Hermesçilik.
Hermesçilik.
(Dizionario filosofico) :
(Os. Hermeziyye, Fr. Hermetisme) Eski Mısır öğretisi... Hermesçilik, masallaşmış bir eski Mısır öğretisi ya da eski Mısır öğretilerinin tümüne verilen genel bir addır. Yunan kaynaklarından öğrenilmektedir. Latince çevirisi 1471'de ve Yunanca metin 1554'te basılmıştır. Yunan kaynaklarına göre Hermes, günümüzden beş bin yıl önce Mısır'da yaşayan bir terziydi. Mısır papirüslerinde Hermes Tut adını taşır. Yunanlılar ona Ermis ya da üç kez bilgin anlamına Trismegiste derler. Yahudilere göre adı Hanok'tur. Araplar Hermes-ül Heramise adıyle anmaktadırlar. Kur'ana göre Hermes, Âdem ve oğlu Şit'ten sonra gelen üçüncü peygamber İdris'tir. Hermesçilik, mistisizm ve panteizmin ana yasası olan varlık birliği öğretisinin ilk ve şiirli bir biçimini sunmaktadır. Hermes'in öğrencilerinden_ ki buna Hermetizm öğrencilerinden demek doğru olur_Yunanlı Askelopis, büyük ustasının şu sözlerini açıklıyor: İnsanlar ölümlü tanrılar, tanrılar ölümsüz insanlardır. Eşyanın dışı, içi gibidir. İçle dış arasında hiç bir ayrılık yoktur. Küçük büyük gibidir, küçükle büyük arasında hiç bir ayrılık yoktur. Evrende hiç bir şey ne iç ne dış, ne küçük ne bmüyüktür. Bir tek yasa ve o yasanın gördüğü bir tek iş vardır. Bu sözlerin anlamını anlayan gerçeği görür. Kimi insanlar bu anlayışlarıyle öteki insanların göremediklerini görebilirler. Oysa nedenler nedeni daima gizlidir. Çünkü sonsuzluk, pek kısa bir son olan zaman ve gene pek kısa bir son olan mekân içinde anlatılamaz, anlaşılamaz. Bizler ancak öldükten sonra onu anlayabilir ve anlatabiliriz, çünkü o zaman bizler de sınırsız ve sonsuz olacağız. Yaşarken zaman ve mekânla sınırlıyız, sınırsızlık sınırlılık içinde kavranamaz. Kocaman boşluğun en altında ölümlülük yeri dünya var, en üstünde de ölümsüzlük yeri Zühal yıldızı. Zühal yıldızı, evrensel aklın bütün esrarını taşımaktadır, yedinci ve son kattır, ölümsüzlüğe orada erişilir. Zühal parlak ir ışık içindedir, ruhlar oradan koparak dünyaya doğru düşmeye başlarlar. Bu düşüş bir sınavdır ve büyük ışıktan, inildikçe yavaş yavaş koyulaşan, karanlığa doğrudur. Işık ruhtur ve karanlık da maddedir. Ruh, kısa bir sınav için yeryüzüne inip maddeyle birleşecektir, ama maddeye boyun eğmeyecektir. Ruhun maddeye boyun eğmesi (ona yenilmesi), sonsuz olarak yok olmasını gerektirir. insan ruhu, tümel ışık sönecek ve Zühül'den kopmuş olan o ışık kendi başına çıkıtğı yere dönerek sınavı kaybeden ruhu karalıklar içinde bırakacaktır. Sınavı kaybeden ruh, ışıksız kalınca, karanlıklar içinde eriyip tükenecektir. Büyük boşluk, inen çıkan ve eriyip tükenen sayısız ruhların kasırgasıyle yüklüdür. Sınavı kazanan ruhlar, yedi kat göğe başırıyla yükselip ölümsüzlüğe göetüren, dünya sınavında iradelerini kallanarak ve acı çekerek eled ettikleri aydınlık bilinçtir. bu bilince kavuşabilmek için yükselmeyi istemek yeter. Yükselen ruh, aydınlık bilinicine dayanarak, tüm güzellik, tüm güç, tüm akıl olacaktır ki işte bu, ölümsüzlüktür. Her akıl bu gerçeği kavarayamaz Büyük sırrı günlümüzde saklayarak eylemlerimizle söylemeliyiz. Bilim gücümüz, inan kılıcımız, sükût kalkanımız olsun. Ufaklıklar-ki büyük çoğunluktur-ya aptal ya da kötüdürler. aptalsalar bu gerçek karşısında yarım akıllarını büsbütün yitirirler, kötüyseler bu gerçeği kötüye kullanarak büsbütün kötülük ederler. Gerçeği gizlimekten başka çıkar bir yol yoktur. Bilmek, bulmak, susmak gerek.