Proletarya.
Lumpenproletarya.
(Dizionario filosofico) :
İşsiz bırakılarak sınırf dışı edilmiş emekçilerin serseri tabakası... Alman düşünürü Marx tarafından (Al. Lumpenproletariat) ileri sürülen bu deyim, burjuva toplumunda "ayak takımı" adı verilen işsiz güaçsüz serseriler, dilenciler, haydutlar, hırsızlar, orospular gibi sınıf dışı edilmiş unsurları dilegetirir. Bu insanlar, anamalcı toplum tarafından toplumun süprüntülüğüne atılmış oldukları halde, çeşitli sınıflarca beslenirler. Alman düşünürleri Marx ve Engels'e göre, Iumpenproletarya, yaşama koşulları gereği, gericiliğe satılmaya hazırdır. "Anarşistler kapitalist toplumda devrimci rolü Iumpenproletaryanın oynadığını savunuyorlardı. Tarih, Marx ve Engelsl'in bu konuda haklı olduğunu göstermiştir. Hitler Almanyasında işkenceci faşist kıtalar bunlardan kurulmuştur. Birçok kapitalist ülkelerde de ilericilire karşı bu insanlardan kurulu gangster çeteleri kullanılmaktadır". bkz. Sınıf.
Proletarya.
(Dizionario filosofico) :
(Os. Amele sınıfı, Fr. Proletariat). İşinde hiç bir bağımsızlığı olmayan, kendisinin ve ailesinin yiyeceğini sağlamaktan başka hiç bir gereğini karşılayamayan ve durumundan kurtulmak umudunu da taşımayan işçi sınıfı... Alman düşünürü Karl Marx'a (1818-1883) göre kapitalist toplumda sınıflar, üretim araçlarına sahip olan burjuvalarla üretim araçlarından yoksun bulunan proleterler olarak uçlaşırlar. Kapitalizmin büyük çelişkisini ortaya koyan her iki sınıf zorunlu bir çatışma halindedir. Burjuvanın zenginliğinin artması proleteri büsbütün yoksullaştırır (proleterleştirir). Bundan başka orta sınıflar da proleterleşmek zorunda bulunduklarından genel yoksullaşma gittikçe artar. Bu, öylesine güçlü bir çelişkidir ki, birinin varlığı öbürünün varlığını gerektirir. Daha açık bir deyişle, kişisel zenginliğin artması genel yoksulluğun artmasıyle orantılıdır. Bunun nedeni kısaca şudur: Kapitalist düzenin güdücüsü rekabet, kapitali daha çok kazanç doğrultusunda geliştirir. Fiyatları düşürerek rekabet yarışını kazanmak için üretim güçlerini (makineler, fabrikalar, üretici insan) bu doğrultuda geliştirmek gerekir. Buysa makinelerde verimi arttıracak biçimde bir gelişmeyi, üretici insan olan işçide en az geçim-en çok iş saatı düzeyini gerçekleştirmeyi gerektirir. Burada, insan olan üretim gücüyle insan dışı üretim güçleri arasında da bir çelişme başlar. Makinelerin veriminin arttırılması işçiyi ya büsbütün üretim alanının dışına atarak işsiz bırakır, ya da önemsizleştirerek ücretini düşürür. İnsan emeğinin ürünü olan makine ve makineler grubu fabrika, kendisini üreten insanla çelişmekte ve çatışmaktadır. Bu çelişme, bir yandan mal bolluğunu doğururken öbür yandan işçilerin satın alma gücünü azaltarak yeni bir ekonomik çelişme doğrur. Bu çelişmeler dizisi ekonomik buhranlar 'kriz) yaratır. Bu buhranlara, üretim ararçlarına sahip olan kapitalisti yeni sömürme alanlarına iterken proleteri büsbütün proleterleştirir. Buhran, üretimi azaltarak satın alma gücüyle denkleştirir ve aynı süreç büsbütün gelişmiş olarak yeniden başlar. Üretimin artması, önce geliştirdiği hammadde üretimini ve satışını buhranlarla köstekleyerek bu alanda da bir çelişme yaratır. Bu çelişme köylü, esnaf, küçük tüccar gibi orta sınıfları da proleter sınıfına katar. Küçük kapitalistler buhranlara dayanamayarak çökerler, buysa onları proleterleştirirken kapitali belli ellerde yoğunlaştırarak büyük kapitalistleri büsbütün büyütür. Bu da kapitalin kendi iç çelişkisidir ki serbest rekabeti, tam tersine dönüştürerek, tekelci emperyalizme çevirir. bkz. Anamalcılık. Tekelci Anamalcılık, Artık-Değer, Tarihsel Özdekçilik, Çelişme, Aşma, Toplumculuk.