ılık


Risultati per "ılık"

Dizionario filosofico

Nedenselcilik.

(Dizionario filosofico) :
(Os. İllîyye, Fr. Causalisme). Nedenselliğe dayanan öğretilerin genel adı... Örneğin mekanikçilik, Descartes, Spinoza, Leibniz, Kant, Hegel öğretileri bu anlamda nedenselci öğretilerdir. Çünkü her belli sonucun bir nedenden oluştuğu ana düşüncesine dayanırlar. bkz. Nedensellik, Neden.
Dizionario filosofico

Nedentanrıcılık.

(Dizionario filosofico) :
(Os. İlâhiyye, Fr. Deisme, Al. Deismus, İng. Deism, İt. Deismo). Tanrıyı sadece bir ilk neden olarak ileri süren ve ona başkaca hiç bir nitelik ve güç tanımayan ussal din öğretisi... Deizm deyimi, XVI. yüzyılda, Latince tanrı anlamındaki deus sözcüğünden türetilerek önce ateizm'e karşı tanrıcı anlamında kullanılmıştır, sonra Yunanca tanrı anlamındaki theos sözcüğünden teizm'i türeten kilise tanrıcıları, kendilerini, giderek özgür düşüncecilere özel bir anlamda benimsenen deistlerden ayırmışlardır... Deizmin öncüsü John Tolland (1670-1722), vahiy ölçüsünün yerine us ölçüsünü koyar ve bilime uygun bir doğal dini önerir. Serena'ya Mektuplar adlı yapıtında ilk neden tanrıcılığını da yadsıyarak maddenin kendiliğinden harekette bulunduğu ve hareketi başka hiç bir yerden almadığı bilimsel gerçeğini savunur... Ünlü Fransız düşünürleri Rousseau ve Voltaire nedentanrıcı'dırlar. Voltaire'e (1694-1778) göre "tanrı düşüncesinden başka her şey saçmadır, İsa adlı bir Yahudiye ne lüzum var?". Rousseau'ya (1712-1778) göre din, yüksek bir varlığın bizlere verdiği dinsel bir duygudan ibarettir; yeteer ki tapınma biçimleri, kuralları, din adamları gibi gereksiz aracılar onu bozmasın. her vatandaşa görevlerini sevdirecek ussal bir uygarlık dini yeter... Dilimizde yaradancılık deyimiyle de dilegetirilen nedentanrıcılık, kişileştirilmiş tanrıcılık (teizm)a karşıt olarak, yaratma olgusunu kişilikdışı bir ilkeyle açıklar ve bu ilkeyi tanrı sayar. Yaradılıştan sonrası için hiç bir tanrı etkisi kabul etmez, bir kez yaratılan evren artık kendi yasalarıyle işlemektedir. Nedentanrıcılık anlayışı, doğal din akımını doğurmuştur. bkz. Doğal Din, Din, Tanrıcılık, Tanrıtanımazlık.
Dizionario filosofico

Nesnel Düşüncecilik.

(Dizionario filosofico) :
(Os. Tasavvuriyye-i afakıyye, Fr. Idealisme objectif). İnsan bilincinden bağımsız olarak ruhsal bir ilkenin varlığını savunan öğretilerin genel adı... Nesnel idealizm (objectif idealizm), genel olarak, doğanın tanrısal bir düşünceden (ide) geldiğini ileri sürmektir. Nesnel idealizme göre tüm nesneler, insan düşüncesinden ayrı ve ondan bağımsız, ondan önce de var bulunan evrensel bir düşüncenin ürünüdür. Buna karşı öznel idealizm bu evrenselliği insan düşüncesine indirger, tüm nesneleri insan bilincinin ürünü sayar. Nesnel gerçekliği bilinçüstü bir bilinemezlik sayan Kant'ın aşkın idealizmiyle insan bilincvini de insandışı evrensel iblince bağlayan hegel'in saltık idealizmi genel anlamda birer nesnel idealizmdirler, çünkü nesnel gerçekliği evrensel bir güç olarak insan bilincinin dışında bulunmaktadırlar. Diyalektik gerçekçilik ve çağdaş bilim, aynı ruhçu sonuca varan nesnel ve öznel idealizme karşı, özdeksel gerçekliği meydana koymuştur. Özdeksel gerçeklik, ne insan bilincinin ürünü ne de insandan önce de var bulunan evrensel bir bilincin yaratısı olan, insanla insandan bağımsız nesne ilişkisinin anlamlandırdığı nesnel bir gerçekliktir. Daha açık bir deyişle, örneğin ağaç insanın varlaşmasından önce de özgücüyle (otodinamizm) kendi kendisini varlaştırmış olarak var bulunuyordu; ama onu adlandırarak, işe koşarak etkileyip eğiterek gerçekleştiren insan olmuştur. Bu yüzdendir ki, nesnenin insan ilişki kurmadığı (görmediği, bilmediği, tanımadığı) hiç bir nesnenin gerçekliğniden söz edilemez... Alman düşünürü Friedrich Wilhelm Joseph von Schelling'in (1775-1864) öğretisi nesnel idealizm adıyle anılır. Schelling, felsefesine diyalektik bir bakışla girmekte, fakat diyalektiği metafizik bir anlayışla kullandığı için, sonunda idealizme varmaktadır. Ne ben (özne) ben olmayan'ı (nesne), ne de ben olmayan ben'i meydana getirebilir demekle iş başlar Schelling. Çünkü, der, ben'le ben olmayan birlikte olarak birbirlerinin nedenidirler. Ben, ben olmayan'ı kavrayan zekâ ile ben olmaylan'a direnen irade'nin karşılıklı çatışma ve etkileriyle gerçekleşir. Bunların çatışma ve karşılıklı etkileri, insan türünün yaşamı olan tarih'i meydana getirir. Ben, önce, duyumdu. Sonra, iç ve dış algıya ulaştı. Daha sonra da, ussal soyutlama çizgisine erişti. Ben'in gelişmesi bu üç basamakta gerçekleşmiştir. Organik gelişmenin bu üç basamağına karşı tarih de üç çağda gelişmiştir. Eski çağ, duyum çağıdır. Bu çağda iradesiz bir zekâ egemendir. Ben olmayan duyularla kavranır, ama onlara karşı direnilemez. Bu yüzdendir ki, bu çağda kadercilik (yazgıcılık) güçlüdür. Ben, ben olmayan'a boyun eğmektedir (tez). İkinci aşama olan yeni çağ, iç ve dış algığlar çağıdır. Romalıların açtığı bu çağda kaderciliğe karşı tepkiler başlamıştır. İrade, zekâ ile çarpışmaktadır; ben, ben olmayan'a direnmektedir (antitez). Üçüncü aşama olacak olan gelecek çağ, bir ussal soyutlama çağı olacaktır. Ben'le ben olmayan, gittikçe, uyuşmuş bir birlik halinde kucaklaşacaklardır. Düşünce, gittikçe gerçekleşecek ve gerçek, gittikçe idealleşecektir (sentez). Tarih bir süre işidir, süreyse sonsuzdur, öyleyse bu ilerleme de sonsuz bir ilerleme olacaktır. Bu yüzdendir ki, gerçekleşmiş ideal, hiç bir zaman erişilemeyecek bir sonuç, daha açık bir deyişle, sonsuzluğun sonucu olarak görünmektedir. Oysa, düşünce, kendisini meydana getiren ikiliğin üstüne yükselebilir. İnsan, ussal sezişle kişisel usunun üstüne çıkabilir, kendisinde kişileşen usuyle evrende evrenselleşen (objektifleşen) usla birleşebilir. İnsan, kendisinden çıktığı salt'a (mutlak, Tanrı) yeniden ulaşabilir. Ama insan bu ulaşımı, zekâ ve iradesiyle değil, ancak sanat yoluyle gerçekleştirebilir. Saltık, ancak güzellik duygusu olarak kavranabilir ve bunun için de sanat ve din bir ve aynı şeydir. Schelling felsefesi, bir özdeşlik felsefesidir; içimizdeki ruhla dışımızdaki doğa özdeştirler, özgürlükle zorunluk özdeştirler, ruhla özdek özdeştirler, tek sözle özne ve nesne özdeştirler. Bütün bu gerçek özdeşlikler, başlangıçta Tanrının kendisine yabancılaşarak ve evrenleşerek bölünmesinden doğmuştur. Tarihin ereği bu bölünmeyi aşıp gene bir özdeşliğe varmaktır. -Evrensel ruh'tan (geist) gelen ve gene ona gitmekte olan yol doğadan (tabiat) geçmektedir. Fichte diyalektiği öznel gelişmenin yasası olarak kullanmıştı, Schelling ise nesnel gelişmenin yasası olarak kullanmaktadır. Hegel, ustaca bir kavrayışla, diyalektiği öznel ve nesnel gelişmenin birlikte yasaları olarak evrenselleştirecektir. bkz. Nesnelcilik, Öznel Düşüncecilik, Saltık Düşüncecilik, Düşüncecilik.
Dizionario filosofico

Nesnelcilik.

(Dizionario filosofico) :
(Os. Afakıyye, Fr. Objectivisme, Al. Objektivismus, İng. Objectivism, İt. Obbiettivismo). Yansızlık anlayışı... Olguculuk anlayışından türeyen nesnelcilik, nesnel gerçekliğe değerlendirmeden, eleştirmeden ve yansızlıkla bakılmasını önerir ve bilimi de bu anlamda yansız (tarafsız) sayar. Metafizik düşünce sisteminin ürünü olan bu tek yanlı ve bilimdışı yansızlık anlayışı, gerçekte düşünceciliği destekler ve bilinemezciliğe varır. bilim, gerçekte, eleştirmeler ve değerlendirmelerle gelişmiştir ve felsefesel taraflı yorumlarla biçimlenmiştir. Örneğin bilimsel verileri materyalizm yanından yorumlamasaydı eytişimsel özdekçilik oluşamazdı. Metafizik felsefede nesnelcilik (objektivizm) deyimi, kendini nesnelci sayan öğretileri dilegetirmek için kullanılır. Örneğin törebilimde ahlâkı insanların davranışları, vicdanları, değer yargıları dışında kendine özgü bağımsız bir varlık sayan törebilim anlayışı bu anlamda nesnelcidir. Nesnel düşüncecilik de bu anlamda bir nesnelciliktir. bkz. Nesnel, Nesnel Düşüncecilik, Öznelcilik.
Dizionario filosofico

Olasıcılık.

(Dizionario filosofico) :
(Os. İhtimâliyye, Fr. Probabilisme, Al. Probabilismus, İng. Probabilism, İt. Probabilismo). Bilginin olasılığını ileri süren öğretilerin genel adı... Olasıcılık düşüncsi, kaynağını antik çağ Yunan sofistlerinde bulur. Daha sonra Akademi şüphecileri Arkesilaos (İ.Ö. 318-244) ve Karneades (İ.Ö. 215-130) bilimde kesinliğin imkânsız bulunduğunu ve ancak olabilirliklerle yetinilmesi gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Onlara göre gerek eylemsel ve gerek kuramsal alanlarda olasılarla (Os. Muhtemel, Fr. Probable, Yu. To pithanon) davranılabilir, kesin olarak hiç bir şey bilinemez ve söylenemez. Karneades bu düşüncesini tanıtlamak için Roma'da bir gün adaleti öven, ertesi gün yeren iki söylev vermiştir. bkz. Bilgicilik Akımı, Akademi Şüpheciliği, Şüphecilik, Olasılıklar Hesabı Bilimi.