reşî
RESİM
(Dream Dictionary of Phrase) :
Altın ve gümüşten yapılmış resim dünyalığa erişmeye, Sanat eseri hüviyetini almış değerli tablolardan birini görmek kıymetli bir hediye almaya, Manzara resimleri - özillikle duvarda olursa- ince ve bedii duygulara, iç huzuru ve mutluluğa; Natürmort (sebbze-meyve resmi) görmek misafire yahut hayırlı nimetlere, Portre görmek, yüz görmek gibidir, "Yüz" maddesine bakınız. Hayvan ve insan figürleri bulunan resim dünyanın kendine has zorluk ve mutlulaklarına; Siyah-beyaz fotoğraf eski dostlara ve onlarla bir araya gelmeye yahut haberleşmeye; Aile resimleri iyi- kötü hatıralara, Vesikalık resim resmi bir görev yahut yolculuğa, Resim görmek bazen geçersiz bir yöntemle elinden mal alınmasına, meslekğini kötüye kullanan süfli insana yahut hak olan hususlarda yalan söylemeye delalet eder.
A'LÂ SÛRESİ
(Islamic Glossary) :
Kur'ân-ı kerîmin seksen yedinci sûresi.A'lâ sûresi, Mekke-i mükerremede nâzil oldu (indi). On dokuz âyet-i kerîmedir. Birinciâyet-i kerîmedeki (en yüce) mânâsına gelen "A'lâ" kelimesi sûreye isim olmuştur. Sûrede,Allahü teâlânın her türlü noksanlıklardan tenzîh edilmesi, uzak tutulması, Resûllulah'ınnasîhatlarından kimlerin faydalanıp kurtulacağı, kimlerin de istifâde edemeyip, azâbauğrayacağı, insanların dünyâ hayâtını tercih ettikleri halbuki âhiretin dünyâdan daha hayırlıolduğu, çünkü dünyânın geçici, âhiretin ise devamlı olduğu ve daha başka hususlarbildirilmektedir. (İbn-i Abbâs, Kurtubî)A'lâ sûresi birinci âyet-i kerîmesinde meâlen şöyle buyruldu:Rabbinin o yüce ismini tesbîh et (O'nun; zâtında, sıfatlarında ve isimlerinde O'na lâyıkolmayan her şeyden münezzeh (uzak, temiz) olduğuna inan. O'nun adını başkasına verme) .Dokuzuncu ve onuncu âyet-i kerîmesinde meâlen şöyle buyruldu:(Habîbim) artık sen (fayda versin vermesin) insanlara nasîhat et, öğüt ver. Allahüteâlâdan korkan kimse, nasîhati, öğüdü dinleyecektir (ondan faydalanacaktır) . Çok fâsık vebedbaht olan o nasîhatlardan kaçınacak. O Cehennem ateşine girecek. (Âyet: 10-11)Belki siz dünyâ hayâtını, (âhirete) tercih edersiniz. Halbuki âhiret daha hayırlı vedevamlıdır. (Âyet: 16-17)
A'râf Sûresi
(Islamic Glossary) :
Kur'ân-ı kerîmin yedinci sûresi.A'râf sûresi, Mekke-i mükerremede nâzil oldu (indi). 206 âyet-i kerîmedir. 46'dan 50'yekadar olan âyet-i kerîmelerde A'râf'da bulunanlardan bahsedildiği için, sûre A'râf adını almıştır.Sûrede, îtikâda ve diğer dînî hükümlere âit bir çok esas bildir ilmekte, bâzı peygamberlerinkıssaları, ümmetlerinin halleri geniş olarak anlatılmaktadır. (Fahreddîn-i Râzî).A'râf sûresinde meâlen buyruldu ki:Allahü teâlâ rüzgârı, rahmeti olan yağmurdan önce müjdeci gönderir. Rüzgârlar, ağırolan bulutları sürükler. Bulutlardan ölü olan toprağa su yağdırırız. O yağmurla yerdenmeyveler çıkarırız. Ölüleri de mezârlarından böyle çıkaracağız. Umulur ki, düşünüp ibretalırsınız. (Âyet: 57)Rabbinizden size indirilen (Kur'ân-ı kerîm) e uyun. O'ndan başkasını (insan ve cinden sizidoğru yoldan saptıracak kimseleri) dost edinmeyin. (Arâf: 3)
ABESE SÛRESİ
(Islamic Glossary) :
Kur'ân-ı kerîmin sekseninci sûresi. Mekke-i mükerremede nâzil oldu (indi). Kırk iki âyet-ikerîmedir. Birinci âyet-i kerîmede yüzçevirdi, iltifat etmedi mânâsına olan Abese lafzı sûreyeisim olmuştur. Sûrede, Kur'ân-ı kerîmin Allahü teâlâ tarafından bir mev'ize (nasihat, öğüt)olduğu bildirilmekte, Cenâb-ı Hakk'ın kudret ve azametine (büyüklüğüne) deliller getirilmekte,kıyâmet gününün dehşetli vaziyeti, o gün iyilerin ve kötülerin halleri ve daha başka hususlaranlatılmaktadır.Abese sûresinde meâlen buyruldu ki:O gün (kıyâmet günü) kişi kardeşinden, anasından, babasından, hanımından veoğullarından kaçar. O gün onlardan herkesin kendine yeter bir işi vardır. (Herkes kendiderdiyle meşgul olur. Başkasını düşünemez.) O gün yüzler vardır (dünyâda iken yaptığı geceibâdetleri veya aldığı abdestler sebebiyle) parıl parıl parlayıcıdır. (Gördükleri nîmetlersebebiyle) gülücüdür, sevinicidir. (Bunlar mü'minlerdir.) O gün yüzler de vardır, üzerlerinitoz toprak bürümüştür. Onu (da) bir zulmet, karanlık ve siyahlık kaplar. İşte bunlarkâfirler, fâcirlerdir. (Âyet: 34-42)
ÂDİYÂT SÛRESİ
(Islamic Glossary) :
Kur'ân-ı kerîmin yüzüncü sûresi.Âdiyât sûresi, Mekke-i mükerremede nâzil oldu (indi). Medîne-i münevverede nâzil olduğuda bildirilmiştir. On bir âyet-i kerîmedir. "Yemîn ederim (Allah yolunda savaş için sür'atle)koşan atlara" meâlindeki birinci âyet-i kerîmede koşan atlar mânâsına olan "âdiyât" kelimesisûreye isim olmuştur. Sûre, Peygamber efendimizin harbe gönderdiği bir süvârî kuvvetiningecikip, münâfıkların (kalbleri ile inanmadıkları hâlde ağızları ile inandık diyenlerin), onlarınöldürüldükleri haberini yayması üzerine, hayatta olduklarını hattâ zafer ve ganîmet (mallar)kazandıklarını müjdelemek üzere nâzil olmuştur (inmiştir). Sûrede ayrıca, insanlarınnankörlüğünden, mala, servete düşkünlüklerinden, öldükten sonra başlarına gelecek acıklıhallerden bahsedilmekte, Allahü teâlânın insanın her hâlinden haberdâr olduğuhatırlatılmaktadır. ( İbn-i Abbâs, Taberî)Allahü teâlâ Âdiyât sûresinde buyurdu ki:"Muhakkak ki insan Rabbinin ni'metlerine çok nankördür. Hiç şüphesiz o (Allahüteâlâ veya veya insan) buna şâhiddir. Gerçek o (insan) mal sevgisinden dolayı pek katıdır,cimridir. (Âyet: 6-8)