İLİK
HAREKETLİLİK [İng. Mobility]:
(Sociological Dictionary) :
(Bkz. Sosyal Hareketlilik)
IRKÇILIK [İng. Racism]:
(Sociological Dictionary) :
Doğuştan elde edilen biyolojik, genetik özelliklere üstünlük tanıyan bir akımdır. Sosyal ve siyasi olayların sebeb ve sonuç ilişkilerinde biyolojik üstünlğü esas alır. Beşeri hayat üzerinde mutlak anlamda ve determinizme varacak ölçüde bir biyolojik faktör ve antropolojik bir kadercilik vardır. Tarih biyolojik bir gelişme vetiresinden başka birey değildir.Irkçılık en ilkel şekilde renk ırkçılığı şeklinde, daha sonra da kafatası ve kan ırkçılıkları şekillerinde ortaya çıkmıştır. Bu görüşün temsilcileri arasında Gabineu, Lapouge, M. Manton, L. Schemann, Günther, R. Millis dikkati çekmektedir. Üstün ırk nazariyesine göre, aşağılanan ırklar üstün ırka hizmet etmek ve yardımcı olmak, boyun eğmek üzere yaratılmışlardır.1930'lu yıllarda Hitler Almanya'sıda sadece ilim aralanında değil, sosyal ve daha sonra da siyasi hareket olarak da kendini göstermiştir. Ardından Mussolini İtalya'sında ve Stalin Rusyasında Slav ırkçılığı şekillerinde grülmüştür. Almanya'da Nasyonal Sosyalizm, İtalya'da faşizm, 1930'lu yılların dünyası siyasi konjonktüründen de istifade ederek etkili olmuşlardır. Günümüzde ırkçılık, batı Trakya'da Hellen ırkçılığı, Bulgaristan'da bulgar ırkçılığı, Irak'da Arap ırkçılığı, Güney Afrika'da renk ırkçılığı örnekleri ile devam etmiştir.Ayrıca, bazı Batı Avrupa ülkelerinde işgücü içinde yer alan yabancıkaynaklı nüfus üzerinde de ırkçı uygulamalar görülmektedir. İnsanları,sosyal grupları ve milletleri doğuştan sonra kazanılan kültürel değerlere göre değil de, biyolojik, fiziki özelliklere göre tasnif ve üstünlük tezi yanlışı öneli tenkidler çekmiştir. (Fındıkoğlu, Z. F.; 1971)
İLLİYET (Sebeblilik) [İng. Causality]:
(Sociological Dictionary) :
Sebep-sonuç münasebetiyle veya sebeplilik ilişkisi. Sosyal gerçeği bulmak yolunda sonuç olarak belirlenen sosyal olay üzerinde etkili olan sebep ve kanunları aramak sosyologların görevidir. Bunun için ilmî şüphecilikten ve ilmî endişeden hareket edilir. Pein hükümleri aşarak cok sebepli açıklamalara varmak günümüzde illiyetle ilgili olarak takip edilen bir yol olmuştur.İlliyetle ilgili olarak Fransız Descartes, Bergson, İngiliz Bacon, Hume, Hobbes, Alman Leibniz,Kant ve Hegel dikkat çeken görüşler getirmişler ve illiyet üzerinde durmuşlardır. (Fındıkoğlu, Z.F 1971, Sezal, I, 1981)
İSLÂMCILIK [İng. Islamicism]:
(Sociological Dictionary) :
Dünyadaki Müslümanlardan bir islâm birliği meydana getirme fikri ve eylemidir. Bu fikre Panislamizm de denilmektedir.İslâmcılığı ilk kez fikir halindeyken eylem durumuna getiren II. Abdülhamit olmuştur. Abdülhamit, İslâmcılık politikası ile politikada rakiplerin gücünü kırmak istemiştir. (Ateş, T. 19849 Saik Halim Paşa, Mehmet Akif, Süleyman Nazif Babanzade Naim gibi diğer islâmcı yazarlar ise, devletin kurtuluşun İslâm'a bağlayarak o dönemin şartları içinde Türkçüleri kavmiyetçilik yapmakla suçlamışlardır. 1910'da Arnavutların, ardından da Arapların Halife'ye isyan etmesi; Çanakkale Savaşlarında da ingilizlerin sömürgelerinden getirdiği Müslüman askerleri, "Bakın Osmanlı Almanlarla işbirliği yapıyor" diyerek savaa sokması, İslâmcılık akımını zayıflatmış ve taraftarlarının çoğu Türk milliyetçisi olmuştur.Günümüzde ise İbrahim kafesoğlu, Osman Turan,dündar Taşer, ve Erol Güngör gibi ilim ve fikir adamlarının çalışmaları sonucunda birbirinin yerine ikamesi zor olan İslâmiyet ile Türklük birbiriyle kaynaştırılmıştır. Bu fikri bugün Aydınlar Ocağı, "Türk-İslâm Sentezi" şeklinde savunmaktadır. (Bkz. Üç Tarz-ı Sayeset)
İTİBARİLİK [İng. Relativism]:
(Sociological Dictionary) :
Sosyal bilimlerde konulara itibrî yaklaşmak medodik bir ihtiyaçtır. Kolay ve basit genellemelere gitmek, bizi yanlışlara sürükleyebilir. Konuları, yere zamana ve ele alınan ülkelerin özel şartlarına göre itibarî (relatif, izafî) değerlendirmelere gitmek bizi yanılmalardan uzaklaştırır. (Erkal, M.E., 1993)Ancak, bu alanda aşırı gitmek, genel bazı kurallara, ortak bazı prensiplere varmamızı da engeller. Bu durumda itibarilik bizi özel konumu ve önemi olan kunuları daha da özelleştirerek aşırı özelci (particularist) bir yanlışa da sürükleyebilir. (Haralambos, M., 1985)Bu hataya düşmemek şartıyla itibarî değerlendirmeler ilmî bir ihtiyaçtan kaynaklanır. Tümdengelimci ve kolay genelleyici yaklaşımlar bir bakıma sosyal gerçekten bizi uzaklaştırabilir.Batıda var diye kapitalistleşme sürecine girememiş Osmanlı da peşin hükümle "feodalite" arayışı, Batı tipi bir teokratik yapının Osmanlıda da bulunduğunu ileri sürmek, milliyetçilik hareketlerini sadece 1789 Fransız İhtilâline bağlamak, şehirleşme denice sadece Batı örneğini hesaba katmak, ülkemizde teröre etnik kimlik aramak konulara itibarî bakamamanın sonucudur.