ılık


"ılık" Die Ergebnisse der Suche nach dem Wort

 Philosophische Wörterbuch

Himayecilik.

( Philosophische Wörterbuch) :
bkz. Devletçilik.
 Philosophische Wörterbuch

Irkçılık.

( Philosophische Wörterbuch) :
(Fr. Racisme). Bir ırkın öteki ırklara üstünlüğünü savunan öğreti... alman faşizminin ulusçu sosyalizm (nasyonal sosyalizm)takma adı altında kurucusu Adolf Hitler, ırkçılığı, Kavgam adlı ünlü yapıtında şöyle anlatır: Irkçılık, insan ırklarının eşitliğine inanmaz. Üstün ırk dışındaki ırklar, bu dünyüyı yöneten büyük iradenin (Tanrı anlamına) dileğine uygun olarak, en iyi ve en güçlünün zaferine yardım etmek ve onun işini kolaylaştırmakla yükümlüdürler. Üstün ırk, aşağıların ve güçsüzlerin kendisine boyun eğmelirini istemek hakkını taşır. Doğanın aristokratik ilkesine saygı göstermek gerekir. Yoksa melezleşme yoluyle Yahudilerin ve zencilerin kapladıkları bu dünyada gözellik ve soyluluk adına ne varsa yok olacaktır. İnsanlığın mutlu geleceğini ancak üstün ırkın zaferi kurtarabilir... Bilime olduğu kadar, dayanmak istediği metafiziğe de aykırı bulunan bu temelsiz faşist öğreti, İkinci Dünya Savaaşıyle birlikte son bulmuştur. ırkçılık, her bakımdan bilimselliğe aykırıdır. Önce, ırkın ulusal toplulukla hiç bir ilgisi yoktur. aynı orktan olan çeşitli uluslar (örneğin bütün Avrupalılar) bulunduğu gibi çeşitli ırklardan meydana gelen tek uluslar (örneğin Amerikalılar) bulunduğu gibi çeşitli ırklardan meydana gelen tek uluslar (örneğin Amerikalılar)da vardır. Dil birliği de bir ırk niteliği değildir; örneğin Amerika'da ak, kara ve kırmızı ırkların anadilleri aynıdır ve İngilizcedir. Tarih, bütün ırkların uygun ortam ve kışullarda büyük uygarlıklar kurduklarını tanıtlamaktadır. Kaldı ki, çağımızda insanları birleştiren ırk değildir. İnsanlar ortak çıkarlarına göre gruplaşmaktadırlar. Beyaz ırktan bir Alman anamalcısıyle sarı ırktan bir Japon anamalcısı düşünce, eğilim, yasayış ve benzerleri bakımlarından aynı düzeydedir ve her ikisi de sömürülenlere karşı bulunmaktadır. İnsanlar, kafataslarını biçimlerinden ötürü değil, içinde bulundukları uygun tarihsel ortam ve koşullardan ötürü yetkinleşmişler ya da geri kalmışlardır. Örneğin Paris'te Sorbonne üniversitesinde okuyan bir Fransız'ın bir Ganalıya ya da bir Çinliye hiç bir üstünlüğü görülmemiştir; aynı eğitim ortam ve koşulları içinde eğitilen bütün ırklar aynı başarıyı göstermektedirler. bkz. Irk.
 Philosophische Wörterbuch

Işıkçılık.

( Philosophische Wörterbuch) :
(Os. İşrakıyye, Fr. Illuminisme, Al. IIluminismus, İng. IIluminism). Bireysel sezgiyle tanrısal gerçekliği kavramaya dayanan dinsel-gizemsel öğretilerin genel adı... Işıkçılığın kökleri eski Mısır'ın Hermesçiliğinde ve İran'ın Zerdüstçülüğünde belirmiştir. Işıkçılığı ortaya atan İslâm düşünürü Sehabeddin Suhreverdî'nin (1158-1191) öğretisi şöyle özetlenebilir: Işıklar ışığı (nur-ül-envar) derinlere doğru indikçe yoğunlaşmış ve kararmıştır. Bu yoğunlaşma maddesel dünyayı meydana getirmiştir. Ruhla beden arasında önce bir ayrılık yoktur, çünkü biri öbürünün yoğunlaşmasından ibarettir. Madde, kendini eğiterek, yavaş yavaş yeniden ışıklanabilir. ışıklar ışığına yaklaştıkça ışığın yadınlığı artar. Her basamağın aydınlığı, bir yukardaki basamağın aydınlığını çeker. Böylelikle, ışıklar ışığının her anlamı kapsayan büyük aydınlığına ulaşılır... Suhreverdî, gizemciliğin sadece yönteminden yararlanmıştır. Ona göre de felsefe, bir sezgi işidir ve insan anlamlar âlemine aklıyle ulaşamaz. Aydınlanma, sezgi (mükâşefe) yıluyle olacaktır.Ruh ve maddeyi aynı özü taşıyan gerçek kavramlar saymakla da Platondan ayrılmaktadır, çünkü Platon'a göre maddeler (cisimler) gerçek değildirler ve gerçek olan sadece idelerdir (soyut kavram, ruh, l'esprit). Işıkla karanlığı bir karşıtlı saymamakla da Zerdüş'ten ayrılmaktadır, çünkü Zerdüşt'e göre dünya ışıkla karanlığın savaş alanıdır. Suhreverdî'ye göre böyle bir savaş yoktur, karanlık ışıktan gelmiştir ve ışığa dönecektir... Cisimlerin kendiliği (mahiyet, ruh), bir tasarım değil, gerçek varlıktır diyen Platon, İbni Sina'nın son yapıtıyle islâm felsefesine girmiştir. Şehabeddin Suhraverdîbi düşünceyi geliştiren ve gizemcilikle uzlaştıran ışıkçılığı gizemcilikler gezimciliğin (tasavvufla meşaîlik) ortasında yer almıştır. ışıkçılığın son düşünürü Hayy ibni Yakasan adlı ünllü yapıtıyle gizemciliğe kayan İbni Tufeyl'dir (?-1156). bkz. Gizemcilik, Hermesçilik.
 Philosophische Wörterbuch

İçkincilik.

( Philosophische Wörterbuch) :
(Os. İndimaciyye, Fr. Immanentisme, Al. Immanentismus, İng. Immanentism, İt. Immanentismo). Varlığın bilinçte içkin bulunduğunu ileri süren göerüş... Aşkıncılık ve deneyüstücülük savlarına karşı bir sav ileri süren bu akım XIX. yüzyılın sonlarında, Kant' a dönüş anlayışına karşı çıkarak Berkeley'e dönüş anlayışını savunmuştur. Nesneyi öznede içkin sayan bu anlayışın başlıca düşünürleri Schuppe ve Schubert-Soldern'dir. ayrıca din duygusunun insanda içkin bulunduğunu, insanın Tanrıyı gereksediğini eve insanın ruhsal dinginliği için bu duygunun doyurulması gerektiğini ileri sürenlere de içkinci adı verilmiştir. bkz. İçkin, Yenigerçekçilik Özdeksizcilik.
 Philosophische Wörterbuch

İçrekçilik.

( Philosophische Wörterbuch) :
(Os. Bâtıneyye, Fr. Esoterisme). İçrekçi öğretilerin genel adı... Batı içrekçiliğiyle aynı düzeyde bulunan İslâm içrekçiliği Bâtınılık adını taşır. Bu öğretilerde genellikle tanrısal bilgilerin ve kimilerinde herkese duyurulması sakıncalı görünen bilgilerin belli bir kültür çizgisine erişenlerce anlaşılabileceği gerekçesi gizliliği zorunlu kılmıştır. Bu anlamda Aristoteles öğretisi de içrek sayılmaktadır; Aristoteles sabahları seçkin öğrencilerine ve akşamları da halka ders verirmiş, öğrettikleri de ayrı bilgilermiş...İçreklik, gerek öğretiye katılmayı ve gerek öğremme işlemini birktakım biçimlere, törenlere, simgelere bağlar. Öğretilecek gerçeklerin azar azar ve alıştırarak verilmesini gerektirir. Bu yüzden de çeşitli aşama dereceleri kurmak, bunların birinden öbürüne geçebilmek için çeşitli sınavlar tertiplemek zorundadır... Hermesçiliğin, Yunan kaynakları aracılığıyle öğrenilen şu sözlerinde içrekliğin gerekçesi açıklanmaktadır: Her akıl, büyük gerçekleri kavrayamaz. Çoğunluk ya aptal ya kötüdür. Aptalsalar gerçek karşısında akıllarını büsbütün yitirirler. Kötüyseler bu gerçeği kötüye kullanarak büsbütün kötülük ederler. Gerçeği gizlemekten başka çıkar bir yol yoktur. Bilmek bulmak, susmak gerek... Büyük Türk gizemcisi Şeyh Bedreddin ( 1357-1420) de bu konuda şunları söylemektedir: Her bilgi, kendi aşamasında (mertebe) haktır. Gerçek halka daha işin başında söylenirse ya yollarını saptırırlar, ya da gerçeği söyleyeni suçlarlar. Halk ve hak, ortalama bir yolla ve yarı yarı gözetilerek birbirlerine alıştırılabilirler. Ama her halde halk, hak ve hakikate alıştırılmalıdır. bkz. Bâtınîlik, Gizemcilik, Gizlicilik.