Şili
Kişilikçilik.
(Philosophical Dictionary) :
(Os. Şahsiyye, Fr. Personnalisme, Al. Personalismus, İng. Personalism, İt. Personalismo). İnsan kişiliğini evrensel yapıda en üstün ve en gerçek değer olarak ileri süren anlayış... Fransız düşünürü Charles-Bernard Renouvier (1815-1903), Fransız düşünürü Emmanuel Monunier (1905-1950), Alman düşünürü Max Scheler'in (1874-1928) öğretileri kişilikçilik adını taşırlar. Renouvier 1902'de, Mounier 1946 ve 1950'de yayımladıkları yapıtlarına bu adı vermişlerdir. Her üç öğreti de insan kişiliğini, evrensel yapı içinde en üstün değer olarak görür ve kişisel özgürlüğü tanıtlamaya çalışır. Renovier'ye göre insan kişiliği, bu kişiliğin dışındaki her türlü değerden üstündür. Kişilikler, birbirlerine indirgenemeyen ve birbirlerinden kökten ayrı bulunan bireysel değerlerdir. Kişiliklerin ortak yanı sadece algı (Os. İdrak, Fr. Perception) ve iştahlanma (Os. Teşehhi, Fr. Appetition) güçleridir. Buysa, Tanrının varlığını tanıtlar, çünkü bir Tanrının yaratısı olmasalardı ortak yanları bulunmazdı. Birey, Tanrıca yönetilen, ama tüm doğasal ve toplumsal fenomenlere üstün olan bir varlıktır. Mounier'ye göre birey, toplum için ve toplum kişi içindir. İnsan kişiliği, her türlü değerden üstündür ve özgürdür. İnsansal sorunlar, metafizik sorunlardan önce gelir. İnsan, topluma indirgenemez ama, toplumsal yaşayış içinde Hıristiyanlık değerlerine bağlanmak zorundadır. Scheler'e göre insan, ne madde ne de ruh olan bir kişivarlıktır. İnsanı insan eden ilke, geist'tir. Geist'in bir varlıkta meydana çıkmasını sağlayan edim (Os. Amel, Fr. Acte) merkezi, kişiliktir. Geist'in varlığı, kendisine özgüan edimlerin özgürce gerçekleşmesine dayanır. Daha açık bir deyişle, insansal edimler, ne ruh ne de maddece etkilenirler, kendiliklerinden ve özgürce meydana gelirler. İnsanı insan olmayan'dan ayıran nitelik budur. Kişilik, kendi kendilerini gerçekleştiren edimlerin bir düzen sistemidir. Kişilik, evrenin bütün varlık biçimlerinden üstündür. Öyleyse kişi, evrenin bir parçası değildir. Kişinin bu yalnızlığı, Tanrı düşüncesini gerekli kılar. Geist, kendisini bütün varlıklardan üstün kılmak suretiyle içine düştüğü yalnızlığa bir sığınak bulmak zorundadır. Öyleyse Tanrı bilinci, kişiliğin kendisini gerçekleştirmesidir... Görüldüğü gibi, her üç kişilikçi öğreti, yanlış bir temelden yola çıktıkları için sonunda zorunlu olarak öznel idealizme varmaktadırlar. Her üç öğreti de nesnel gerçeğin insansal değeri yok ettiğini sanır ve nesnel gerçekten kurtulmaya çalışır. Avrupa'da ve Amerika'da manevi cihazlanma vb. gibi idealist derneklerin kurulmasına yol açan bu akım, toplumu, bireysel kişiliklerin bir toplamı sayar ve dünyanın değiştirilmesi yerine, kişinin değiştirilmesini koyar. Bu dinsel ve idealist anlayış Amerika'da P. B. Browne, R. T. Flewelling, E. S. Brightman, İngiltere'de H. W. Carr, Almanya'da W. Stern gibi düşünürlerce sürdürülmüştür. bkz. Öznel İdealizm, Kişilik.
Olasılıklar Hesabı Bilimi.
(Philosophical Dictionary) :
(Os. Hesab-ı ihtimalî, Fr. Calcul des probabilites). Rastlantının yasalarını araştıran bilim... Bilim, olabilirliliğin (Fr. Probabilite), eşdeyişle rastlantının (Os. Tesadüf( varlığını göz önünde tutmak zorundadır. Mekanik gerekircilik, rastlantının varlığını yadsıdığı için birçok yanılgılara düşmüştür. Rastlantı vardır ve daima göz önünde tutulmalıdır. Böyle olunca da rastlantının rastlama olasılğını hesap etmek gerekmektedir. olasılıklar hesabı bilimi, bu hesabı yapan ve rastlantının yasalarını araştıran bilimdir. Bu hesap hiç bir zaman kesin bir hesap olamaz, daima yaklaşık bir hesaptır. Belli bir yere giden bir kişi, belli bir yoldan geçmek zorundadır, belli bir çatıdran kopan bir taş parçası da yerçekimi yasasına göre belli bir yere düşmek zorundadır. Kendi iç determinasyonlarıyle belirlenen bu iki zorunluk birbirlerine rastlayıp kesişebilirler ve çatıdan kopan taş yoldan geçen o kişinin kafasına düşebilir. Acaba bu rastlantı yüzde kaç oranında olasıdır. Olasılıklar hesabı bilimi bunu bulmak için istatistiklerden yararlanır ve rastlantının tek yasasını meydana getirir. Rastlantının tek yasasına göre "olma ihtimali pek az olan olaylar hiç olmazlar". İlk bakışta yadırganabilecek olan bu yasa, gerçekte günlük yaşamımızın temeli olan bir yasadır. Örneğin insanlar bir trafik kazası ihtimali asla gerçekleşemeyecekmiş gibi sokaklarda rahatlıkla dolaşmaktadır. Çünkü istatistiklere göre nüfusu bir milyon olan bir kentte ortalam olarak trafik kazasından güne bir kişi ölmekterdir. Milyonda bir olan bu ihtimal, rastlantının tek yasasına göre insan ölçüsünde ihmal edilebilecek sayıda bir ihmaldir. Bir insanın yaşamında yüzde yüz gerçekleşecek olan ölüm ihtimalini çocukların hüç düşünmemesi, gençlerin az düşünmesi ve yaşlıların çok düşünmesi ihtimal oranlarının azlığı ve çokluğundan ötürüdür. İnsanların bu gibi yargıları, bilimsel olarak incelemedikleri halde, kendiliğinden yer etmiş ampirik yargılardır. Rastlantının tek yasasına göre olmayacakmış gibi kabul edilesi gereken olasılık oranları insan ölçüsünde, dünya ölçüsünde, evren ölçüsünde ve evrenüstü ölçüde değiştikleri gibi önemlerine göre de değişirler. Örneğin ölüm ihtimalinde göze alınmayan yüzde on oranı, sadece tatsız bir rastlantı ihtimalinde hiç olmayacakmış gibi göze alınabilir. Örneğin yeryüzündeki insanların sayısı bir buçuk milyar olduğuna göre insan ölçüsünde ihmal edilebilen milyonda bir ihtimal, dünya ölçüsünde milyonda birin milyarda biridir. Bu sayı, aynı konuda, evren ve evrenüstü ölçülerde çok daha küçülür ve büsbütün hiçleşir. Havaya atılan bir parada yazı ya da turanın gelmesi ihtimali birbirine eşittir, ama arka arkaya yapılan bin denemede de yazı gelmesi ihtimali sıfırdır. Bir denemede eşit olan ihtimallerin bin denemede sıfıra düşmesi, rastalantının tek yasasına göre tekrarlanma sayısının çoğalmasından ötürüdür. Örneğin telefonu saat 14'le 18 arasında iki saat meşgul bulunan bir aboneye telefon edildiğinde meşgul sinyali işitilince bunun gerçek meşguliyetten mi ya da her hangi bir arızadan mı olduğu tekrarla anlaşılır. Çünkü dört saatte iki saat telefonu meşgul bulunan böyle bir aboneye telefon edildiği zaman telefonu serbest bulmak iki şanstan biridir. Üç defa arka arkaya meşgul sinyalinin işitilmesi, dördüncü açışta serbest bulma ihtimalini bir bölü ikiye yükseltir. Bu aboneye her gün telefon edilmesi ortalama ayda bir defa art arda beş kez meşgul sinyalinin işitilmesini, yılda bir defadan fazla da art arda sekiz kez meşgul sinyalinin işitilmesini gerektirir. Yılda iki defa meşgul sinyali veren telefonda bir arıza olabileceği kabul edilirse art arda sekiz defa meşgul sinyalini işitmek bir arızadan şüphelenmeyi gerektirir, art arda on iki kere meşgul sinyalini işitmek şüpheyi çok kuvvetlendirir, meşgul sinyali on dakika arayla art arda yirmi kere duyulursa arıza kesindir. Olasılıklar hesabı biliminin bilimsel ya da bilimdışı birçokpratik sonuçları vardır. Örneğin olasılıklar hesabı bilimine göre bahse girmek bir bilgi işidir. İhtimali (P) olan ve kazanana verileceği vaat edilen para toplamı (A) olan bir bahiste sürülecek para nispeti âdil olarak, olayın meydana geleceğini savunan (AP) miktarında ve olayın meydana gelmeyeceğini savunanın A (I-P) miktarında para koymasını gerektirir. Daha açık bir deyişle altı ihtimalli bir zarda bir atışta altı getireceğini savunan on kuruş ve bunun olamayacağını savunan elli kuruş koymalıdır, aksi halde tutulan bahiste sürülen para âdil değildir. Bundan başka herhangi bir kumarda kazanma ihtimalleri Poisson yasasıyle tespit edilmiştir. Örneğin satışa yüz bilet çıkarılan bir piyangoda bir bilet alan kişinin kazanma ihtimali yüzde birdir. Ama bu kişi bir bilet alma deneyini aynı ihtimalli yüz piyangoda yüz kere tekrarlarsa bir defa kazanma ihtimali hiç kazanmama ihtimaline eşittir, iki defa kazanma ihtimali iki defa küçük, üç defa kazanma ihtimali iki defa kazanma ihtimalinden üç defa küçük, dört defa kazanma ihtimali üç defa kazanma ihtimalinden dört defa küçük, beş defa kazanma ihtimali dört defa kazanma ihtimalinden beş defa küçüktür ve ihtimaller bu oranda devam etmektedir. Görüldğü gibi ihtimaller matematik bir ölçü vermektedirler. Bu hesaba göre bu deneyde on defa kazanma ihtimali on milyonda birdir ve insan ölçüsünde ihmal edilebilen birihtimaldir. Eğer yüz kişi aynı deneyi tekrarlarsa Poisson yasasına göre bunlardan otuz altı kişi katıldıkları yüz çelişikte hiç kazanmayacaklar, otuz altı kişi de katıldıkları yüz çelişit bir defa kazanacaklardır. Buna karşı on sekiz kişi iki defa, altı kişi üç defa, iki kişi dört defa, bir kişi de dört defadan fazla kazanacaktır. Piyango yönetmenleri zarar etmemek için verecekleri ikramiyeyle bilet satış bedellerini Poisson yasasına göre hesaplar. bkz. Olasıcılık, Rastlantı.
Parsîlik.
(Philosophical Dictionary) :
bkz. İran Felsefesi.
KARŞILIKLI EKONOMİK YARDIM KONSEYİ
(Dictionary of Economics) :
1949 yılında SSCB, Bulgaristan, Çekoslovakya, Macaristan, Polonya ve Romanya tarafından kurulmuş olan bir ekonomik bütünleşme örgütü. Kısa bir süre sonra D.Almanya ve Arnavutluk da örgüte katılmış, 1962de Arnavutluk kuruluştan ayrılmıştır. Sonraları Moğolistan, Küba ve Vietnamın da dahil olduğu COMECONdan D.Almanya 1990 yılında Batı Almanya ile birleşmesi sonucunda fiilen kopmuştur. Yugoslavya, Çin ve Kuzey Kore COMECONun gözlemci üyeleridir.COMECONun kuruluº amaci, merkezi planlama araciligi ile üye ülke ekonomilerinin birbirlerlerini tamamlayıcı yönde gelişmesi, sanayilerinin güçlendirilmesi ve topluluk olarak kendine yeterli bir duruma ulaşmasıdır. Ancak, 1985 yılında M.Gorbaçovun KP sekreterliğine seçilmesinden sonra Sovyetler Birliğinden baºlayarak diger Dogu Bloku ülkelerine de yayılan ekonomik reformlar, 1989 yılından sonra Doğu Blokunda yaºanan köklü siyasal degiºmeler bu örgütün amaçlarını ve faaliyetlerini de önemli ölçüde etkilemiştir. 1985ten itibaren ekonomik reformların koordinasyonu COMECONun temel faaliyet konularından biri olarak ortaya çıkarken, Ocak 1990da toplanan yüksek düzeyde bir komisyonda, COMECONun temel iºlevi radikal bir değişiklikle, üye ülkelerin katı merkezi plan ekonomisinden piyasa ekonomisine geçişini sağlamak olarak benimsenmiştir. Bu komisyonda ayrıca, üyeler arasındaki çok taraflı ticaret antlaşmaları yerine ikili antlaşmalara dönülmesi konusunda bir taslak hazırlanmıştır. 1988de AT ile COMECON arasında imzalanan karşılıklı birbirini tanıma antlaşması, COMECON üyesi ülkelerin ATye de üyelik yolunu açmıştır. Henüz bu üyelikler gerçekleşmemekle birlikte, görüşmeler devam etmektedir.
KARŞILIKLI TALEP KANUNU
(Dictionary of Economics) :
İngiliz iktisatçısı J.S. Mill tarafından geliştirilen, dış ticarette fiyatların belirlenmesini açıklayan kanun. Ricardonun karşılaştırmalı üstünlükler teorisi, bir ülkenin mallarının bir başka ülkenin mallarıyla değişim oranının hangi sınırlar içinde oluşacağını belirler. Karşılıklı Talep Kanunu ise, üretim maliyetlerinin belirlediği bu sınırlar içinde, fiyatın hangi noktada gerçekleşeceğini açıklamaya çalışır. Kanuna göre iki ülke arasındaki dış ticarette, değişimin gerçekleşeceği noktayı, dolayısıyla fiyatları, ülkelerin birbirlerinin mallarına olan karşılıklı talebi belirlemektedir.