birbirlerinin koşulu olup birbirlerinden ayrılmayan zıtlıklar taşıyor ve ancak böylelikle var oluyordu. Varlık, bizzat bir zıtlıktı. EVrim, zıtların bu çatışmasında zorunlu bir süreçti. Zıtlığın çatışması, doğada ve toplumda, zorunlu olarak eskinin ölümü ve yeninin doğumunu gerektiriyordu. Evrim, her varlığın, hem kendisiyle aynı olması ve hem kendisiyle aynı olmamasının sonucuydu. Varlık, belli ve sürekliydi ama, billiliği ve sürekliliğiyle aynı zamanda değişmekte, başkalaşmaktaydı. Bir varlığın evrimini görebilmek için:a) O varlığın evrimini belirleyen ana zıtlığın hangisi,b) Bu ana zıtlığın olumlu ve olumsuz güçlerinin ve türlü, c) Birbirlerine etki biçimlerinin nasıl olduğunu bilmek gerekir. Bir varlıkta çeşitli zıtlıklar vardır ve bunların her biri somut zıtlıklardır. Ancak zıtlıklar da, kendi varlıklarında, evrim yasasına bağlıdırlar ve doğar, gelişir, değişirler. Bu somut zıtlıkların, kendi evrimlerinin her derecesini somut olarak göz önünde tutmak gerekir. Evrim, eskinin gelişmesi yönünde de olabilir. Ancak bu geriye dönüşler bile evremseldir ve sonunda mutlaka yerini yeniye bırakmaktadır. Doğanın ve toplumun, tek sözle, yaşamın ana yasası budur. Bütün doğasal varlık ve olguların basitten karmaşığa, daha az gelişmişten daha çok gelişmişe doğru ilerlediği, demek ki bir evrim süreci içinde geliştiği paleontolojik, embriyolojik ve anatomik pek çok kanıtlarla tanıtlanmıştır. Bir türün meydana çıkması için nasıl bir alt türü gerektirdiği ayrıntılarıyle bilinmektedir. Canlılardaki, biri öbürünün değişme ve gelişmesiyle meydana geldiği belli olan (homolog) örgenler, evrim sürecinden başka hiç bir süreçle açıklanamaz. Bir türün evrimi izlendiğinde bir bireyin evrimine benzeyen evrelerden geçtiği görülmüştür. Türler de bireyler gibi doğmuş, gelişmiş bir türün meydana çıkmasını sağlamak için gerçekleşmiştir. bkz. ;Gelişme, Aşma, Nicelikten Niteliğe Geçiş, Nitelikten Niceliğe Geçiş, Karşılıklı Etki, Evrim ve Devrim, Evrimcilik, Eytişimsel Özdekçilik, Yaratıcı Evrim.
Karşı Devrim.
(Fəlsəfə Sözlüğü) :
(Os. Mukabil ihtilâl, Fr. Contre revolution). Bir devrimin getirdiklerini ortadan kaldırmak ve geriye döndürmek için girişilen siyasal davranış... bkz. Devrim.
Yaratıcı Evrim.
(Fəlsəfə Sözlüğü) :
(Os. Yaratıcı tekâmül,. Fr. L'evolution creatrice). Evrimin nitesel değişimlerile gerçekleştiğini ileri süren Henri Bergson'un öğretisi... Fransız düşünürü Henri Bergson (1859-1941), 1907 yılında yayımladığı Yaratıcı Evrim adlı yapıtıyle, evrimin sadece nitesel değişimlerle gerçekleştiğini ileri sürmüştür. Evrimi sadece nicesel değişimlerden ibaret bulan Spencer'in vülger evrimciliğine karşıt bulunan bu düşünce, evrim kuramını yeni bir metafizik çıkmaza sokmak amacını gütmektedir. Bergson'a göre gelişme, yaratıcı bir karakter taşır ve doğal nedenlerle açıklanamaz. Öyleyse evrimi yöneten yaratıcı bir güç bulunmalıdır. Nitelikçe değişme, bir yaratımdır. Yaratımsa yaratıcıy gerektirir... Yaratıcı evrim kuramı, evrim gerçeği karşısında metafizik çıkmaza sokmak amacını gütmektedir. Bergson'a göre gelişme, yaratıcı bir karakter taşır ve doğal nedenlerle açıklanamaz. Öyleyse evrimi yöneten yaratıcı bir güç bulunmalıdır. Nitelikçe değişme, bir yaratımdır. Yaratımsa yaratıcıyı gerektirir. Yaratıcı evrim kuramı, evrim gerçeği karşısında metafizik direnişin son aşamasıdır. Metafizik düşünce, önceleri, evrimi tümüyle yadsımıştı. Varlıklar bir yaratmanın ürünüydüler ve hiç değişmeden yaratıldıkları andaki biçimlerini muhafaza ediyorlardı, daha açık bir deyişle nasıl yaratılmışlarsa hâlâ öyleydiler ve hep öyle kalacaklardı. Metafizik düşünce, ikinci aşamasında, evrim gerçeğine boyun eğmek zorunda kaldı; ancak evrimin nasıl olduğunu ve nasıl anlaşılması gerektiğini tartışmaya başladı. Üçüncü aşama, evrimin sadece niceliksel (miktarca) birikmelerle gerçekleştiğini savunmakla belirdi (vülger evrimcilik). Dördüncü aşama evrimin niceliksel bir değişime bağlı olmaksızın sadece nitelikçe (vasıfça) gerçekleştiğini ve bunun da bir yaratma işi olduğunu savunmakla belirdi (yaratıcı evrimcilik)... 1920'lerde, eytişimsel özdekçiliğin evrim anlayışını bulandırmak ve duraksı kafaları yeni bir alana çekmek için yüze çıkma evrimi deyimiyle çevrilebilecek İngilizce emergent evolution (Os. Zuhurî tekâmül) adı altında yeni bir idealist evrim anlayışı ileri sürülmüştür. Yeni gerçekçi İngiliz düşünürü Lloyd Morgan'ın ileri sürdüğü ve Samuel Alexander ve başkalarının izledikleri bu evrim kuramına göre emergent evolution tanrısal bir planla gerçekleşmektedir. Bu kurama göre insanlar da hayvanlardan nitelikçe farklıdır, sadece organik âlem değil, inorganik âlem de bu planla oluşmaktadır. Örneğin atomun özelliği, atomu meydana getiren elemanların özelliklerinden çıkarlamaz. Her gelişen bütünlük, kendisini meydana getiren parçalarda bulunmayan yepyeni bir özelliği yüze çıkarır. Yapısalcılık anlayışıyle de ilgili bulunan bu idealist anlayışa göre evren, özdeksel olmayan zamanxmekândan oluşmuştur ve özdek bu özdeksizliğin ürünüdür. Bu yeni idealizm yeni gerçekçilik akımı içinde yer almakta ve ruhgöçünü savunacak kadar çağ dışına düşmektedir. bkz. Evrimcilik, Evrim, Evrim ve Devrim, Sezgicilik, Yeni Gerçekçilik, Ruhgöçü.