İKBAL


Results for "İKBAL"

Ottoman - Turkish Dictionary

MEVKİB-İ İKBAL

(Ottoman - Turkish Dictionary) :
Talihli kafile.
Ottoman - Turkish Dictionary

SAÂDET-SARAY-I İSTİKBAL

(Ottoman - Turkish Dictionary) :
İstikbalin saâdetli sarayı.
Islamic Glossary

İKBÂL

(Islamic Glossary) :
1. Yönelme.Tasavvuf bilgilerinden maksad, kendini zorlamadan, uğraşmadan, her an Allahü teâlâyaikbâldir. Her an O'nu hatırlamaktır. (Ubeydullah-ı Ahrâr)2. Kıymet verme, iyi karşılama, hürmet gösterme.Evlâdım! Orhan'ım! Allahü teâlânın emirlerine uymayan bir iş işlemeyesin! Bilmediğini dinâlimlerinden sorup anlayasın! İyice bilmeyince bir işe başlamayasın! Sana itâat edenleri hoştutasın! Askerine in'âmı, ihsânı (iyiliği), eksik etmeyesin ki, ins an ihsânın kulcağızıdır. Zâlimolma! Âlemi adâletle şenlendir. Ve Allah için cihâdı terk etmeyerek beni şâd (mutlu) et!Âlimlere riâyet eyle (danışıp sözlerini dinleyerek saygı göster, haklarını gözet) ki, din işlerinizâm bulsun! Nerede bir ilim ehli duyarsan, ona rağbet, ikbâl ve hilm (yumuşaklık) göster!Askerine ve malına gurûr getirip (böbürlenip), İslâm âlimlerinden uzaklaşma! Bizimmesleğimiz Allah yoludur ve maksâdımız Allah'ın dînini yaymaktır. Yoksa, kuru kavga vecihângirlik dâvâsı değildir. Sana da bunlar yaraşır. Dâimâ herkese ihsânda bulun! Memleketişlerini noksansız gör! Hepinizi Allahü teâlâya emânet ediyorum. (Osman Gâzî)3. Baht açıklığı.Gerçek bana oldu hayâlKorkutuyor beni bu hâlKararmakta her gün ikbâlNefs elinden kurtar Rabbim(M. Sıddîk bin Saîd)
Islamic Glossary

İSTİKBÂL-İ KIBLE

(Islamic Glossary) :
Kıbleye yönelme; namazda Mekke-i mükerremedeki Kâbe-i muazzamaya doğru durma.Namaz kılarken istikbâl-i kıble farzdır. Yâni namaz, Kâbe-i muazzama tarafına dönerekkılınır. Namaz, Allah için kılınır. Secde yalnız Allah için yapılır. Kâbe'ye karşı yapılır. Kâbe içinyapılmaz. (İbn-i Âbidîn)
Turkish - English dictionary

ikbal

(Turkish - English dictionary) :
,-li 1. good fortune. 2. prosperity, success. 3. liking to eat or drink (something). 4. liking, caring for. 5. favoring, looking with favor upon, smiling on. 6. hist. a highly favored odalisque who ranked as a sort of unofficial wife of the sultan. düşkünü someone who has seen better days, someone who has fallen on hard times. den düşmek 1. to fall out of favor; not to be popular. 2. (for things) to go badly for (someone). i sönmek for (one´s) star to set/be on the wane, for (one´s) fortunes to be on the decline.