ılık
İyilik.
(Philosophical Dictionary) :
(Os. Hayır, Fr. Bien). Kötülüğün karşıtı, genel olarak hoşlanılan ve istenen... İyilik sözcüğünün Latince kökü bonum; zenginlik, talih, mal, mülk, mutluluk anlamlarını taşımaktadır. Bundan da anlaşılır ki insanlar iyilik kavramına, mallanarak varmışlardır. Platon (İ.Ö. 429-347), Yasalar adlı yapıtında şöyle der: "İlkel toplumun koşulları, bu toplumun insanlarını ticaret çabalarına zorlayacak kadar bozulmamıştı. Yoksul değildiler ama zengin de olamazlardı, çünkü ne altın ne gümüş biriktirebilirlerdi. Bir toplumda ne zenginlik ne de yoksulluk varsa o toplumda iyilik ve kötülük de yok demektir. Çünkü böyle bir toplumda ne kendini üstün görme, ne haksızlık, ne kıskançlık ve ne de çekememezlik vardır. Bu çağın insanları çok iyi kişilerdi; açık sözlü, yumuşak ve doğruydular, onlara hiç bir yasa gerekmiyordu". Platon'un da açıkladığı gibi, tarihsel gözlem önce bir iyilik olarak beliren mallanmanın sonra kötülüğe dönüştüğünü ve bunun tepkisi olarak da acımak, korumak ve yardım etmek anlamlarında yepyeni bir iyilik belirdiğini tanıtlamaktadır. İyilik-kötülük ikiliğini doğuran, güçlü-gücsüz ikiliğidir. İnsanlar eşit kalabilseydiler birbirlerine kötülük edemeyecekleri gibi bugünkü anlamda iyilik de edemeyeceklerdi... lGüçlü-güçsüz ikiliğinden zorunlu olarak doğan iyilik-kötülük ikiliği bir din zorunluğunu gerektirmiştir. Eski Mısır'ın ilk kent uygarlıklarında bu zorunluk, iyilikçi tanrılarla kötülükçü tanrılar halinde temel ikiliği sürdürmektedir. Güçlülerin kötülükçü tanrıları biçimleridirler, savaşçıdırlar, kurbanlar ve adaklar gibi varlıklılık gereklerinin en pahalı biçimde yerine getirilmesini isterler, öç alınmasını, öteki ulusların tutsak kılınmasını buyururlar. Güçsüzlerin iyilikçi tanrılarıyle güçsüzlerin korunmasını, dullara ve yetimlere acınmasını ve yardım edilmesini, insanların barış içinde ve kardeşlikle birleşerek geçinmelerini, her alanda adaletin gerçekleştirilmesini buyururlar. İlk dinler, yoksul ve varlıklı insan toplulukları adına onların bir çeşit simgeleri olan bu karşıt tanrıları çatıştırmaktadır. Yahudilik, bu karşıt tanrıları tektanrıda birleştirerek senteze girmeye çalıştığı halde başaramamıştır. Tevrat'ın ilk bölümünde adı Elohim olan iyilikçi tanrı, ikinci bölümünde niteliğiyle birlikte adını da değiştirir ve kötülükçü Yehova olur. Musa'dan hemen sonra İranlı Zerdüşt, Musa'dan daha ustaca davranarak iyilikçiliği tanrılaştırmış (Ahura Mazda ya da Hürmüz) ve kötülükçülüğü şeytana (Angra Mainyu ya da Ehrimen) bırakmıştır. Daha sonra, İsa anlayışına bağlı kalmak isteyen gerçek Hıristiyanlar dilenci orduları kurarak (Ebyonistler) sokakları dolaşmaya başlamışlardır. Birkaç yüzyıl sonra (İ.S. IV. yüzyıl ve ötesi) direnmeler gittikçe hafifleyerek direnenler yerlerini kurulu düzenle uyuşturma yoluna giren din adamlarına bırakacaklar ve manastırlara çekileceklerdir (târik-i dünyalığın başlangıcı). Daha bir süre İsa'ya bağlı kalmakta direnen Yunan kilisesi (Ortodoksluk) de sonunda Katolik Roma kilisesiyle el altından flörte başlamak zorunda kalacaktır. Bundan sonra gelecek iyileştirmecilerin en ünlüsü bile (Protestanlığın kurucusu Luther) İsa'ya ve kutsal kitabında açıkça yazılanlara karşı yalan söyleyerek, sosyal eşitsizliğin Tanrı düzeni olduğunu ve titizlikle korunması gerektiğini savunacaktır. Böylece iyilik, Tanırılık düşünce içinde bile temel zıtlığını her an meydana vurup rahatsız edici bir unsur olarak günümüze kadar sürüp gelmiştir. bkz. Kötülük, İyi, İyicilik, İyimserlik, Din.
İzlenimcilik.
(Philosophical Dictionary) :
(Os. İntibâcılık, Fr. Impressionnisme). Avenarius-Mach idealizmine dayanan sanat anlayışı... Varlığın fizik ve psişik gerçekliğini duyu izlenim (Os. İntiba, Fr. Impression)lerine indirgeyen bu akım başta resim sanatı olmak üzere XIX. yüzyılın sonlarından itibaren edebiyat, müzik ve tiyatro alanlarında yayılmıştır. bkz. Sanat, Ampirio-Kritisizm.
Kaba Evrimcilik.
(Philosophical Dictionary) :
(Os. Adi tekâmülcülük, Fr. Evolutionisme vulgaire). Spencer'in evrim anlayışı... İngiliz düşünürü herbert Spencer'in (1820-1903) evrimcilik öğretisi vülger evrimcilik adıyle anılır. Spencer'e göre evrim kesintisiz ve nicesel artışlarla gerçekleşir, nitesel değişme ve sıçrama olamaz. Önceleri evrimi tümüyle yadsıyan metafizik anlayış, sonraları, gelişen bilimsel başarılar karşısında Spencer'in anlayışına yöneldi ve evrimi tümüyle yadsımaktan vazgeçerek onu sadece nicesel birikmelerle sınırlandırmaya çalıştı. Diyalektik özdekçilik, vülger evrimciliğin yanlışlığını tanıtlamış ve evrimin nicelikten niteliğe sıçrayarak gerçekleştiğini göstermiştir. Vülger evrimcilik, iyileştirmeciliği (reformizm) doğurmuştur. Nitekim iyileştirmecilik de, vülger evrimciliğe uygun olarak, toplumun nicesel birikmelerle yavaş yavaş ve kendiliğinden değişmekte olduğunu savunmaktadır. Metafizik düşünce, giderek, Spencer anlayışının bilimsel verilerle bağdaşmadığını görmekle başka bir kaba evrim anlayışına, Bergson'un yaratıcı evrim'ine yönelmiştir. bkz. Evrim, Devrim, Evrim ve Devrim, Evrimcilik, Yaratıcı Evrim, Kaba, İyileştirmecilik.
Kaba Özdekçilik.
(Philosophical Dictionary) :
(Os. Adi maddecilik, Fr. Materialisme vulgaire). İdealist yapılı özdekçilik... Eytişimden yoksun, bilimdışı özdekçilik anlayışını dilegetirir. Evrenin özdeksel bütünlüğünü sezmek gibi büyük bir başarıya ulaştığı halde bu vargısını, eytişimden yoksun bulunduğu için zorunlu olarak idealizme düşmesinden ötürü, aşırılığa vardırmış ve üst olanı alt olana indirgemiştir. Kaba özdekçilik anlayışı, idealizme karşı çıktığı halde, idealist yapılıdır ve metafizik düşünmenin tekyanlılık yanılgısını taşır. Ruhsal faaliyeti bütünüyle yadsır ve bunun sonucu olarak insan bilincini de özdek sayar. Örneğin Karl Vogt, "tükürük benzeri nasıl tükürük ya da karaciğer nasıl safra salarsa beyin de öylece düşünce salar", Moleschot "düşünce, beyinden çıkan fosfordur" derler. Ludvig Büchner ve Ernest Haekel gibi mekanik anlayışlı özdekçiler de bu kaba özdekçiliğe düşerler, örneğin Haekel "ruh, plazmadır" der. Oysa insan bilinç-düşünce-ruhu'nu _eşdeyişle ruhsal faaliyeti- özdekle aynılaştıran bu kaba özdekçilik anlayışıyle, özdeği bunların ürünü sayarak aynı aynılaştırmayı ters açıdan yapan idealizm arasında hiç bir fark yoktur. Bilinç ve özdek aynı şeyse, hangisine öncelik tanınırsa tanınsın, sonuç olarak aynı yere varılır ve materyalizm kadar idealizm de haklı olur. Oysa, birbirine karşıt gibi görünen, bu her iki uç da metafizik düşünme sisteminin tekyanlılık yanılgısı içindedirler. Bilinçle özdeği bütünüyle aynılaştırmak, bunları bütünüyle ayrılaştırmak kadar yanlıştır. bilinç, elbette özdeksel bir gelişmenin ürünüdür ama özdeğe indirgenemez. Nasıl ki çocuk da annenin ürünüdür ama anneye indirgenemez ve anneyle aynılaştırılamaz. Eytişimsel özdekçilik, kaba materyalizmle idealizmin düştükleri bu tekyanlılık büyük yanılgısını aşar ve bilinçle özdeğin ayrılaştırılamayacakları gibi aynılaştırılamayacaklarını da meydana koyarak her ikisinin ayrı özelliklerini ve sıkı bağımlılıklarını gösterir. Aynı özdeksel koşullarda yetişen her çocuğun bir Mozart olamayacağı ne kadar doğruysa müzikdışı özdeksel koşullarda yetişseydi Mozart'ın da bir Mozart olamayacağı o kadar doğrudur. Bir Mozart olabilmek için Mozart'ı yetiştiren özdeksel koşullar kadar Mozart'ın ruhsal yetenekleri de gereklidir. bkz. Özdekçilik, Eytişimsel Özdekçilik, Düşüncecilik, Kaba.
Kadercilik.
(Philosophical Dictionary) :
bkz. Yazgıcılık.