yakın
Hakk-ul-Yakîn
(Islamic Glossary) :
Bir şeyin hakîkatine kavuşma, mâhiyetine erişme, bulma, tatma. Allahü teâlânın beğendiğiahlâk ile ahlâklanıp, kalb gözünün açılması ve mânevî perdelerin kaldırılması neticesinde eldeedilen kesin ilim, bilgi.Evliyânın çoğu, ancak öldükten sonra hakk-ul-yakîn makâmına varmaktadır. Bu dünyâhayâtında hayâlden kurtulmak imkânsızdır. Evliyânın büyüklerinden, pek az seçilmişleri, budünyâ hayâtında iken, bu devlete erdirmekle şereflendirirler. Dünyâda oldukla rı hâlde,bilgilerine hayal karışmaz. (İmâm-ı Rabbânî)İlmi ve ameli şerîat gösterir. İlmin ve amelin rûhu ve kökü gibi olan ihlâsı (her şeyi Allahiçin yapabilmeyi) elde etmek için tasavvuf yolunda ilerlemek lâzımdır. Güçlükle ve çalışarak elegeçen ihlâs devamlı olmaz. Sonra kalbe nefsin arzuları gelir . Zahmet çekmeden ele geçen ihlâsdevamlıdır. Zahmet çekerek elde edilen, devâmsız ihlâsın sâhiplerine muhlis denir. Devâmlıihlâs sâhiplerine muhlas denir. Muhlas olana ibâdet yapmak, tatlı ve kolay olur. Çünkübunlarda nefislerinin arzusu ve şeytanın vesvesesi kalmamıştır. Böyle bir ihlâs, insanın kalbineancak bir velînin kalbinden gelir. Bu ihlâs ile insan hakk-ul-yakîn mertebesine kavuşur. (İmâm-ıRabbânî)
Îmân-ı Yakînî
(Islamic Glossary) :
Sağlam, sarsılmayan, şüphe ve tereddüt bulunmayan îmân, îtikâd.
İlm-ül-Yakîn
(Islamic Glossary) :
Eserden müessire yol bulmak. İşi görüp yapanı tanımak, bilmek. Dumanı görüp, oradaateşin olduğunu anlamak böyledir.
YAKÎN
(Islamic Glossary) :
1. Şek ve şüpheden uzak olan; kesin.Allahü teâlâ âyet-i kerîmede meâlen buyurdu ki:Biraz bekledi, çok geçmeden Hüdhüd gelip, şunları söyledi:"Ben senin bilmediğin birşey öğrendim. Sana Sebe'den yakîn bir haber getirdim." (Neml sûresi: 22)Îmân ağaç gibi olup; kökü yakîn, dalı takvâ, nûru hayâ, meyvesi cömertliktir. (Ali (r.anh))2. Sağlam, sarsılmayan, şüphe ve tereddüt bulunmayan îtikâd, îmân.Âgâh olunuz ki; insana dünyâda yakîn ve âfiyetten (günahlardan uzak olmaktan) dahahayırlı bir şey verilmemiştir. Öyle ise Allah'tan o ikisini isteyin. (Hadîs-işerîf-Râmûz-ül-Ehâdîs)Yakîn ihsân edilen birinin kerâmetlere, hârikalara, ihtiyâcı olmaz. Bütün bu kerâmetler,Zât-ı ilâhînin zikrinden ve kalbin bu zikr ile zînetlenmesinden aşağıda kalır. (İmâm-ı Rabbânî)Kalb, bid'at pisliklerinden temizlenmedikçe ve Ehl-i sünnet îtikâdı ile süslenmedikçe,hakîkat güneşinin ışıkları oraya giremez. O kalb yakîn nûru ile aydınlanamaz. (Ahmed Raûf)Her şeyi akıl ile isbât ederek inandırmak kolay değildir. Yakîn elde edebilmek için, isbâtyoluna gitmektense, kalbi hastalıktan kurtarmak lâzımdır. (İmâm-ı Rabbânî)3. Ölüm.Allahü teâlâ âyet-i kerîmelerde meâlen buyurdu ki:Sana yakîn gelinceye kadar da Rabbine ibâdet et. (Hicr sûresi: 99)Mücrimlere, sizi Cehennem'e sokan nedir? derler. (Onlar da cevap verirler): Biz namazkılanlardan değildik. Yoksulu doyurmazdık. (Bâtıla) dalanlarla berâber dalardık. Hesâbgününü de yalan sayardık. Nihâyet bize yakîn gelip çattı. (Müddessir sûresi: 41-47)
yakın
(Turkish - English dictionary) :
1. /a/ near (to), nearby, close (to), close-by. 2. close, /a/ (friend) who is close to (someone). 3. /a/ very similar (to). 4. nearby place: Yakınımızda oturuyor. She lives near us. 5. relative, relation; close friend. da/larda 1. nearby, close by, close at hand. 2. in the near future, soon. 3. recently. dan at close range. akraba close relative, near relation. âmir mil. immediate superior. dan bilmek/tanımak to be closely acquainted with, know (someone) well. zamanda 1. not long ago, recently. 2. soon, in a short time.