ÂLÎZ


Résultats pour "ÂLÎZ"

Dictionnaire des sciences économiques

KAPİTALİZM

(Dictionnaire des sciences économiques) :
Kapitalizm, tanım özellikleri konusunda iki farklı yaklaşım vardır. Bunlardan birine göre kapitalizm üretimin kar amacıyla yapıldığı ve pazarda satıldığı ekonomik sistemin adıdır. Öteki tanımda ise kapitalizmin ücretli emeğe dayalı bir ekonomik sistem, bir üretim tarzı olduğu vurgulanır.birinci tınımı savunanlara göre kar için üretim eski çağlardan beri vardır ama bu kapitalizmin eski çağlardan beri varolduğu anlamına gelmez. Çünkü o zamanlar kar amaçlı üretim mevcut üretim tarzının esasını oluşturmayan oldukça küçük bir bölümü idi. Kar amaçlı üretimin sistemin temelini oluşturabilmesi için mal, para, emek ve sermaye akımlarının serbest olması gerekir. Bu serbestliğin sağlandığı bir düzenin ortaya çıkabilmesi için 15. yüzyılı beklemek gerekmiştir. Ancak 15. yüzyıl Avrupasında kapitalizm ortaya çıkabilmiştir.İkinci tanımı savunanlar ise kapitalizmin ayırt edici unsuru olarak ücretli emeğin varlığını göstermektedirler. Yani kapitalizmde, emeğinden başka satacak bir şeyi olmayanlar (İşçiler) ücret karşılığında üretim araçları sahiplerinin bu araçlarını kullanarak üretimi gerçekleştirirler. Böyle bir sistem ancak 17. ve 18. yüzyılların Avrupasında ortaya çıkabilmiştir.Dikkat edilirse bu iki görüşün tanımları farklı unsurları vurgulamakla birlikte, kapitalizmin ortaya çıktığı yer ve zaman konusunda aralarında hayli yakınlık vardır. Kapitalizmin Avrupada, feodalizmin yıkılması sürecinde ortaya çıkmış olduğu konusunda anlaşmaktadırlar.Kapitalizmde ücretli emek kullanarak kar etme olanakları, bunu becerebilen herkese açıktır. Bu olanaklardan yararlanabilmek için bir aileye mensup olmak, devletten belli bir yetki almak, belli bir eğitimi görmüş olmak gerekmez. Gereken tek şey bunu becerebilmektir. Bu beceri, daha somut olarak ifade etmek gerekirse, üretim araçlarını satın alacak ya da oluşturacak parayı ve/veya krediyi bulmak ve insanların kullanmak isteyecekleri bir mal ya da hizmeti üretmek anlamına gelmektedir. İşte bu özelliği kapitalizme, kendisinden önceki üretim tarzlarında bulunmayan bir dinamizmi sağlamıştır. Burada insanların kar peşinde koşması serbesttir ve bu öteki insanların istedikleri mal ve hizmetleri üretebilmelerine bağlıdır. Bu sayede kapitalizmle birlikte hızlı bir teknolojik gelişme ve refah artışı başlamıştır. Çok sayıda insanın, kar için bir üretim serbestliğinden yararlanmak üzere işe koyulması bunlar arasında rekabete yol açmıştır. Bir yandan rekabet, öte yandan yeni mal ve hizmetler çıkartma güdüsü teknolojik gelişme hızını, eski çağlara kıyasla tasavvur edilemez boyutlara ulaştırmıştır. Kapitalizmin kendi gelişme süreci içinde ortaya çıkan bir başka olay da teknolojik gelişme hızını daha da artırmıştır: Kapitalizmin başlangıç dönemlerinde kar önemli ölçüde ucuz emeğe dayanmaktaydı. Hem ücretler düşüktü, hem de çalışma süresi sınırlı değildi, kadın ve çocukların çalıştırılması da serbest idi. Daha sonraları çalışanların mücadeleleri sonucunda iş günü 8 saate indi, ücretlerde yükselme oldu. Bu kapitalistleri karları artırmak için ucuz emekten ziyade, emek verimliliğini artırmaya, yani teknolojik yeniliklere yöneltti. Böylece teknolojik gelişme hızı daha da arttı. Kapitalizm başlangıç dönemlerinde, bir yandan hızlı teknolojik gelişme ve refah artışı çıkartırken, bununla eş anlamlı olarak yoksulluğa da yol açtı. İşçiler düşük yaşam standartlarına ve zaman zaman yoğunlaşan işsizliğe katlanmak zorunda kaldılar. Ancak 19. yüzyıl sonlarından itibaren işsizlik azalmaya, işçilerin yaşam standardı da yükselmeye başladı. Ancak bu noktada başka bir yorum yaygınlık kazanmaya başladı: Kapitalizmin 20. yüzyılda Avrupa, ABD, Japonya gibi ülkelerde genel refah artışına yol açması bu sistemin bir yandan bazılarının refahını artırırken, çoğunluğun yoksulluğunu doğurduğu gerçeğini değiştirmemiştir. Çünkü yukarıda sayılan ülkelerdeki refah artışı bu ülkelerin kapitalist sistemin geri kalmış ülkelerini eşitsiz mübadele yoluyla sömürmesinin sonucudur. Dolayısıyla kapitalizmin refahını dayandırdığı yoksul kitleler eskiden Avrupa ve ABDnin iºçileri idi, bugün ise Asya, Afrika ve latin Amerikanın yoksul halklarıdır. Buna karşı çıkanlar ise kapitalizmdeki refah artışının esas olarak teknolojik gelişmelerin neden olduğu emek verimliliği artışına ve bu artıştan çalışan kitlelerin de yararlanmasını sağlayan demokrasi olduğuna inanmaktadırlar.
Dictionnaire des sciences économiques

KARŞILAŞTIRMALI STATİK ANALİZ

(Dictionnaire des sciences économiques) :
İki ayrı zaman kesitindeki denge durumlarını karşılaştıran analiz yöntem. Karşılaştırmalı statik analizde bir denge durumundan diğer denge durumuna ulaşma süreci içinde değişkenlerin hareketleri ve bu sürecin zaman boyutu dikkate alınmaz. Sadece iki ayrı denge durumu karşılaştırılır.
Dictionnaire des sciences économiques

KAYITSIZLIK ANALİZİ

(Dictionnaire des sciences économiques) :
Ordinal (sırasal) fayda görüşüne uygun olarak tüketici dengesinin açıklanması.
Dictionnaire des sciences économiques

KISMİ DENGE ANALİZİ

(Dictionnaire des sciences économiques) :
Ekonominin sadece belirli bir kesiminin, örneğin mal piyasasının diğer kesim veya piyasalardan tecrit edilerek incelenmesi ve denge koşullarının araştırılması. Kısmi denge analizinde iktisadi birimler ve kararlar arasındaki bağlılık dikkate alınmaz, sadece incelenen olayın temel unsurları arasındaki fonksiyonel bağlılık belirlenmeye çalışılır.
Dictionnaire des sciences économiques

LİBERALİZM

(Dictionnaire des sciences économiques) :
dini inançlarda, politik faaliyette ve ekonomik yaşamda kişisel serbestliği ve bireysel davranışların özgürlüğünü savunan dünya görüşü. Liberalizm ekonomik alanda bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler (Laussez faire, laussez passer) sözünde ifadesini bulmaktadır. Ekonomik liberalizmin iki temel görüşü serbest rekabet ve devletin ekonomiye karışmamasıdır. Ekonomik liberalizmin öncülüğünü yapmış iktisatçılardan biri olan A.Smith, ekonomide herkesin kendi çıkarını maksimum kılmaya çalışırken, toplumsal çıkarın da maksimum olacağını öne sürmüş ve ekonomide gizli el aracılığıyla gerçekleştirilen bir doğal düzen bulunduğunu savunmuştur Öyleyse devlet bu gizli elin işine karışmamalı, en küçük müdahaleyle bu düzeni bozmamalıdır. Piyasadaki arz ve talep mekanizmasının toplumsal ve ekonomik bakımdan en yararlı ve verimli sonuçları çıkartacağını varsayan liberal doktrinde devletin görevleri iç ve dış güvenliğin sağlanması ve adalet hizmetlerinin gerçekleştirilmesi ile sınırlandırılmıştır.