ılık
Olasılıklar Hesabı Bilimi.
(Philosophical Dictionary) :
(Os. Hesab-ı ihtimalî, Fr. Calcul des probabilites). Rastlantının yasalarını araştıran bilim... Bilim, olabilirliliğin (Fr. Probabilite), eşdeyişle rastlantının (Os. Tesadüf( varlığını göz önünde tutmak zorundadır. Mekanik gerekircilik, rastlantının varlığını yadsıdığı için birçok yanılgılara düşmüştür. Rastlantı vardır ve daima göz önünde tutulmalıdır. Böyle olunca da rastlantının rastlama olasılğını hesap etmek gerekmektedir. olasılıklar hesabı bilimi, bu hesabı yapan ve rastlantının yasalarını araştıran bilimdir. Bu hesap hiç bir zaman kesin bir hesap olamaz, daima yaklaşık bir hesaptır. Belli bir yere giden bir kişi, belli bir yoldan geçmek zorundadır, belli bir çatıdran kopan bir taş parçası da yerçekimi yasasına göre belli bir yere düşmek zorundadır. Kendi iç determinasyonlarıyle belirlenen bu iki zorunluk birbirlerine rastlayıp kesişebilirler ve çatıdan kopan taş yoldan geçen o kişinin kafasına düşebilir. Acaba bu rastlantı yüzde kaç oranında olasıdır. Olasılıklar hesabı bilimi bunu bulmak için istatistiklerden yararlanır ve rastlantının tek yasasını meydana getirir. Rastlantının tek yasasına göre "olma ihtimali pek az olan olaylar hiç olmazlar". İlk bakışta yadırganabilecek olan bu yasa, gerçekte günlük yaşamımızın temeli olan bir yasadır. Örneğin insanlar bir trafik kazası ihtimali asla gerçekleşemeyecekmiş gibi sokaklarda rahatlıkla dolaşmaktadır. Çünkü istatistiklere göre nüfusu bir milyon olan bir kentte ortalam olarak trafik kazasından güne bir kişi ölmekterdir. Milyonda bir olan bu ihtimal, rastlantının tek yasasına göre insan ölçüsünde ihmal edilebilecek sayıda bir ihmaldir. Bir insanın yaşamında yüzde yüz gerçekleşecek olan ölüm ihtimalini çocukların hüç düşünmemesi, gençlerin az düşünmesi ve yaşlıların çok düşünmesi ihtimal oranlarının azlığı ve çokluğundan ötürüdür. İnsanların bu gibi yargıları, bilimsel olarak incelemedikleri halde, kendiliğinden yer etmiş ampirik yargılardır. Rastlantının tek yasasına göre olmayacakmış gibi kabul edilesi gereken olasılık oranları insan ölçüsünde, dünya ölçüsünde, evren ölçüsünde ve evrenüstü ölçüde değiştikleri gibi önemlerine göre de değişirler. Örneğin ölüm ihtimalinde göze alınmayan yüzde on oranı, sadece tatsız bir rastlantı ihtimalinde hiç olmayacakmış gibi göze alınabilir. Örneğin yeryüzündeki insanların sayısı bir buçuk milyar olduğuna göre insan ölçüsünde ihmal edilebilen milyonda bir ihtimal, dünya ölçüsünde milyonda birin milyarda biridir. Bu sayı, aynı konuda, evren ve evrenüstü ölçülerde çok daha küçülür ve büsbütün hiçleşir. Havaya atılan bir parada yazı ya da turanın gelmesi ihtimali birbirine eşittir, ama arka arkaya yapılan bin denemede de yazı gelmesi ihtimali sıfırdır. Bir denemede eşit olan ihtimallerin bin denemede sıfıra düşmesi, rastalantının tek yasasına göre tekrarlanma sayısının çoğalmasından ötürüdür. Örneğin telefonu saat 14'le 18 arasında iki saat meşgul bulunan bir aboneye telefon edildiğinde meşgul sinyali işitilince bunun gerçek meşguliyetten mi ya da her hangi bir arızadan mı olduğu tekrarla anlaşılır. Çünkü dört saatte iki saat telefonu meşgul bulunan böyle bir aboneye telefon edildiği zaman telefonu serbest bulmak iki şanstan biridir. Üç defa arka arkaya meşgul sinyalinin işitilmesi, dördüncü açışta serbest bulma ihtimalini bir bölü ikiye yükseltir. Bu aboneye her gün telefon edilmesi ortalama ayda bir defa art arda beş kez meşgul sinyalinin işitilmesini, yılda bir defadan fazla da art arda sekiz kez meşgul sinyalinin işitilmesini gerektirir. Yılda iki defa meşgul sinyali veren telefonda bir arıza olabileceği kabul edilirse art arda sekiz defa meşgul sinyalini işitmek bir arızadan şüphelenmeyi gerektirir, art arda on iki kere meşgul sinyalini işitmek şüpheyi çok kuvvetlendirir, meşgul sinyali on dakika arayla art arda yirmi kere duyulursa arıza kesindir. Olasılıklar hesabı biliminin bilimsel ya da bilimdışı birçokpratik sonuçları vardır. Örneğin olasılıklar hesabı bilimine göre bahse girmek bir bilgi işidir. İhtimali (P) olan ve kazanana verileceği vaat edilen para toplamı (A) olan bir bahiste sürülecek para nispeti âdil olarak, olayın meydana geleceğini savunan (AP) miktarında ve olayın meydana gelmeyeceğini savunanın A (I-P) miktarında para koymasını gerektirir. Daha açık bir deyişle altı ihtimalli bir zarda bir atışta altı getireceğini savunan on kuruş ve bunun olamayacağını savunan elli kuruş koymalıdır, aksi halde tutulan bahiste sürülen para âdil değildir. Bundan başka herhangi bir kumarda kazanma ihtimalleri Poisson yasasıyle tespit edilmiştir. Örneğin satışa yüz bilet çıkarılan bir piyangoda bir bilet alan kişinin kazanma ihtimali yüzde birdir. Ama bu kişi bir bilet alma deneyini aynı ihtimalli yüz piyangoda yüz kere tekrarlarsa bir defa kazanma ihtimali hiç kazanmama ihtimaline eşittir, iki defa kazanma ihtimali iki defa küçük, üç defa kazanma ihtimali iki defa kazanma ihtimalinden üç defa küçük, dört defa kazanma ihtimali üç defa kazanma ihtimalinden dört defa küçük, beş defa kazanma ihtimali dört defa kazanma ihtimalinden beş defa küçüktür ve ihtimaller bu oranda devam etmektedir. Görüldğü gibi ihtimaller matematik bir ölçü vermektedirler. Bu hesaba göre bu deneyde on defa kazanma ihtimali on milyonda birdir ve insan ölçüsünde ihmal edilebilen birihtimaldir. Eğer yüz kişi aynı deneyi tekrarlarsa Poisson yasasına göre bunlardan otuz altı kişi katıldıkları yüz çelişikte hiç kazanmayacaklar, otuz altı kişi de katıldıkları yüz çelişit bir defa kazanacaklardır. Buna karşı on sekiz kişi iki defa, altı kişi üç defa, iki kişi dört defa, bir kişi de dört defadan fazla kazanacaktır. Piyango yönetmenleri zarar etmemek için verecekleri ikramiyeyle bilet satış bedellerini Poisson yasasına göre hesaplar. bkz. Olasıcılık, Rastlantı.
Olaycılık.
(Philosophical Dictionary) :
(Os. Hâdisiyye, Fr. Phenomenisme, Al. Phaenomenalismus, İng. Phenomenalism, İt. Fenomenismo). Bilgiyi nesnel gerçeklikten ayırarak duyum konusuna indirgeyen bilgi kuramı... Kökleri, İngiliz düşünürleri Berkeley ve Hume'da bulunan bu anlayışa göre duyum konusu olan fenomen (olay ve olgu)lerden başka hiç bir gerçeklik yoktur.Kant'ın bilinemezciliği, Comte'un olguculuğu, Spencer'in evrimciliği, Avenarius'la Mach'ın ampirio-kritisizmi, Locke'un kaba özdekçiliği, yeni olgucuların dilcilikleri gibi çeşitli öğretilere yön vermiş bulunan bu bilgi anlayışı zorunlu olarak idealist sonuçlara varır ve nesnel gerçekliği yadsır. Bilgiyi sadece nesnede ya da sadece öznede aramak gibi sadece duyumda aramak da metafizik düşünce sisteminin büyük yanılgısıdır. bkz. Bilgi, Bilgi Kuramı, Bilinemezcilik, Özrdeksizcilik, Ampirio-Kritisizm, Olguculuk, Yeni Olguculuk.
Ortaklaşacılık.
(Philosophical Dictionary) :
(Os. Cemaniyye, Fr. Collectivisme, Al. Kollectivismus, İng. Collectivism, İt. Collettivismo). Toplumcu ortaklaşa yaşama ve çalışma ilkesi, toplumculuk anlayışı ve ayrıca sağcı toplumculuk önerilerinden biri... Birçok kimselerden ya da birçok şeylerden meydana gelen'i dilegetiren birleşimli (Os. Müşterek, Fr. Collectif, Al. Kollektiv, İng. Collective, İt. Collettivo) deyiminden türetilen ortaklaşacılık deyimi, bireycilik karşıtı olarak toplumca ortaklaşa yaşama ve çalışma ilkesini dilegetirir. Toplumculuk, bu anlamda bir ortaklaşacılık anlayışıdır ve toplumcu üretim ilişkileri ortaklaşacılık deyimiyle açıklanır. Bunun dilegetirdiği anlam, üretim araçları üstündeki toplum mülkiyetidir. Gerçekte toplumcu üretimin doğal yapısını dilegetiren ortaklaşacılık deyimi, özellikle İngiliz İşçi Partisinde ifadesini bulan ve asıl toplumculuğu engelleme amacını güden oportünist İngiliz toplumculuğuna da mal edilmiştir. İngiltere İşçi Partisinin 1919 yılında yayımladığı Emek ve Yeni Sosyal Düzen adlı broşürle Mr. ve Mrs. Sidney Webb'lerin yazdığı Büyük Britanya'nın Sosyalist Commonwealth'i İçin Bir Anayasa adlı yapıt bu anlayışın öngördüğü örgütü, en ince ayrıntılarına kadar açıklamaktadır. Ortaklaşacılık, devrimci değil, evrimci bir toplumculuktur. Kuramsal bakımdan, büyük değişikliğin, derece derece gerçekleşen küçük değişikliklerin birikmesinden doğacağını savunur. Herhangi bir reform istemekten çok, kendiliğinden gerçekleşen reformların yeterli olduğunu v ebunların birikip yığıldıkça hissedilmeden toplumu dönüştürdüklerini ileri sürer. Toplum sosyal bir organizmadır ve biyolojik yasalara uygun olarak gelişir. Böyle olunca da genel iyileşmeyi parça parça gerçekleşen yavaş ve ağır küçük iyileşmeler sağlayacaktır (iyileştirmecilik, reformizm). İngiltere'de ortaklaşacıların öncüleri fabian toplumcularıdır. Fabian toplumcuları, toplumun evriminde anamalcıların yararlı ve hatta zorunlu bir rolleri bulunduğunu kabul etmekteydiler. "Toplumun isteklerini dilegetiren, buyruklarına uygun işleyen ve toplumca yaratılmış değerleri toplumun çıkarına uygun olarak kullanan temsilî bir örgüt bulunmalıdır. Kolektivist düşüncenin ülküsü, toplumun bütününü temsil leden ve kaynakları toplumun çıkarına en uygun biçimde kullanacak uzman yöneticilerin yürüttüğü demokratik bir devlettir". bkz. Toplumculuk, Fabian Toplumculuğu, Oportünizm, Sağcı Toplumculuk.
Örgencilik.
(Philosophical Dictionary) :
(Os. Uzvaniyye, Fr. Organicisme, Al. Organicismus, İng. Organicism, İt. Organicismo). Canlılığın, örgenlerin birleşmesi sonunda meydana geldiğini ileri süren öğreti... XVIII. yüzyılda Paris Tıp Fakültesince benimsenen örgencilik, toplumda bir örgen olduğundan biyoloji yasalarının topluma da uygulanabileceğini ileri sürer. Bilimdışıdır. bkz. Dirimselcilik.
Özdekçilik.
(Philosophical Dictionary) :
(Os. Maddiyye, Fr. Materialisme, Al. Materialismus, İng. Materialism, İt. Materialismo). Dış dünyanın nesnel varlığını tanıyan ve özdeğe öncelik veren felsefe akımı... lDış dünyanın nesnel varlığını dolaylı ve dolaysız olarak çeşitli biçimlerde dolaylı ve dolaysız olarak çeşitli biçimlerde yadsıyan ve bilince öncelik veren tinselcilik (ruhçuluk, spiritüalizm) ve düşüncecilik (idealizm) gibi metafizik düşünce sistemine bağlı öğretilerin tam karşıtında yer alır. Özdekçilik temel düşüncesi ilkin her aklı başında olanın yadsımayı aklından geçirmediği bir kendiliğinden özdekçilik (spontane materyalizm) evresi geçirdikten sonra felsefe alanına girmiş ve tarihsel süreçte şu akımlarla ileri sürülmüştür: İlkel atomizm (Leukippos, Demikrotis), hilozoizm (Thales, Anaksimandros, Anaksimenes), ilkel diyalektik materyalizm (Herakleitos), antik materyalizm (Anaaksagoras, Empedokles), atomcu materyalizm (Epikuros, Lukretius), materyalizm eğilimli nominalizm (Duns Scotus, William of Occam), Rönesans atoımculuğu (Petrus Gassendi), mekanist materyalizm (Bacon, Hobbes), spontane materyalizm (Thomas Huxley), XVIII. yüzyıl mekanismt materyalizmi (Toland, PRiestley, Helvetius), ansiklopedicilerin materyalizmi (Diderot, La Mettrie), vitalist materyalizm (Vogt), agnostisizm adı altında gizlenmiş materyalizm (Hume, Kant, Comte), XIX. yüzyılın ilk yarısı materyalizmi (Feuerbach, Herzen, Bielinski, Çernişevski, Dobroliubov), diyalektik ve tarihsel materyalizm (Marx ve Engels)... Antik çağın dünya ve onun nedenleri üstündeki ilk sezileri özdekçidir (hyle). İlk düşünür Thales'e göre ilk neden su özdeğidir. İkinci düşünür Anaksimandros ilk nedeni sonsuz olan bir özdek (apeiron) saymaktadır. Üçüncü düşünür Anaksimenes ilk neden olarak, ilk kez, ruh (psykhe) sözcüğünü ortaya atıyor, ama bu ruh özdeksel nitelikte bir soluktur. Herakleitos, ötekilerden ayrılarak ilk neden saydığı ateşi çok abşarılı bir seziyle özdeksel bir devim ve değişme süreci içinde görmektedir. Böylece ilk düşünürlerde beliren özdeğin canlı'lığına devimli'lik ve değişken'lik nitelikleri de katılmıştır. Özdekten ayrı ve özdeksel olmayan bir ruh düşüncesi, ilk kez, bir akıl-ruh (nus) kavramı içinde atomcu bir özdekçi olan Anaksagoras (İ.Ö. 500-428) tarafından ortaya atılmaktadır. İlk özdekçi düşünceler deney öncesi ileri sürülmüş olmaları ve çağlarının bilimleriyle doğrulanamamaları yüzünden karşıt tinselci (ruhçu, genel anlamda idealist) düşünceleri gerektirmiştir. Bu yüzden, başlangıçta diyalektik olan özdekçilik uzun bir süre sinmek zorunda kalacak ve diyalektikle birlikte küçümsenecektir. Hıristiyan öğretisiyle birleştirilen Platon ve Aristoteles metafiziği bütün ortaçağı kaplamaktadır. Ortaçağ metafiziğinin içinde özdekçiliğin ilk kımıltısı adcılıkta (nominalizm) belirmiştir. Soyut kavramların gerçek olmadıklarını ve birer addan ibaret bulunduklarını savunan adcılardan Duns Scotus (1266-1308) özdeğin düşünebileceğini ileri sürmüştür. Başka bir adcı, Wİlliam of Ockham'a (1270-1347) göre ussal ve bilimsel birmetafizik mümkün değildir. Özdekçilik, böylece, karşı düşünceyi savunan gerçkeçilerle (realizm) büyük savaşına başlamıştır. Bu savaş XVIII. yüzyıla kadar sürecek bir tinselciliğin kesin yenilgisiyle son bulacaktır. Doğa bilimleri gelişmeye ve özdekçiliği her gün biraz daha doğrulamaya başlamıştır. Kopernikus (1475-1543), Kepler (1571-1630) ve Galile'nin (1564-1642) bilimsel başarıları birbirini kovalamaktadır. Doğayı gözlem ve deneylerle incelemek gerektiğini ileri süren Roger Bacon'ın (124-1294) izinden yürüyen Francis Bacon (1561-1626) devimin özdeksel bir nitelik olduğunu ileri sürmektedir. lkİngiliz özdekçiliğini ve bütün deneysel bilimin babası sayılan Bacon'ın özdekçiliğini bir başka İngiliz düşünürü Thomas Hobbes (1588-1679) dizgelemiştir. Hobbes'a göre felsefe yapmak, doğru düşünmektir. Düşünmekse katmak, ayırmak, toplamak, çıkarmak tek sözle saymak demektir. Öyleyse doğru düşünmek birleştirilmesi gerekeni birleştirmek ve ayrılması gerekeni ayırmaktır. Birleşebilen ve ayrılabilen şeyler özdeksel nesneler olduğuna göre felsefenin özdeklerden başka bir konusu olamaz. Soyut kavramlar, felsefe konuları değil, inan konularıdır. Düşünceyi, düşünen özdekten ayıramayız... Bir başka İngiliz düşünürü, John Locke (1632-1704) da düşüncelerimizin kaynağının duyularımızla kavradığımız gerçek dünyada olduğunu tanıtlamaktadır. Locke'a göre doğuştan bilgi olamaz, hem doğuştan bulunmak hem de bilinmemek çelişiktir. Kendisine sözü edilmeyen bir bilgiyi kendiliğinden bilen tek kişi göserilemez. Bilgiler duyulur yoluyle alınırlar, soyut kavramlar bile duyulur yoluyle edinilir. Önsel, deney dışı bilgi yoktur. Duygularımız olmasaydı düşüncelerimiz de olmayacaktı... Bu düşünceler Fransız özdekçilerinin elinde mekanikçi (mekanizm) bir anlayışa yönelmiştir. La Mettrie'ye (1709-1751) göre insan bir makinedir, düşünceler de mekanik devimlerdir. İnsanın düşünebilmesi beynin kıvrımlarının çoğalmış ve incelmiş olmasındandır. İnsan, madenden bitkiye, bitkiden hayvana geçen ve derece derece yükselen organizma evriminin ürünüdür... Özdrekçiliğin metafizik bir ranlayışla ortaya atılması olan mekanikçilik, Isaac Newton (1642-1727) mekanikçiliğinin etkisiyle oluşmuştur. Mekanikçi anlayış, devimi bir yer değiştirme sayar. Daha açık bir deyişle mekanikçi görüş, çeşitli devim biçimleri arasında sadece yer değiştirme biçimini görür ve doğayı bu yer değiştirmeyle açıklamak ister. Mekanik devim, devmiin en kolay anlaşılır biçimidir ve çekiciliği de bu yüzdendir. Mekanik devim, nesnenin kendisini değil, yerini değiştirir. Nesne gene olduğu gibi, metafizik anlamdaki devimsizliği ve durallığı içinde kalır. Bu görüş Descartes'ın (1596-1650) özdekçi yanından geçerek Fransız özdekçilerini etkilemiştir... Mekanikçilikten bir dereceye kadar kurtulan Fransız özdekçisi Diderot'dur (1713-1784). Diderot, diyalektik özdekçiliğin vardığı sonuçlara pek yaklaşmış olan çok önemli bir düşünürdür... Özdekçilik, gerçek ve yetkin anlamına, XIX. yüzyılda diyalektik ve tarihsel özdekçilikle ulaşmıştır. Diyalektik ve tarihsel özdekçiliğe göre özdek, bilincin dışında ve bilinçten bağımsız olarak var olan nesnel gerçektir. Özdeksel evrenin doğal ve toplumsal bütün olayları özdeksel bir temelden yola çıkılarak açıklanabilir... Özdekçilik temel düşüncesi kendiliğniden özdekçilik evresinden sonra sırasıyle Hint, Çin ve Yunan düşünürlerinin safça sezilerini ve savlarını kapsayan antik özdekçilik, XVII ve XVIII. yüzyılların mekanikçiliğinden etkilenen mekanikçi özdekçilik, eytişimden yoksun ve aşırı savları içeren kaba özdekçilik, tanrıtanımazlıkla dilegetirilen ve özellikle Alman düşünürü Feuerbach tarafından ileri sürülen antropolojik özdekçilik evrelerinden geçerek bilimsel dilegetirilişini eytişimsel ve tarihsel özdekçilki anlayışında bulmuştur. bkz. Eytişimsel Özdekçilik, Tarihsel Özdekçilik, Kendiliğniden Özdekçilik, Kaba Özdekçilik, Mekanikçi Özdekçilik, Özdek, Tinselcilik, Düşüncecilik, Metafizik, Eytişim.