düşün
Nesnel Düşüncecilik.
(Philosophical Dictionary) :
(Os. Tasavvuriyye-i afakıyye, Fr. Idealisme objectif). İnsan bilincinden bağımsız olarak ruhsal bir ilkenin varlığını savunan öğretilerin genel adı... Nesnel idealizm (objectif idealizm), genel olarak, doğanın tanrısal bir düşünceden (ide) geldiğini ileri sürmektir. Nesnel idealizme göre tüm nesneler, insan düşüncesinden ayrı ve ondan bağımsız, ondan önce de var bulunan evrensel bir düşüncenin ürünüdür. Buna karşı öznel idealizm bu evrenselliği insan düşüncesine indirger, tüm nesneleri insan bilincinin ürünü sayar. Nesnel gerçekliği bilinçüstü bir bilinemezlik sayan Kant'ın aşkın idealizmiyle insan bilincvini de insandışı evrensel iblince bağlayan hegel'in saltık idealizmi genel anlamda birer nesnel idealizmdirler, çünkü nesnel gerçekliği evrensel bir güç olarak insan bilincinin dışında bulunmaktadırlar. Diyalektik gerçekçilik ve çağdaş bilim, aynı ruhçu sonuca varan nesnel ve öznel idealizme karşı, özdeksel gerçekliği meydana koymuştur. Özdeksel gerçeklik, ne insan bilincinin ürünü ne de insandan önce de var bulunan evrensel bir bilincin yaratısı olan, insanla insandan bağımsız nesne ilişkisinin anlamlandırdığı nesnel bir gerçekliktir. Daha açık bir deyişle, örneğin ağaç insanın varlaşmasından önce de özgücüyle (otodinamizm) kendi kendisini varlaştırmış olarak var bulunuyordu; ama onu adlandırarak, işe koşarak etkileyip eğiterek gerçekleştiren insan olmuştur. Bu yüzdendir ki, nesnenin insan ilişki kurmadığı (görmediği, bilmediği, tanımadığı) hiç bir nesnenin gerçekliğniden söz edilemez... Alman düşünürü Friedrich Wilhelm Joseph von Schelling'in (1775-1864) öğretisi nesnel idealizm adıyle anılır. Schelling, felsefesine diyalektik bir bakışla girmekte, fakat diyalektiği metafizik bir anlayışla kullandığı için, sonunda idealizme varmaktadır. Ne ben (özne) ben olmayan'ı (nesne), ne de ben olmayan ben'i meydana getirebilir demekle iş başlar Schelling. Çünkü, der, ben'le ben olmayan birlikte olarak birbirlerinin nedenidirler. Ben, ben olmayan'ı kavrayan zekâ ile ben olmaylan'a direnen irade'nin karşılıklı çatışma ve etkileriyle gerçekleşir. Bunların çatışma ve karşılıklı etkileri, insan türünün yaşamı olan tarih'i meydana getirir. Ben, önce, duyumdu. Sonra, iç ve dış algıya ulaştı. Daha sonra da, ussal soyutlama çizgisine erişti. Ben'in gelişmesi bu üç basamakta gerçekleşmiştir. Organik gelişmenin bu üç basamağına karşı tarih de üç çağda gelişmiştir. Eski çağ, duyum çağıdır. Bu çağda iradesiz bir zekâ egemendir. Ben olmayan duyularla kavranır, ama onlara karşı direnilemez. Bu yüzdendir ki, bu çağda kadercilik (yazgıcılık) güçlüdür. Ben, ben olmayan'a boyun eğmektedir (tez). İkinci aşama olan yeni çağ, iç ve dış algığlar çağıdır. Romalıların açtığı bu çağda kaderciliğe karşı tepkiler başlamıştır. İrade, zekâ ile çarpışmaktadır; ben, ben olmayan'a direnmektedir (antitez). Üçüncü aşama olacak olan gelecek çağ, bir ussal soyutlama çağı olacaktır. Ben'le ben olmayan, gittikçe, uyuşmuş bir birlik halinde kucaklaşacaklardır. Düşünce, gittikçe gerçekleşecek ve gerçek, gittikçe idealleşecektir (sentez). Tarih bir süre işidir, süreyse sonsuzdur, öyleyse bu ilerleme de sonsuz bir ilerleme olacaktır. Bu yüzdendir ki, gerçekleşmiş ideal, hiç bir zaman erişilemeyecek bir sonuç, daha açık bir deyişle, sonsuzluğun sonucu olarak görünmektedir. Oysa, düşünce, kendisini meydana getiren ikiliğin üstüne yükselebilir. İnsan, ussal sezişle kişisel usunun üstüne çıkabilir, kendisinde kişileşen usuyle evrende evrenselleşen (objektifleşen) usla birleşebilir. İnsan, kendisinden çıktığı salt'a (mutlak, Tanrı) yeniden ulaşabilir. Ama insan bu ulaşımı, zekâ ve iradesiyle değil, ancak sanat yoluyle gerçekleştirebilir. Saltık, ancak güzellik duygusu olarak kavranabilir ve bunun için de sanat ve din bir ve aynı şeydir. Schelling felsefesi, bir özdeşlik felsefesidir; içimizdeki ruhla dışımızdaki doğa özdeştirler, özgürlükle zorunluk özdeştirler, ruhla özdek özdeştirler, tek sözle özne ve nesne özdeştirler. Bütün bu gerçek özdeşlikler, başlangıçta Tanrının kendisine yabancılaşarak ve evrenleşerek bölünmesinden doğmuştur. Tarihin ereği bu bölünmeyi aşıp gene bir özdeşliğe varmaktır. -Evrensel ruh'tan (geist) gelen ve gene ona gitmekte olan yol doğadan (tabiat) geçmektedir. Fichte diyalektiği öznel gelişmenin yasası olarak kullanmıştı, Schelling ise nesnel gelişmenin yasası olarak kullanmaktadır. Hegel, ustaca bir kavrayışla, diyalektiği öznel ve nesnel gelişmenin birlikte yasaları olarak evrenselleştirecektir. bkz. Nesnelcilik, Öznel Düşüncecilik, Saltık Düşüncecilik, Düşüncecilik.
Öznel Düşüncecilik.
(Philosophical Dictionary) :
(Os. Tasavvuriye-i enfüsîyye, Fr. Idelisme subjectif). Varlığı kişisel bilince indirgeyen öğretilerin genel adı... Öznel idealizm (subjektif idealizm) dış dünyadaki bütün varlıkları bireyin bilincicne indirger. Bu açıdan öznel idealizm, varlıkları genel bilince indirgeyen enesnel idealizmle (objektif idealizm) saltık bilince indirgeyen saltık idealizm (mutlak idealizm) arasında yer alır. Nesneleri açıkça kişisel bilincin ürünü sayan öğretiler bulunduğu gibi, bunu kapalı bir biçimde yapan öğretiler de vardır. Açık öznel idealizme immateryalizm; kapalı öznel idealizme pozitivizm, personalizm, egzistansiyalizm gibi öğretiler örnek gösterilebilirler. Öznel idealizm, zorunlu olarak, tekbenciliğe (solipsizm) varır. Çünkü bütün varlıklar kişinin bilincine indirgendiğine göre kişi, kendinden başka her şeyin tek ölçüsü olmak durumundadır. Buysa tekben'in kendinden başka bütün ben'leri zorunlu olarak yadsıması demektir... Öznel idealizmin en açık örneği olan özdeksizci Berkeley'e (1685-1753) göre özdek diye bir şey yoktur, nesneleri varlıklaştıran kişinin bilincidir. Kırmızı bir kumaşın kırmızılığı, kumaşta değil, kişinin gözünde ve bilincindedir. Çünkü sarılık hastalığına tutulanlar o kumaşı sarı renkli görürler. Berkeley, bu konuda şöyle demektedir: Onları gördüğümüz ve dokunduğumuz için nesnelerin var olduklarını sanıyoruz. Oysa duyumlarımız usumuzdaki düşüncelerden başka bir şey değildirler. Düşüncelrse usumuzun dışında ve ötesinde var olamazlar. Belli bir renk, bir biçim, bir koku, bir tat gözleriz. Kafamız bütün bunları birleştirerek elma adında bir nesne yapar; gerçekteyse elma ağaçta değil bilincimizdedir, çünkü onu bilincimiz var etmiştir... Öznel idealizmin belli örneklerinden biri de Alman düşünürüa Johann Gorttlieb Fichte'nin (1762-1814) öğretisidir. lFichte öğretisi, Alman düşünürü Immanuel Kant'a (1724-1804) bir tepki olarak ileri sürülmüştür. Fichte'ye göre Kant'ın düşünenle düşünülen (numen ve fenomen) ikiliği bir kuruntudur. Düşünen de düşünülen gibi tek düşüncenin ürünüdür. Ben olmasaydı ben dışı da olmazdı. Ben'siz hiç bir şey var olamaz. Ben dışını yaratarak ben'i sınırlayan da gene ben'den başkası değildir. Ben'i kaldırınız, evren de yok olur. Bütün görünenler, objeler, özdekler, sınırlar hep usun yaratısıdır. Tek yaratıcı ustur, bendir. Fichte bu konuda şöyle demektedir: Ben olmayandan (obje) yola çıkarsam, ben olmayanın içinde nasıl olup da bir ben (süje) bulunduğunu açıklamam gerekir. Oysa bunu hiç bir zaman açıklayamam. Çünkü bu bilinemez. Tersine, benden yola çıkarsam bütün ben olmayanları açıklayabilirim. Ben olmayanın beni nasıl düşündüğünü bilmem ama, benim ben olmayanları nasıl düşündüğüm pek açıktır. Her bilme, bir eylemle başlar. Ben, ben olmayanı kavrayabilmek için bir eylemde bulunacak, önce kendini ortaya koyacaktır. Benin kendi kendisini düşünmesi bile bir eylemde bulunmasıdır. Hiç bir eylemde bulunmayan ben, ben olamaz. Öyleyse ben, ben olabilmek için, bir ödevi yerine getirmeliyim. Bu ödev, her şeyden önce, benliğimi ortaya koyma ödevimdir. bkz. Düşüncecilik, Nesnel Düşüncecilik, Saltık Düşüncecilik, Metafizik Düşüncecilik, Öznelcilik.
Saltık Düşüncecilik.
(Philosophical Dictionary) :
(Os. Tasavvuriyye-i mutlaka, Fr. Idealisme absolu). Hegel düşünceciliği... Saltık idealizm, Alman düşünürleri Johann-Gorttlieb Fichte'nin (1762-1814) öznel idealizmiyle Friederch_Willhelm-Joseph von Schelling'in (1775-1854) nesnel idealizmi arasında yer alan Friedrich Georg-Wilhelm Hegel'in (1770-1831) idealizmidir. Fichte, ben olmayan'ı ben'den yola çıkarak kavrıyordu, çünkü ben olmayan'dan yola çıkılırak ben'i anlamak ve kavramak mümkün değildi (sübjektif idealizm). Schelling'e göre insan, kendisinde kişileşen aklıyle evrende objektifleşen akılla birleşebilirdi, düşünce böylelikle kendisini meydana getiren ikiliğin üstüne yükselebilirdi, ama saltık'a hiç bir zaman erişemezdi, çünkü saltık sonsuzluğu sonucuydu (objektif idealizm). Hegel'se saltık'ın insan usunun içinde bulunduğunu ve bu yüzden de aşkın olamayacağını ileri sürmektedir. Evrensel bilinç insanda belirmiştir. Evrensel düşünce kendi kendine dışlaşarak insana kadar gelmiş ve insanda kendisini yansıtacak aynayı bulmuştur. Artık, madde dünyasında daha fazla doğlaşmak gerekmeyecektir. Evrensel bilinç, insanda, kendi kendisinin bilincine ulaşmak yolundadır. bkz. Hegelcilik, Düşüncecilik, Saltık, Öznel Düşüncecilik, Nesnel Düşüncecilik, Deneyüstücülük.
Tekdüşüncelik.
(Philosophical Dictionary) :
(Os. Vahdet-i fikir, Fr. Monoideisme). Tek düşünceyle kaplanma durumu... Başkaca hiç bir düşünceye yer vermeksizin tek düşünceyle kaplanmak anlamındaki tekdüşüncelik, ruhsal bir durumdur. Tekdüşüncelik, tasarımsızlık (Fr. Aideisme) ve çokdüşüncelik (Fr. Polyideisme) karşıtır. bkz. Tasarımsızlık.
Düşünce Akımı Yavaşlaması
(Psychology, Dictionary) :
(Blok) Çağrışımların yavaşlamasıdır. Sözcükler geç ve güç bulunup anlatılır.