vakit


Results for "vakit"

Ottoman - Turkish Dictionary

SEVAKIT

(Ottoman - Turkish Dictionary) :
(Sâkıta. C.) Düşükler, düşmüşler.
Islamic Glossary

Kerâhet Vakitleri

(Islamic Glossary) :
Namaz kılmak tahrîmen mekruh yâni haram olan vakitler. Güneş doğarken, batarken,gündüz ortasında iken.Kerâhet vakti olan üç vakitte başlanan farzlar sahih olmaz. Bu üç vakitte başlanan nâfileleribozmalı. Başka zamanlarda kazâ etmelidir. Bu üç vakit: Güneş doğarken, batarken veNısf-ün-nehâr dâiresi üzerinde, yâni gündüz ortasında ikendir. Burada gün eşin doğması, üstkenarının ufkundan görünmeye başlayıp, bakılamayacak kadar parlamasına (İşrak vaktine)kadar olan zamandır. Güneşin batması da, tozsuz, dumansız, berrak bir havada, ziyânın geldiğiyerlerin veya kendisinin bakacak kadar sararmağa başladığı vakitten batıncaya kadar olanzaman demektir. Güneş batarken yalnız o günün ikindi namazı kılınır. (M. Sıddîk Gümüş)
Islamic Glossary

VAKT (Vakit)

(Islamic Glossary) :
1. Namazın dışındaki farzlardan birisi.Namazın dışındaki yedi farzdan birisi olan vakt üç şeyle tamam olur.1) Her namazın vaktinin evvelini bilmekle,2) Her namazın âhir (son) vaktini bilmekle,3) Namazı mekrûh olan vakte vardırmamakla. (Muhammed bin Kutbüddîn İznikî)Farzları vaktinde sünnetlerle birlikte kıl. (Fakîrullah)Beş vakt namazı, vakitleri girer girmez kılmalıdır. Yalnız yatsı namazını kış aylarındagecenin ilk üçte birine kadar geciktirmek müstehabdır. (İmâm-ı Rabbânî)2. ZamanKim vaktini câmide geçirmeyi âdet ederse, Allahü teâlâ da ona ülfet eder (onuhimâyesine alır) . (Hadîs-i şerîf-Râmûz-ül-Ehâdîs)Vakitleri çok kıymetli ganîmet bilmelidir. Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem "Yârınyaparım diyen helâk oldu" buyurdu. (İmâm-ı Rabbânî)Vakt insanı havanda gibi döğer, ezer. (Üstâd Ebü'l-Kâsım)Vakt keskin bir kılıç gibidir.Kıymetli ve şerefli şeylere sarfetmek gerektir. (MuhammedMa'sûm Fârûkî)
Turkish - English dictionary

vakit

(Turkish - English dictionary) :
,-kti 1. time. 2. the right time, the time (for doing something). 3. when: Refia geldiği vakit when Refia comes/when Refia came. iyle 1. at the proper time, in due season, in time. 2. in the past, once, once upon a time. ini almak /ın/ to take (someone´s) time. dolmak for a given period of time to be up, come to an end. geçirmek to pass the time, occupy oneself. i gelmek /ın/ for (someone´s) hour of death to be at hand. ler hayrolsun! Good day! kaybetmeden without losing any time, promptly, at once. kazanmak 1. to save time. 2. (for someone) to gain time. nakittir. proverb Time is money. i olmak to have enough time. i olmamak not to have enough time. öldürmek to kill time. ini şaşmamak to be punctual. vakit from time to time, at times. ini yemek /ın/ to take (someone´s) time. i yerinde well-off, well-fixed, economically comfortable.
Turkish - English dictionary

vakitli

(Turkish - English dictionary) :
done at the right time; done in due season. vakitsiz (doing something) without considering whether or not it is the proper time to do it.