Özdekçilik.
Canlı Özdekçilik.
(Fəlsəfə Sözlüğü) :
(Os. Heyulâ-yi hayvaniyye, Fr. Hylozoisme, Al. Hylozoismus, İng. Hylozoism, İt. Ilozoismo). Özdeği kendiliğinden canlı sayan öğreti... Antik çağ Yunan düşüncesinin ilk düşünürleri Thales, Anaksimandros ve Anaksimenes özdeği (madde) kendiliğinden canlı saydıklarından ötürü bilimsel bir doğrultuda bulunmaktadırlar. Ancak bu onlar için doğal bir şeydi ve cansızlık kavramı henüz belirmemiş bulunuyordu. Thales'e göre her şeyin anası, kökü, ilki (arşe) su özdeğiydi. Su özdeği öylesine canlıydı ki her şey ondan türüyor ve oluşuyordu. Anaksimandros bu ilki, sınırsız ve belirsiz bir canlı özdek olarak niteledi. Ana özdeğin canlı olması gerektiğinin bilincine varmış bulunan ilk düşünür Anaksimenes'tir. Anaksimenes böylelikle cansızlık düşüncesini de uyandırmış olmaktadır... Stoacılar da bu anlamda canlı özdekçidirler, çünkü doğayı canlı sayarlar... Leibniz'in monatları da birer canlı özdektir. bkz. Can ve Tin, Canlıcılık, Özdek, Özdekçilik, Monatçılık.
Eytişimsel Özdekçilik.
(Fəlsəfə Sözlüğü) :
(Os. Cedelci maddecilik, Fr. Materialisme dialectique). Evrensel gelişmenin genel yasaları ve inceleme yöntemini kapsayan bilimsel-felsefesel dünya görüşü... Alman düşünürleri Karl Marx (1818-1883) ve Friedrich engels (1820-1895) in eytişimi idealizmden arıtarak özdeksel yapıda ve özdekçiliği metafizikten arıtarak eytişimsel yapıda ve özdekçiliği metafizikten arıtarak eytişimsel yapıda geliştirmeleri sonunda ortaya koydukları eytişimsel özdekçilik (diyalektik materyalizm), gerçeği açıklamaya çalışmakla yetinen klasık felsefesel dünya görüşünün yerine gerçeği açıklayan ve onu değiştirip geliştirme yöntemini saptayan bilimsel-felsefesel yeni bir dünya görüşüdür. Eytişimsel özdekçilğin temel ilkesi pek yalındır: Evren özdekseldir ve özdek dışı bir gücün etkisiyle değil, kendi iç özdeksel yasalarıyle gelişir. Onu tanımak için onun yasalarını bilmek (bilim) gerekir, bu yasaları bilmek için de bu yasalara uygun bir düşünme (felsefe) yöntemiyle onlara yaklaşmak gerekir. eytişimsel özdekçilik, bilme, tanıma ve açıklama yöntemini doğadan çıkarır; doğayı da bu yöntemle bilir, tanır ve açıklar. Böylesine bir bilgi doğa, bilinç ve toplum olgularının bütünlüğünü ve aynı zamanda onları değiştirip geliştirme olanaklarını gerçekleştrir. Doğa, bilinç ve toplum devimleri aynı çelişme (eytişim) yasalarıyle gerçekleşmekte ve aynı özdeksel temelle (özdekçilik) belirlenmektedirler. Doğa, kendi özdeksel yapısından, bilinç önsanın doğa üstündeki eyleminden, toplum doğasal üretim sürecinden yansıyan çelişmelerle belirlenir. Demek ki, evrenin birbirine indirgenemeyen bu üç temel olgusu (doğa, bilinç ve toplum) aynı özdeksel ve eytişimsel bir içerikte birleşmektedirler. eytişimsel özdekçilik anlayışında dilegetirilen bu özdeksel ve eytişimsel içeriktir. Eytişimsel özdekçiliğin temel ilkeleri, kurucularının tarihi ve doğayı incelemelerinden ve çağdaş bilimsel bulgularında bi incelemeleri doğrulamasından elde edilmiştir. Bu ilkeler, ana çizgileriyle şöyle sıralanabilir:1. Evren özdekseldir. Eytişimsel özdekçiliğin dayandığı temel, bilimdir. Bilimse insan bilgnicinin dışında bulunan ve insan bilincine bağlı olmaksızın var olan-taş, bitki, insandan ısı, ışık, elektromanyetik dalga ve göksel nebülözlere kadar-her şeyin özdek olduğunu göstermektedir. Evren, tümüyle, özdeksel bir yapıdır. XVIII yüzyıl biliminin üç büyük keşfi (canlı hücrenin ve gelişiminin keşfi, enerjinin dönüşümünün keşfi, insanlarda ve hayvanlarda evrimin keşfi) de "bütün doğa olaylarının zincirlenmesini ve sadece çeşitli alanlarda değil, bu çeşidi alanlar arasında izlenebilmelerini" mümkün ve gerekli kılmıştır bkz. Özdek.2. Bilinç, özdeksel doğanın ürünüdür. Tarihsel evriminde yüksek bir yetkinlik derecesine erişen özdek, bir düşünme örgeni ortaya koymuştur. Bu düşünme örgeni beyindir. Düşünce bu beynin ürünüdür. Yüksek bir gelişme aşamasını temsil eden düşünce, özdekle aynılaştırılamayacağı gibi büyük yanılgılara düşmeden ondan ayrılamaz. bkz. Bilinç, Düşünce, Us.3. Evren, sonsuz çeşitlilikteki olgularının birbirlerine bağlı ve bağımlı bulunduğu bir bütündür. Evrensel bütünlüğün çeşitli parçaları çeşitli ilişkilerle hem birbirlerine hem de bütünlüğe bağlıdırlar. Büyük bir kayadan kopan bir taş parçası dalındaki elma ve herhagi bir insan sayanın, ağacın ve ana babanın değil bütün bir doğanın evrimsel ürünüdür. bkz. Bütünlük.4. Tarih, özdeksel bir devim ve gelişme sürecidir. Evren, sonsuz çeşitlilikte bir nesneler ve olaylar (objeler ve fenomenler) topluluğudur. Özdek, eytişimsel devim ve değişmeyle çeşitlenir. Özdeğin çeşitliliğini onun deviminin çeşitliliği karşılar. Metafizik ve bireyci felsefe devimin özdeğe dışardan verildiğni, özdeğin bir dış etkiyle devindiğini sanırdı. Ruh kavramı, ilk devindirici etkeni aramak zorunluğundan, bu sanının ürünüydü, Oysa bilim, özdeğin bizzat devim olduğunu ve devimin özdeğe dışardan verilmeyip bir iç süreçle kendiliğinden gerçekleştiğini tanıtladı (özgüç, otodinamizm). Bu dış etkiyle meydana gelen mekanik devim, bir iç sürecin ürünü olan özgüçsel (otodinamik) devimden ayrı bir devim biçimiydi. Bu bilimsel tanıt, dünyayı değiştirecek köklü ve yepyeni bir bakış getiriyordu. Metafizik ve bireyci felsefenin dayandığı mekanik devim, evrenin durallığını (statik) ve nesnelerin değişmezliğini gerektiriyordu; yeri değişen nesnenin kendisi değişmiyordu, öyleyse evren bir yaratma ürünüydü ve yaratıldığı aydan beri de hiç değişmeden olduğu gibi durmaktaydı. Eytişimsel ve özgüçsel devimse her şeyin her an değişmekte bulunduğunu, evrensel yapının sonsuz bir değişme sürecinden ibaret olduğunu tanıtlıyordu. Yüzyıllarca önce antık çağın büyük diyalektikçisi Herakleitos'un da eşsiz bir sezişle kavradığı ve söylediği gibi, "her şey akıyor, her şey değişiyor.'du ve "evrende olduğu gibi kalabilen hiç bir şey yok"'tu. Özdek bizzat gelişkendi (tekâmül edici). Her şeyin her an değişmekte olduğu evrende bizzat değişme olayı da değişiyor ve yepyeni devim biçimleri meydana getiriyordu. Devim ve özdeğin sonsuz bir çeşitlilik göstermesi bu yüzdendi. Isı, ışık, kimyasal birleşmeler ve ayrılmalar, elektromanyetik dalga, entranükleer süreçler, fizyolojik ve biyolojik süreçler sonsuz çeşitlilikteki özdeksel devimin birer biçimleriydi. Her devim sürecinin, sonsuz çeşitliliği içinde, bir başı ve bir sonun vardır. Bir dğişmeyle meydana geliyor, kendi tarihini yaşayarak yeni bir değişmeyle son buluyordu. Kalımlılık, bir derece farkından ibaretti. En kalımlı görünen dağ başlarındaki kayalar bile bir tarih yaşamaktaydılar, bir zaman önce bulundukları yerde yoktular ve bir zaman sonra da bulundukları yerde olmayacaklardı. "Diyalektiğe göre kesin, son, ölümsüz, durgun, saltık ve kutsal hiç bir şey yoktur". Doğasal ve toplumsal her nesne ve olay özgüçsel bir devimle, sonsuz bir oluş sürecini izlemektedir. bkz. Evrim, Sıçrama, Nicelikten Niteliğe Geçiş, Nitelikten Niceliğe Geçiş, Evrim ve Devrim.5. Evrimsel gelişme, çelişme yasasıyle gerçekleşir. Çelişme; doğanın, toplumun ve onlardan yansıyan bilincin gelişme yasasıdır. Doğa, toplum ve bilinç çelişik karşıtlıkların çatışmasıyle gelişir. Devimi, özdeğin aynı anda hem kendisinin aynı olması hem de kendisinin aynı olmaması (Fr. identiquenon identique) çelişkisi sağlar. Her şey, her an, hem kendisinin aynıdır hem de kendisinin aynı değildir, değişmekte ve başkalaşmaktadır. Doğasal ve toplumsal her nesne ve olay, çeşitli çelişmelerle devinerek oluşur. Bu çelişmeleri, önce dış ve iç çelişmeler olarak ikiye ayırmak mümkündür. Dış ve iç çelişmeleri arasında ana çelişmeler iç çelişmelerdir. Isı (dış çelişme) olmadan bir yumurta civciv olmaz ama sadece ısı da bir taşı civcivleştiremez. Çeşitli iç çelişmeler arasında da o nesne ya da olaya yön veren biri, ana çelişmedir. Bu ana çelişmenin her iki ucu da birbirine eşit güçte değildir. ana üç, bir acıdan, o nesne ya da olaya yön veren biri, ana çelişmedir. Bu ana çelişmenin her iki ucu da birbirine eşit güçte değildir. Ana uç, bir açıdan, o nesne ya da olayı değişmeye süükleyen uçtur. Öbür uç, o nesne ya da olayı kalımlı (kendisiyle aynı) tutmaya çabalar. Nesne ve olaylar sürekli olarak değişmekte olduklarına göre karşıtların çatışması süreklidir. Daha açık bir deyişle karşıtların birliği ve çatışması olayında, kalımlılık çabası ilineksel (arızı), değişme çabası saltıktır (mutlak). Oluşma sürecini gerçekleştiren, dış ve iç bütün çelişmelerin yardımıyle, iç. çelişmelerin ana çelişmesinin ana ucudur. bkz. Çelişme.Eytişimsel özdekçiliğin ana ilkeleri kısaca bunlardır. ama bu ilkeler sonsuz çeşitilikteki olguları, bütün derinlik ve genişlikleriyle, kavrama olanakları sağlar. eytişimsel ve tarihsel özdekçilik öğeretisi, bilinç (teori)le eylem (pratik) in kopmaz bağımsızlığını meydana koyarak, onları kimi yerde aynılaştırıp kimi yerde ayrılaştıran idealizmle kaba özdekçiliği aşmış ve bilme olgusuyle değiştirme eyleminin temel yasalarını açıklamıştır. Evren bilinir ve her gün biraz daha bilinmektedir. Bilinmeyenler, henüz bilinmeyenlerdir. eytişimsel özdekçiliğin ilkelerini sınıflandırmak ve sıralamak anlaşılmalarını kolaylaşmak ve sıralamak anlaşılmalarını kolaylaştırmak içindir gerçekte evrinin özdeksel temelini (özdekçilik) ve bu özdeğin çelişme yasasıyle gelişerek (eytişim) sonsuzca çeşitlenmekte olduğunu bilmekle bütün bu temel ve çok daha ayrıntılara inen ilkeler çıkarsanabilir. İlkeler, bu temel bilgilerin zorunlu sonucudur. bkz. Eytişim, eytişim Yöntemi, Tarihsel Özdekçilik, Özrdek, Özdekçilik, Marksçılık.
Kaba Özdekçilik.
(Fəlsəfə Sözlüğü) :
(Os. Adi maddecilik, Fr. Materialisme vulgaire). İdealist yapılı özdekçilik... Eytişimden yoksun, bilimdışı özdekçilik anlayışını dilegetirir. Evrenin özdeksel bütünlüğünü sezmek gibi büyük bir başarıya ulaştığı halde bu vargısını, eytişimden yoksun bulunduğu için zorunlu olarak idealizme düşmesinden ötürü, aşırılığa vardırmış ve üst olanı alt olana indirgemiştir. Kaba özdekçilik anlayışı, idealizme karşı çıktığı halde, idealist yapılıdır ve metafizik düşünmenin tekyanlılık yanılgısını taşır. Ruhsal faaliyeti bütünüyle yadsır ve bunun sonucu olarak insan bilincini de özdek sayar. Örneğin Karl Vogt, "tükürük benzeri nasıl tükürük ya da karaciğer nasıl safra salarsa beyin de öylece düşünce salar", Moleschot "düşünce, beyinden çıkan fosfordur" derler. Ludvig Büchner ve Ernest Haekel gibi mekanik anlayışlı özdekçiler de bu kaba özdekçiliğe düşerler, örneğin Haekel "ruh, plazmadır" der. Oysa insan bilinç-düşünce-ruhu'nu _eşdeyişle ruhsal faaliyeti- özdekle aynılaştıran bu kaba özdekçilik anlayışıyle, özdeği bunların ürünü sayarak aynı aynılaştırmayı ters açıdan yapan idealizm arasında hiç bir fark yoktur. Bilinç ve özdek aynı şeyse, hangisine öncelik tanınırsa tanınsın, sonuç olarak aynı yere varılır ve materyalizm kadar idealizm de haklı olur. Oysa, birbirine karşıt gibi görünen, bu her iki uç da metafizik düşünme sisteminin tekyanlılık yanılgısı içindedirler. Bilinçle özdeği bütünüyle aynılaştırmak, bunları bütünüyle ayrılaştırmak kadar yanlıştır. bilinç, elbette özdeksel bir gelişmenin ürünüdür ama özdeğe indirgenemez. Nasıl ki çocuk da annenin ürünüdür ama anneye indirgenemez ve anneyle aynılaştırılamaz. Eytişimsel özdekçilik, kaba materyalizmle idealizmin düştükleri bu tekyanlılık büyük yanılgısını aşar ve bilinçle özdeğin ayrılaştırılamayacakları gibi aynılaştırılamayacaklarını da meydana koyarak her ikisinin ayrı özelliklerini ve sıkı bağımlılıklarını gösterir. Aynı özdeksel koşullarda yetişen her çocuğun bir Mozart olamayacağı ne kadar doğruysa müzikdışı özdeksel koşullarda yetişseydi Mozart'ın da bir Mozart olamayacağı o kadar doğrudur. Bir Mozart olabilmek için Mozart'ı yetiştiren özdeksel koşullar kadar Mozart'ın ruhsal yetenekleri de gereklidir. bkz. Özdekçilik, Eytişimsel Özdekçilik, Düşüncecilik, Kaba.
Kendiliğinden Özdekçilik.
(Fəlsəfə Sözlüğü) :
(Os. Tav'î maddecilik, Fr. Materialisme spontane). Nedenlerinin bilinmesi gerekmeksizin anlaşılabilen maddecilik... Kendiliğinden özdekçilik; doğru düşünebilen her insanın, çevresinde, kendisinden bağımsız bir dünya bulunduğunu anlamasıdır. hiç bir uslu insan, çevresindeki objelerin kendi bilincine bağlı olmaksızın var olduğundan kuşkulanmaz. İlk düşüncelerin maddeci bir karakter taşıması da bu gerçeği tanıtlamaktadır. Örneğin Yunan düşüncesinin ilk üç filozofu (Thales, Anaksimandros, Anaksimenes) canlı özdekçiydiler. bkz. Kendiliğinde, Kendiliğindenlik, Özdekçilik.
Mekanikçi Özdekçilik.
(Fəlsəfə Sözlüğü) :
(Os. Maddiyye-i mihanikiyye, Fr. Materialisme mecanique). Doğal ve toplumsal olguların mekaniğin yasalarıyle açıklanabileceğini ileri süren özdekçilik anlayışı... XVII. ve XVIII. yüzyıllar, yer ve göz mekaniğinin pek geliştiği ve bütün bilimleri etkilediği yüzyıllardır. Fransız düşünürü Rene Descartes (1596-1650) ve İngiliz düşünürü Thomas Hobbes (1588-1679) gibi maddeci düşünürler öğretilerine bu güçlü etkiyle yön vermişlerdir. Örneğin Hobbes'a göre her davranışın yeter bir nedeni vardır, yeter neden zorunluktur ve evrendeki her cisim gibi insan da bu zorunluğa bağlıdır, davranışlarımız dayanılmaz ve karşı konulmaz içgüdülerin yönetimi altındadır... İngiltere'de Toland ve Priestley, Fransa'da La Mettrie, Baron d'Holbach, Helvetius, Diderot gibi düşünürler doğal ve sosyal fenomenlerin mekaniğin yasalarıyle açıklanabileceğini sanıyorlardı. Görüşleri katıksız maddeci görüşlerdi ama maddecilikleri mekanikçiliğe yönelmişti. Bütün hareket biçimlerini mekanik harekete indirgemeye çalışmaları, karşılıklı ilişkiler içinde gelişen doğal ve sosyal yasaları kavramalarına engel oluyordu. Maddeci oldukları halde sosyal fenomenlerin maddesel temelini görmüyorlar ve bunları düşüncedeki gelişmelerle açıklamak gibi ruhçu bir anlayışa dönüşüyorlardı. Sosyal fonomenlerin gelişmesi, gerçekte, düşüncelerin (bilgilerin) gelişmesinden ötürü değil, düşüncelerin gelişmesi sosyal fenomenlerin karşılıklı etkileşmeyle gelişmesinden ötürüydü. Bu bakımdan mekanikçi özdekçilik, metafizik bir karaktere bürünmüştü. mekanik anlayış, bütün bu gerçek maddecileri metafiziğe götürüyordu. Kendilerini neden-sonuç zincirine kaptıranlar, açık bir çelişmeye düşmeden, ilk nedenle son sonucu yadsıyamazlardı. Mekanik ve matematiğin evreni tümüyle bilmek için yeterli ilkeleri sunduğu sanısı, mekanikçi özdekçiliğin başlıca yanılgısıdır. bkz. Mekanik, mekanikçilik, mekanikçi Gerekircilik, mekanik Devim, Fransız Özdekçileri, Özdekçilik, Dekartçılık, Eytişimsel Özdekçilik.