reşî
AHKÂF SÛRESİ
(Islamic Glossary) :
Kur'ân-ı kerîmin kırk altıncı sûresi.Ahkâf sûresi, Mekke-i mükerremede nâzil olmuştur (inmiştir). Otuz beş âyettir. Yirmibirinci âyet-i kerîmede geçen Ahkâf kelimesi sûreye isim olmuştur. Ahkâf, uzun ve yüksekkum yığınları demektir. Sûrede adı geçen Ahkâf, Arabistan'ın güneyinde Umman ile Mehrearasındaki kumluk bölgedir. Bu hususta başka rivâyetler de vardır. Hûd aleyhisselâm, Âdkavmini(milletini) burada îmâna dâvet etti, çağırdı. Sûrede, Allahü teâlânın birliğinin delilleri,şirkin (cenâb-ı Hakk'a ortak koşmanın) yanlışlığı bildirilmekte, inananların, Allahü teâlâdankorkarak günahlardan sakınanların büyük mükâfâtlara kavuşacakları müjdelenmekte,mü'minlerin, analarına, babalarına iyi davranmakla mükellef (yükümlü) oldukları, dünyânın fânî,geçici varlığına ve lezzetlerine kapılmanın uygun olmadığı anlatılmakta, Âd kavminin kıssası veHûd aleyhisselâma inanmamaları, ona karşı gelmeleri netîcesinde acı bir azabla helak oluşlarıhaber verilmekte ve daha başka konular yer almaktadır. (Abdullah ibni Abbâs, SenâullahDehlevî)Kur'ân-ı kerîmde Ahkâf sûresinde buyruldu ki:"Rabbimiz Allah'tır" deyip de sonra istikâmet üzere bulunanlara (evet) onlara(kıyâmet günü) korku yoktur. Onlar (ölürken) mahzun da olmayacaklardır. (Âyet: 13)Hâlâ şu hakîkati bilmediler mi ki gökleri ve yeri zahmetsiz, yorulmadan yaratan Allahüteâlâ, ölüleri de diriltmeye kâdirdir. Evet O, her şeye elbette kâdirdir, gücü yetendir. (Âyet:33)(Habîbim) Ülü'l-azm peygamberlerin sabrettikleri gibi sen de sabret! Onlara azâbverilmesi için duâ etmekte acele eyleme. (Âyet: 35)Kim Ahkâf sûresini okursa, onun için, dünyâdaki kumların her birine karşılık on sevâbyazılır. (Hadîs-i şerîf-Envâr-ut-tenzîl ve Esrârü't-te'vîl)
AHZÂB SÛRESİ
(Islamic Glossary) :
Kur'ân-ı kerîmin otuz üçüncü sûresi.Ahzâb sûresi Medîne-i münevverede inmiştir. Yetmiş üç âyet-i kerîmedir. Sûre, ismini,birleşik düşman ordusu anlamına gelen ahzâb kelimesinden almıştır. Sûrede İslâmdüşmanlarının, İslâmiyet aleyhindeki çalışmaları ve sonunda hüsrana uğradıkları, Pey gamberefendimize ve mü'minlere eziyet ve sıkıntı verenlerin şiddetli azâba uğrayacakları,Resûlullahefendimizin mübârek zevcelerinin ve diğer müslüman âilelerin tesettüre (örtünmeye) nasılriâyet edecekleri, kâfirlerin âhirette şiddetli azab görecek leri ve çok pişman olacakları,üzerlerine düşen vazîfeleri yerine getirdiklerinde, takvâya sarılıp günahlardan sakındıklarındamü'minlerin, cenâb-ı Hakk'ın pekçok ihsânlarına kavuşacakları anlatılmaktadır. (İbn-i Abbâs,Begâvî, Râzî)Ahzâb sûresinde meâlen buyruldu ki:Ey îmân edenler! Allahü teâlâyı çok zikr ediniz, her zaman hatırlayınız, hiçunutmayınız... (Âyet: 41)Ey peygamber! Zevcelerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına (ihtiyaçları için dışarıçıkacakları zaman) dış elbiselerinden üstlerine giymelerini söyle... ( Ayet: 59)Kim Ahzâb sûresini okur ve âilesine ve câriyesine öğretirse, kabir azâbından kurtulur.(Hadîs-i şerîf-Envâr-üt-tenzîl ve Esrâr-üt-te'vîl)
Âl-i İmrân Sûresi
(Islamic Glossary) :
Kur'ân-ı kerîmin üçüncü sûresi.Âl-i İmrân sûresi, Medîne-i münevverede nâzil olmuştur (inmiştir). İki yüz âyet-i kerîmedir.Otuz üçüncü âyet-i kerîmede geçen Âl-i İmrân kelimesi sûreye isim olmuştur. Sûrede, Allahüteâlânın birliği, yüce sıfatları bildirilmekte, bütün peygamberler in tasdîk edilmesi emredilmekte,onların hepsinin Allahü teâlânın kulları olduğu, bâzısını inkâr etmenin bâzısını ilah edinmeninyanlışlığı açıklanmakta, müslümanlara, Allahü teâlânın maddî ve mânevî ihsanları hatırlatılarak,bir hikmetten dolayı zaman zaman karşılaştıkları zahmetlere, musîbetlere sabretmeleri tavsiyeedilmekte ve daha başka hususlar bildirilmektedir. (İbn-i Abbâs, Kurtubî)Âl-i İmrân sûresinde meâlen buyruldu ki:Rabbinizden mağfiret istemeğe ve Cennet'e girmeğe koşunuz. Bunun için çalışınız.Cennet'in büyüklüğü gökler ve yer kadardır. Cennet, Allahü teâlâdan korkanlar içinhazırlandı. Bunlar, az bulunsa da, mallarını Allah yolunda verirler. Öfkelerini bellietmezler. Herkesi af ederler. Allahü teâlâ, iyilik edenleri sever. (Âyet: 133-134)Kıyâmet gününde Kur'ân-ı kerîm ve onunla amel edenler getirilirler. Kur'ân-ı kerîminönünde, (en uzun oldukları ve en çok hüküm kendilerinde olduğu için) Bekara ve Âl-i İmrânsûreleri bulunacaktır. Bu iki sûre sanki iki bulut yâhut aralarında bir nûr bulunan ikisiyah gölgelik veya sâhiblerini müdâfaa eden (savunan) saf bağlamış uçan iki kuştopluluğu gibi olacaklardır. (Hadîs-i şerîf-Müslim)
ALAK SÛRESİ
(Islamic Glossary) :
Kur'ân-ı kerîmin doksan altıncı sûresi.Alak sûresi, Mekke-i mükerremede nâzil olmuştur (inmiştir). On dokuz âyet-i kerîmedir."İnsanı kan pıhtısından yarattı" meâlindeki ikinci âyet-i kerîmede (kan pıhtısı) mânâsınagelen "alak" kelimesi bu sûreye isim olmuştur. Sûre, ikra' (oku) diye baş ladığı için İkra' sûreside denir. İlk beş âyet-i kerîmesi Kur'ân-ı kerîmin ilk inen âyetleridir. Sûrede çeşitli hususlarbildirilmekte ve bu arada Peygamber efendimize cephe alanlar, kavuştukları nîmete karşılıknankörlükte bulunanlar, gurûra kapılanlar tehdit edilmekte, Resûlullah efendimize, bu gibikimselere iltifat etmemesi, secdeye (namaza) ve sâlih (iyi) işlere devam ederek Allahü teâlâyamânevî yakınlığa kavuşmaya çalışması emrolunmaktadır. (İbn-i Abbâs, Kurtubî, Taberî)Alak sûresinde meâlen buyruldu ki:İnsan, ihtiyâçsız olunca, elbette azar. (Âyet: 6)
ANKEBÛT SÛRESİ
(Islamic Glossary) :
Kur'ân-ı kerîmin yirmi dokuzuncu sûresi.Ankebût sûresi, Mekke-i mükerremede nâzil oldu (indi). Altmış dokuz âyet-i kerîmedir.Sûrede; putlara ve diğer güçsüz varlıklara tapanların hâlleri, onların dünyâlık elde etmek içinkurdukları tuzak ve gayretleri, ankebût denilen örümceklerin pek zay ıf olan ağınabenzetildiğinden, Ankebût kelimesi, bu sûreye isim olmuştur. Sûrede, mü'minlerin (inananların)Allah yolunda bâzı sıkıntılara uğrayacaklarına, bunun, kendileri için dünyâ ve âhirete âitfâidelere vesîle olacağına işâret olunmakta, bâzı peygamberlerin kıssaları kısaca anlatılarak,onların Allah yolundaki fedâkarlıkları ve netîcede muvaffak oldukları gözler önünekonulmakta, Kur'ân-ı kerîmin büyük bir mûcize olduğu ve insanlık için fazîlet vesîlesi olduğubeyân edilmekte, İslâmiyet'e cephe alanların acı sonları bildirilmekte, müslümanların, âhiretteebedî nîmetlere kavuşacakları müjdelenmekte, Allah yolunda çalışanların emeklerinin boşagitmeyeceği, büyük mükâfatlara nâil olacakları ve daha başka hususlar bildirilmektedir.Ankebût sûresindeki bâzı âyet-i kerîmelerde meâlen buyruldu ki:(Habîbim) Namazı vaktinde şartlarını yerine getirerek kıl. Çünkü namaz insanı, aklınve dînin beğenmediği ve yasaklanan her şeyden men eder, alıkor. (Âyet-45)Müşrikler, ne olur rabbinden (Muhammed'e (aleyhisselâm) nübüvvetine delâlet eden Îsâaleyhisselâmın sofrası, Mûsâ aleyhisselâmın asâsı gibi) mu'cizeler indirilmiş olsaydı dediler.(Ey Habîbim!) Sen onlara de ki, mu'cizeler, Allahü teâlânın kudreti ve irâdesi ile olur. (Nezaman ve nasıl isterse öyle yaratır.Bunları yapmak benim elimde değildir.) Doğrusu ben ancakO'nun azâbını size tebliğ edici, haber vericiyim. Kur'ân gibi bir kitâbı sana indirmişolmamız, onlara (mu'cize olarak) yetmez mi?Bunda, inanan kavm için, rahmet ve nasîhatvardır. (Âyet: 50-51)Her canlı, ölümün tadını tadacaktır. (Âyet: 57)