Putçuluk.
Putçuluk.
(Philosophical Dictionary) :
(Os. Abda-i evsan, Fr. Fetichisme). Genelleşmiş boş inanç tasarımlarına tapmak... İlk çağlarda insanlar kendilerine benzeterek yaptıkları putlara taparlardı. Daha sonra bunları soyutlayıp düşünce varlıkları biçimine soktular. Böylelikle putların biçimleri değişti ama özleri değişmedi. Tasarım, özdeksel ya da düşünsel olsun, genelleşmiş bir inancı simgelemeye devam ediyordu... Fransız düşünrüü Kont de Volney (1757-1820), özdeksel anlamdaki putların doğuşunu şöyle anlatır: İnsan, önce, kendisinden güçlü ve üstün gördüğü fizik güçlere taptı. Tarım gereği, bu fizik güçler göğe yükseldiler.Tarımı başarmak için göğün gözetlenmesi gerekiyordu. Buysa yıldızlara tapmayı gerektirdi. Sonra, yıldızlara yeryüzü adlarını yakıştırmaya başladılar. Teb'li Habeş, ırmağın taşması sırasında görünen yıldızlara taşma yıldızları, saban sürme sırasında görünen yıldızlara öküz ya da boğa yıldızları, kuzuların ve oğlakların doğdukları sırada görünen yıldızlara kuzu ya yda oğlak yıldızları adını veriyordu. Artık kuzu kış mevsiminin kötülük eden ecinnisinden gökleri temizliyor, boğa yeryüzüne bereket tohumları saçıyordu. İnsan dili, böylelikle mecazlara alışıyor ve gittikçe zenginleşiyordu. Artık insan boğa adını verdiği yıldızdan beklediği gücü, yeryüzündeki doğadan da bekler olmuştur. Yerden göğe çıkan mecazlar böylelikle gene yeryüzüne indiler. Birtakım yanlış kıyaslamalar başladı. Öküz, balık, oğlak, boğa ve daha bir sürü şey kutsallaşarak putlar meydana geldi... Fransız düşünürü Auguste Comte'a (1798-1857) göre de insanlık önce teolojik hal içindeydi. Evren, insan iradesinin tıpkısı iradelerle yönetiliyordu. İnsan düşüncesinin ilk vardığı açıklamama biçimi buydu. oysa bu ilk düşünce de üç aşama geçirecekti. Birinci aşamada insan, çevresindeki eşyayı tıpkı kendisi gibi canlı ve akıllı olarak düşünmüştü (purçuluk, fetişizm). İkinci aşamada, çevresindeki olayların görünmez varlıklarca yönetildiği inancına yönelmişti (çoktanıcılık, politeizm). Üçüncü aşamada bu görünmez varlıkların tek ve üstün bir iradenin yöntemi altında bulunduğu inancına varmıştı (tektanrıcılık, monoteizm). İnsanlığın bu teolojik halini metafizik hal kovalamıştır. Metafizik hale, bütün bunların soyutlanmasıyle geçilmiştir (üç hal yasası)... Alman düşünürü Karl Marx'a (1818-1885) göre putçuluk, tarihsel gelişme sürecinde, yabancılaşma zorunluğundan doğmuştur. İnsan, bizzat kendi kendisine karşı yabancılaşır: İnsanın kendi emeği insanı bağımlı kılar ve sömürür, insanın kendi düşüncesi (örneğin din) insanı egemenliği altına alır ve tutsak kılar. İnsanın kendi ürünü, örneğin para) insanı köleleştirir. İşte insanın, kendisini tutsak kıldığı bu kendi ürünleri fetişlerdir. İnsanlar kendi yarattıkları fetişlere tapmaya başlayarak kendi ürünlerinin köleleri olurlar. Yabancılaşma, insanın kendi ürününde kendini yitirmesidir (yadsıması, inkâr etmesi). Yabancılaşma, yabancılaşmanın aşılmasıyle çözülür. İnsan, kendi içindeki yabancı'da gelişmekte ve ydaha üstün bir insanlığa doğru yol almaktadır. Marx şöyle der: Mal putçuluğu, kapitalist üretim biçiminden ayrılamaz. İnsanlar arasındaki ilişki, eşyalar arasındaki ilişkiye dönüşmüştür. Gerçekte, ekonomik ilişki, mallar arasında değil, insanlar arasındadır. Bu mal putçuluğu anamalcılığın gerçek yapısını gizler ve anamalcıyla işçi arasındaki ilişkileri eşit ilişkilermiş gibi gösterir. bkz. Yabancılaşma.