ılık


Risultati per "ılık"

Dizionario filosofico

Eş'arılik.

(Dizionario filosofico) :
Eş'arilik, İslâm felsefesinde akla ve her türlü süpheye, özgür düşünceye karşı koyan koyu bir inan (iman) öğretisidir. Ebu Hasan Eş'ari'nin (ölm. İ.S. 935) kurduğu bu öğreti, aklın hiç bir zaman gerçeğe ulaşamayacağını, kulların ancak kayıtsız şartsız inanmakla mutlu olabileceklerini ileri sürer. Doğal olaylar, nedenleri bilinmeyen ve belki de asla bilinemeyeceklerini ileri sürer. Doğal olaylar, nedenleri bilinmeyen ve belki de asla bilinmeyecek olan (hikmetine nüfuz edilemeyen) salt bir Tanrısal ilkenin ürünüdürler ve bu ilkece yönetilirler. Akıl yok, Tanrısal irade vardır. Akıl, pek güçsüz bir veridir. Kaldı ki aklın buğün bilemediğini yarın da bilemeyeceğisöylenemez. İnsan, bugün ulaşamadı diye bilki de yarın ulaşabileceği gerçekler üstünde inanını yitirmemelidir... İmam Bakıllânı, Em-ül-Maâlı gibi düşünürlerin yönetimi altında gittikçe gelişen bu öğreti baskısını öylesine artırmış ve öylesine yayılmıştır ki karşıt akımlar (özgür felsefe) XII. yüzyılda Batıya geçerek Endülüs Arapları arasında yaşamak zorunda kalmışlardır. bkz. Endülüs Okulu.
Dizionario filosofico

Eşbiçimcilik.

(Dizionario filosofico) :
(Fr. Isomorphisme). Gerçeğin, birbirinden ayrı ve çeşitli bölgelerinde, yanı olabilen biçimlerin varlığını ileri süren öğreti... eşbiçimcilik (izomorfizm) birbirinden ayrı alanlarda gerçekleşen ve birbiren indirgenemeyen aynılıktaki genelliği dilegetirir. Eşbiçimcilik, bir biçimi öbür biçime indirgemez; tersine, hem birine hem ötekine uygun gelen genel biçimin ya da bu biçimlerdeki genelliğin varlığı üstünde durur. Örneğin bir deoğasal biçimi renkler ve çizgilerle meydana getiren resim sanatçısının elde ettiği yapı, doğasal biçimin ya da bu biçimlerdeki genelliğin varlığı üstün durur. Örneğin bir doğasal biçimi renkler ve çizgilerle meydana getiren resim sanatçısının elde ettiği yapı, doğasal yapıdan farklı olarak, bu genelliği dilegetirir. Dalındaki elma ile resim tablosundaki elma aynı değildir ve büsbütün başka alanlarda gerçekleşmişlerdir, ama bir bakıma da aynıdırlar ve tablodaki elmanın daldaki elma olduğunu hemen tanırız. İşte bu aynı olmayan aynılık, her iki biçimdeki ortak genelliği verir. Sanat yapıtı ancak tasarlanabilir, doğasal yapıya indirgenemez. Bunun içindirki bir sanat yapıtı, doğrudan doğruya doğasal yapıdan değil, başka bir sanat yapıtından esinlenir. Bunun gibi doğasal olayların yapılarıyle kültür olaylarının yapılarıda birbirlerine indirgenemezler.Cl. Levi Strauss'ın dediğine göre, "Hiç bir gerçek inceleme, doğa olaylarıyle kültür olayları arasındaki geçişin sezilmesini gerçekleştiremez".
Dizionario filosofico

Eşitçilik.

(Dizionario filosofico) :
(Os. Müsavatçılık, Fr. Egalitarisme). İnsanların eşitliğini dileyen öğretilerin genel adı... Jian-Jacques Reousseau (1712-1778), Eşitsizlik Üstüne Söylev'inde iki çeşit eşitsizlik belirtir: Doğal eşitsizlik, siyasal eşitsizlik... Doğal eşitsizlik toplumsal üstünlüklerin yapay (suni) olarak yarattıkları eşitsizliktir. Doğal eşitsizlik, gerçek bir eşitsizlik değildir. ilkel insanın, insan kardeşlerine karşı hiç bir üstünlüğü olamaz, İlkel insanın birbirine ihtiyacı yoktur. Eşitsizliği doğuran insansal ilişkilerdir. İlkel insanlardan söz geçirmek isteyen birinin, köleleştirmek istediğini ayagının altına alıp, kaçmaması için sürekli bir çaba harcaması gerekirdi ki bu durum köleleştirilmek istenilenden çok köleliştirmek isteyeni köleleştirirdi. Kendisini, ötekiler için kesin olarak gerekli kılamayan insan hiç kemseyi hiç bir zaman köleleştiremez. Birini, ötekiler üstünde gerekli kılan mülkiyet kurumudur. Bir toprağı çevirip burası benimdir demeye cesaret eden ve çevresinde buna inanacak kadar budalalar bulan ilk insan uygar toplumun babasıdır... Eşitlik kavramı, özgürlük, erdem, mutluluk kavramlarıyle kökten bağlı bir kavramdır. İlkel felsefenin ve dinlerin yaratıcısı olan iyilik-kötülük çatışması eşitsizliğin ürünüdür. çünkü eşit olanlar, birbirlerine ne iyilik ne kötülük edebilirler. Bu ilke, önce eşitliğin bozulduğunu, sonra bu bozuk temel üstünde iyilik-kötülük, tutsaklık-özgürlük, mutsuzluk-mutluluk ilişkilerinin yükseldiğini açıklar... Çeşitli dinler, eşitsizliğin doğurduğu düzensizliği yumuşatacak öneriler ileri sürerler. iyilik etmeyasaları, kötülüğün varlığını ve her zaman varkalacağını; sadaka ve zekât yasaları, yoksullağun varlığını ve her zaman var kalacağını onaylar. Bilimsel toplumculuk da, yersiz ve yanlış olarak, burjuva düşünürlerince böylesine bir metafizik eşitçilikle suçlanır. Oysa bilimsel toplumculuğun kurucusu Karl Marx Gotba Programının Eleştirisi'inde ve Marksçılığın geliştirici kuramcısı Lenin Devlet ve İhtilâl adlı yapıtında bu anlamdaki eşitçiliğin tümüyle bir burjuva düşüncesi olduğunu açık seçik gösterirler. Örneğin Fransız düşünürü Montesquieux, yasaların temelinde egemen sınıfın çıkarlarının yattığını düşünmeyerek, hukuk eşitliğini savunur. Ona göre birine uyğulanan yasanın herkese uygulanması ya da başka birine uygulanmayan yasanın kimseye uygulanmaması hukuksal eşitliği sağlamaya yetecektir. Alman toplumcusu lasalle da, eşit hakkın tüm eşitsizlik olduğunu düşünmeyerek, bütün emekçiler toplam üründen eşit pay ayrılmasını savunur. 1930'larda Bolşevik-Rusya'da bu anlayışta bir akımın gittikçe güçlenmesi üzerine Stalin, 23 haziran 1931 tarihli söylevinde şöyle demiştir: "Eşitçilik, dünyadan el etek çekmiş bir ilkel tarikata uygun düşen gerici ve küçük burjuvaca bir saçmalıktır. Yoksulluğu Bolşevikliğin ebedi kalesi gibi görenler sadece solcu et kafalılardır". Tarihçi Issac Detscher de bu konuda şöyle yazmaktadır: "Stalin'in güttüğü toplımsal siyasanın en önemli yanı, belki de eşitçilere karşı açtığı savaştı. Stalin, emeğin maddi bakımdan karışlanmasında, gösterilen ustalığı ve etkinliği teşvik eden, iyice farklılaşmış bir derecelenmenin gerekli olduğunu ileri sürüyordu. Marksçılığın, yalın anlamıyle bir eşitçilik olmadığını savunuyor ve Marx'ın bir sınıfsız toplumda bile işçilere, ilkin, ihtiyaçlarına göre değil emeklerine göre ödeme yapılacığını açıklayan ünlü sözlerini hatırlatıyordu. Ne var ki bolşeviklik içinde eşitçiler, bir haylı güçlüydüler. Sanayileşmenin ihtiyaçlarıyle bir lokma bir hırka anlayışı arasında uzlaşmazlık olduğu ve teşvik edici maddi imkânlar sağlanamayışının sanayi alanında ustalık kazanmak konusunda engelleyici bir rol oynadığı apaçıktır". Görüldüğü gibi eşitlik kimi yerde yanlış anlaşılmış, kimi yerde de bilerek yanlış kulanılmış bir kavramdır. bkz. Eşitlik, Özgürlük.
Dizionario filosofico

Etkincilik.

(Dizionario filosofico) :
(Os. Fiiliyye, Fr. Activisme, Al. Aktivismus, İng. Activism, İt. Attivismo). Yaşanılan etkinlik temeline dayanan öğretilerin genel adı.1. Eucken: Alman düşünürü Rudolpho Christoph Eucken, 1904 yılında yayımladığı Geistiğe Strömungen der Gegenwart adlı yapıtında gerçeğin ancak pratik hayattan çıkarılabileceğini ileri sürmekle uygulayıcılık anlayışıyle birleşmiş, ancak uygulayıcılığın bu alanda vardığı sonuçlara karşı çıkmıştır. uygulayıcılıktan farklı olarak, Eucken'e göre gerçek, yararından ötürü değerlendirilemez Gerçek, bir us ürünü değil, pratik bir yaşam ve iş ürünüdür ama biz onu partik hayattan sezgimizle elde ederiz. Bu sezgiyse tinsel bir âlemin öğütleridir, edindiğimiz gerçeksel deneylerle bağımlı değildir. Eucken'in, yaşanılan gerçeklikten sezgiyle elde edilen bu tinsel ve öğütsel etkinlik öğretisine, uygulayıcılıktan ayırmak için, etkincilik adı verilmiştir. bkz. Uygulayıcılık.2. Raub: Fransız törebilimcisi Frederic Rauh, 1911 yılında öğrencilirenen toplayıp bastırdıkları Etudes de Morale adlı yapıtında, geçmişin bugünün etkilediği oranda incelenmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Rauh'a göre ahlâk davranışı geçmişten çıkarılamaz, günün ve yaşanılanın gereklerine göre biçimlendirilir. Gerçek, bilgide değil, sezgidedir. Bu sezgiyi, var oluşun devamı süresince bilinçsiz olarak biriktirilmiş bir gözlemler tortusu yaratır. Ahlâklı insan, geçmişin kurallaşmış töresel bilgilerini kullanan insan değil, sezgilirini yaşamakta olduğu duruma en iyi biçimde uydurabilen insandır. Ahlâk etkinliği "en kendimizin olan bir kişiliğin ürünü olarak meydana gelendir". Rauh, matıksal ahlâkçılıkla, açıkçası Kant törebilimciliğiyle savaşan bu öğretisine etkincilik ya da eşanlamda olarak edimselcilik adını vermiştir. (Rauh, Etudes de Morale, s. 204). bkz. Edimselcilik.3. Blondel: Fransız düşünürü Maurice Blondel, 1893 yılında yayımlanan L'Action adlı yapıtında, ahlâk bilgisine, ansal kurgularla değil, eylemlerle varılabileceğini ileri sürmüştür. Blondel'e göre ahlâksal eylemler insanda Tanrılığı yaratmak amacını taşırlar. İnsan, eksik doğmuş bir yaratıktır. Başarıları için Tanrının bağışı gereklidir. İsteğimiz çoktor ama gücümüz yetmez. İşte eylem, gücümüzle isteğimiz arasındaki bu dengesizlikten doğar. Eylemimizle gücümüzü isteğimize ulaştırmaya çalışırız, bu dengesizliği kapayabilmemiz Tanrının irade ve isteğine bağlıdır. tanrıyı da bize, inanımız değil, eylemimiz verir. Bu eylem, yaşamın derin bilincini kavrama eylemidir. bkz. Etki, Etkin ve Edilgin.
Dizionario filosofico

Evrendaşçılık.

(Dizionario filosofico) :
(Os. Herşehircilik, Fr. Cosmopolitisme ). Ulus olarak insanlığı ve vatan olarak evreni tanıyan öğretilerin genel adı... İngiliz düşünürü Bertrand Russel, The Conquest of Hapiness adlı yapıtında şöyle diyor: Bir evren vatandaşı olarak, astronomik çağlar içinde yaşayabildiğimiz kısacık süreyi ve kaplayabildiğimiz pek küçücük yeri geriği gibi öğrenebilseydik, kendimizi birçok mutsuzluklardan korumuş olurduk. Modern yüksek öğrinimin kusurlarından biri de, evreni tarafsız bir gözle inceleme yolunda duygu ve düşünce gelişimine pek az yer vermesidir. Evren vatandaşlığının bilgisine erişseydik, kendimizi böylesine yıpratacak yerde, insanlığı uygarlığa götürenlerin büyük ordusunun bir eri olmayı yeğledik. Yüksek öğretimi gönlümce düzenlemeye yetkim olsaydı, gençler arasında az akıllı olanlarını ilgilendiren din yerine belki kolaylıkla din sayılamayacak bir şeyi koymaya çalışırdım. Geçmişi çok iyi bilen, insanoğlunun geleceğinin geçmişinden kıyaslanamayacak derecede uzun olabileceğini bir nokta ve bu gezegendeki ömrümüzün geçici bir olay olduğu bilincine erişmiş gençler yetiştirmeye çalışırdım... Evrendaşçılık, Marksçı uluslararasıcılık (enternasyonalizm)la benzerlik görünümü içinde ileri bir görüş gibi sunulan emperyalist çıkarları korumakla görevli bir propagandadır. Yurtseverlik ve bağımsızlık duygularını yok ederek çeşitli halkları emperyalist bir egemenlik altında toplama amacını güder. bkz. Tekelci Anamalcılık.