company


Risultati per "company"

Dizionario di Economia

COMMANDITE COMPANY

(Dizionario di Economia) :
KOMANDİT ŞİRKETŞirket alacaklılarına karşı sorumlulukları sınırlı ve sınırsız olmak üzere çeşitli ortaklıklardan kurulu şirkete komandit şirket denilmektedir.Sorumlulukları sınırlı olmayan ortaklara "komandite" şirkete yatırdıkları anamal oranında sorumlu ortaklara ise "komanditer " denilmektedir.Şirketi yöneten kişiler komandite ortaklar olup , komanditen ortaklarsa tüzel kişilerdir.
Dizionario di Economia

LIMITED COMPANY

(Dizionario di Economia) :
LİMİTED ŞİRKETEn az iki en fazla elli özel veya tüzel kişinin biraraya gelerek bir ticaret ünvanı altında kurdukları ve ortakların yatırdıkları ana sermaye miktarıyla sorumlu oldukları şirket biçimidir.Şirket sözleşmesinde şirketin ticari ünvanı ,faaliyet konusu şirketin merkezi esas sermaye ve ortakların payları ve şirketin süresi yer alır.Şirket ortakları ,müdür sıfatıyla şirketi temsil etmeye ve işleri yürütmeye yetkilidir.
Dizionario di Economia

OPEN COMPANY

(Dizionario di Economia) :
KOLLEKTİF ŞİRKETİki veya daha fazla kişinin biraraya gelerek kurdukları ve borçlularına karşı sınırsızca sorumlu olmak için anlaşarak kurdukları şirkete kollektif şirket denilmektedir.Kollektif şirketler sözleşme ile ve sadece özel kişiler tarafından kurulabilirler.Tüzel kişiler bu şirkete katılamazlar.
Dizionario di Economia

PUBLICY HELD COMPANY

(Dizionario di Economia) :
HALKA AÇIK ŞİRKETHalka açık şirketler, hisse senetlerinin bir kısmını veya tamamını halka sunmuş şirketlerdir.
Dizionario Inglese - Turco

accompany

(Dizionario Inglese - Turco) :
f. 1. eşlik etmek, refakat etmek, beraberinde gitmek. 2. müz. eşlik etmek, refakat etmek. 3. ile beraber (bir şey) yapmak: He accompanied the curse with a box on his ear. Küfürle beraber kulağına bir tokat attı. Didn´t you accompany your lecture with slides? Konferansını verirken dialar göstermedin mi? 4. beraberinde -i getirmek: Forgetfulness can accompany this disease. Bu hastalık beraberinde unutkanlığı getirebilir. 5. ile beraber içilmek/yenilmek: White wine accompanied the fish. Balıkla beraber beyaz şarap içildi. 6. ile beraber olmak: What sort of pictures will accompany this text? Bu metinle beraber ne tür resimler olacak?