düşünce


Results for "düşünce"

Philosophical Dictionary

Düşünce.

(Philosophical Dictionary) :
(Os. Fikir, Fr. Idee, Al. Idee, İng., İt. Idea). Düşünme yetisinin ürünü... Antik çağ düşünürlerinden Demokritos ve Epikuros'a göre küçük ve özdeksel bir imgedir, nesnelerden fırlayıp duyulara çarpar ve onları izlendirir. Bu terime bütün felsefe tarihini kaplayan türsel örnek anlamını veren Platon olmuştur. Platon'a göre idea, bütün varlıkların duyulur ve anlıkalır özleri, ilkörnekleridir. Nesneler gerçek değildirler, çünkü er ya da geç yok olup giderler. İdea'larsa asıl gerçekliktir, çünkü ilksiz ve sonsuzdurlar. Güzel kadın ölüp gider ama güzellik ideası ilksiz ve sonsuzdur. Skolastikler bu konuda Platon ideacılığını sürdürmüştür. Bu yüzden, birçok terim ve kavramları ters anlamda kullanmıştır. Örneğin gerçekçilik, skolastik dilde idealizm'dir. Her sözcüğün, bu anlayışa uğrayarak, mutlaka bir nesnel karşılğı olduğuna inanılmış; örneğin tasarımsal bir kuş olan Anka kuşunun gerçekte de var olması gerektiği skolastik bilgnlerince yüzyıllar boyu tartışılmıştır. Descartes ve Malebranche'a güre ruhla nesneler arasında aracılık eden ve ikisiyle de bağıntılı bulunan tasarımsal varlık'tır. Descartes, "Düşüncelerimden kimileri nesnelerin imgeleri gibidir ve yalnız idee adı bunlara uygun gelir" der. Hume da, kimi yerde, imge anlamını vermiştir, "düşünceden, zihnimde izlenimler birakan güçsüz imgeleri anlıyorum" demektedir. Oysa idealizmin Platon'dan sonra ikinci büyük adı alman düşünürü Hegel, onu tanrılaştırmıştır. Hegel'e göre düşünce, önce kendisini, sonra da kendisinden başka bütün varlıkları yaratmıştır. Düşüncenin doğalaşarak kendi kendisine yabancılaşması insanın varlaşmasıyle son bulmuştur. Artık daha fazla doğalaşmak gerekmemektedir, çünkü düşünce insanda kendi kendisine yeniden yakalamış ve yabancılaşmasını aşmış bulunmaktadır. alman düşünürü Kant'a göre usun zorunlu koşuludur ve önsel bir yapıdadır, "us için zorunlu bir kavramdır ki onsuz hiç bir nesne duyularla verilmiş olamaz". Kant usun idesi ya da aşkın ide deyimini kullanır. Tanrıyı tanıyamaz ve bilemez ama önsel olmak dolayısıyle Tanrısal niteliktedir. İnsanbilimsel (antropolojik) araştırmaların verdiği sonuca göre maymunlardan bir grubun ön ayaklarını başka türlü kullanmaları sonunda meydana gelen ilk maymunumusular, elleşen ön ayakların eylemde bulunmasıyle ön-önsanımsılara dönüştüler. Bu olay, otlu beslenmeden etli beslenmeye geçişi de sağladı.Tarihöncesi çağların yüz binlerce yılında sürüp giden bu albüminli gelişme, bir yandan beyni geliştirirken öbür yandan da eylemsel gücü artırıyordu. eylemin gelişmesi, insanımsıları birbirlerine anlatmak istedikleri bir şeyleri olma durumuna getirdi. Dil ve düşünce, bu eylemsel toplumsallaşmanın sonunda gerçekleşti. El-dil-düşünce'nin, birbirlerini etkileyerek, karşılıklı oluşmaları konuşan-düşünen ilk insanları meydana getirdi. Fizyoloji bilgini Pavlov'un tanıtladığı gibi, özdeksel beyende olup biten fizyolojik olaylara dayanan insanın ruhsal yapısı, eylemsel çalışmayla gittikçe yetkinleşiyordu. Beyin maddesi ve bu maddenin içindeki içindeki düşünsel süreçler olmadan hiç bir düşünsel, eşdeyişle ruhsal, çalışma gerçekleşemezdi. "Düşünce, hiç bir zaman düşünceli varlıktan başka ber şey değildir" (Marx, L'Ideologie Allemande, s. 22). "Düşünceler, eskimiş bir toplumsal durumun aşılmasını sağlar. Düşünceleri gerçekleştirmek için eylemsel bir gücü harekete geçiren insanlar bulunması gerekir" (Marx, Le Sainte Famille, Oeuvres Pbilosopbique, C. II, S. 213). Düşünce, eylemden gelir ve gene eyleme dönerek eylmle doğrulanır; doğrulandığı oranda da eylemi etkiler ve geliştirir. "Bir kulübede, bir saraydakinden başka türlü düşünülür". Çiftçi, çiftçi gibi düşündüğü için çiftçi olmuş değil, çiftçi olduğu için düşünerek de çiftçi olmuş değil, çiftçi olduğu için çiftçi gibi düşünmüştür. Çiftçi gibi düşünerek de çiftçilik koşullarını etkiler ve değiştirir, oysa bu koşulların değişmesi de onun düşüncesini değiştirir. Bu, bir karşılıklı düşünce eylem diyalektik hareketidir. Engels, Doğa Diyalektiği üstüne hazırlammakta olduğu ve bitiremeden öldüğü yapıtının ele geçen notlarında şunları yazmıştır: "Düşünce ve bilinç, insan beyninin ürünleridir. İnsan da doğanın bir ürünüdür. Doğal çevresinde, onunla birlikte gelişmiştir. Bundan şu doğal sonuca varılır ki, insan beyninin ürünleri-ki sonuç olarak onlar da doğanın ürünleri demektir- çelişme halinde değil, doğanın bütünüyle uygunluk halindedir" (Georges Cogniot, Engls'e Göre Tabiatın Diyalektiği, s. 39). bkz. Düşüncelik, Eytişimsel Özdekçilik, Tarihsel Özdekçilik, Türcülük.
Philosophical Dictionary

Düşüncecilik.

(Philosophical Dictionary) :
(Os. İftiâriyye, Fr. Idealisme, Al. Idealismus, İng. Idealism İt. Idealismo). Varlığı düşüceye indirgeyen öğretilerin genel adı... Düşüncecilik (idealizm), geniş anlamda her türlü varlığı düşüncenin ürünü ya da düşüncenin kendisi sayan bütün öğretileri kapsar. İdealizm terimi, sinirlerin uyarımı işe karışmazsızın kafada kendiliğinden canlanan duyumsal biçim (imge) anlamına gelen Yunanca idea sözcüzünden türetilmiştir. Bu anlamda ideacılığın kurucus antik çağ Yunan düşünürü Platon'dur. (İ.Ö. 429-247). Platon'a göre idealar, duyulur nesnelerin ilksiz ve anlıkalır (Fr. Intelligible) özleri, var olan her şeyin ilk tipleridir. Platon bu düşüncesiyle, tarihsel düşünce dizisinde ilk kez gerçek bir ikicilik (düalizm) ortaya atmış oluyordu. Kendisinden önce antik çağ Yunan düşünürü Anaksagoras (İ.Ö. 500-428) da ruhu özdekten ayırmak ve onu özdeğin canlandırıcısı saymakla bir ikicilik yaratmıştı ama onun ruhu gene de özdek asıllıydı. Anaksagoras'a göre ruh, pek ince yapıda ve özel bir özdekti. Ruhu özdeklikten ayırıp bağımsızlığını onaylayan ilk ruhçu (idealist) Platon'dur Antik çağ Yunan düşüncesinin Elea'lıları (Ksenofanes, Parmenides, Melissos, Zenon, Gorgias) Platon'un at koşturacağı ruhsal alanı hazırlamışlardı. Ele'a lılara göre varlık değişmezdi ve birdi, böyle olunca da düşünen varlıklı (özne, süje) düşünülen varlığın (nesne, öbje) aynı ve bir olduğu kaçınılmaz olarak ortaya konmuş oluyordu. Herakleitos'tan (İ.Ö. 576-480) gelen Tanrı (logos, akıl tanrı) kavramıyle Anaksagoras'tan gelen ruh (nous, akıl ruh) kavramı, Sokrates'ten (İ.Ö. 420-399) gelen soyutçulukla (soyut iyi ) bireşmek üzere hazır bir durumda beklemekteydiler. Platon bu zorunlu bireşimi gerçekleştirdi: Varlık ideadır ve nesnel gerçeklik bir görüntüden ibarettir... Yüzyıllar boyunca bilimin yardımından ve denetinden yoksun kalan insan düşüncesi, başıboş bir durumda düşüncecilik alanında özgürce gelişmiş ve bilim engeliyle karşılaşıncaya kadar egemenliğini sürdürmüştür. insan düşüncesinin ancak pratikle doğrulanarakgelişebileceği bilimsel gerçeği, düşünceciliği yeniden Platon kaynağına itmiştir. Artık, Platon temeli üstünde yükselmiş bulunan bütün yapılar bu bilimsel ölçüt karşısında yıkılmıştır ve Platon'un varsayımı pratikle doğrulanabilmeyibeklemektedir... Düşüncecilik, tinselcilikle (spiritüalizm) bağımlı olarak metafizik alanda yer almış bir düşünce akımıdır ve iki ana düşünceye ayrılmıştır: Varlığı bireysel düşünceye indirgeyen öznel düşüncecilik, varlığı genel ve tümel düşünceye indirgeyen nesnel düşüncecilik. Öznel düşünceciliğe göre varlık insan düşüncesinin ürünü ya da insan düşüncesinin kendisidir. Nesnel düşünceciliğe göre varlık insan düşüncesinden bağımsız olarak tümel bir düşüncenin ürünü ya da tümel düşüncenin kendisidir. Ne var ki insan düşüncesi de tümel düşüncenin ürünü, tikeli, yansıması ya da kendisi sayılmakla öznel düşünce ve nesnel düşünce ürünü, tikeli, yansıması ya da kendisi sayılmakla öznel düşünce ve nesnel düşünce kavramları birbirleriyle bağımlı kılınmıştır. Düşüncecilik akımının şu çeşitli öğretileri bu temel üstünde yükselmişlerdir: Türcülük ya da ideacılık (Platon), öznel idealizm (Fichte), nesnel idealizm (Schelling), saltık idealizm (Hegel), deneyüstü idealizm (Kant), immateryalizm (Berkeley), alman immateryalizmi (Leibniz), iradeci idealizm (Schopehauer), ruhçupanteizm (Schleiermacher), Tanrıbilmci idealizm (Lotze), fenomenolojik idealizm (Husserl), mantıkçı idealizm (H. Cohen, P. Natorp), pozitivizm (Auguste Comte), bireşimsel idealizm (Hamelin), göreci idealizm (Fichete), nesnel idealizm (Schelling), saltık idealizm (Hegel), deneyüstü idealizm (Kant), immateryalizm (Berkeley), Alman immateryalizmi (Leibniz), iradeci idealizm (Schopehauer), ruhçupanteizm (Schleiermacher), Tanrıbilmci idealizm (Lotze), fenomennolojik idealizm (Husserl), mantıkçı idealizm (H. Cohen, P. Natorp), pozetivizm (Auguste Comte), bireşimsel idealizm (Hamelin), göreci idealizm (Renouvier), eleştirici idealizm (Brunschvicg), eleştirici idealizm (Brunschvicg), entüvisyonizm (Bergson), ruhçu varoluşçuluk (Heidegger), Tanrısız varoluşçuluk (Sartre), Hıristiyan varoluşçuluk (Gabriel Marcel), Mahizm (E. Mach), pragmatizm (W. James), ütilitarizm (J.S. Mill), tarihçi idealizm (A. Toynbee), pcikolojik idealizm (Condillac), iradeci kişicilik (Biran), ruhçu ya da kişici idealizm (Cousin, Ravaisson, Boutroux, Lachelier), Tanrıcı idealizm (Paly, Reid, Hamilton), semyonistik personalizm (E. Gaird, Green, Webb, Pringle-Pattison), empersonalistik monizm (Bradley, Bosanquet), plüralistik personalizm (F.C.S. Schiller, Ward, A.E. Taylor, Mc Taggart, Sorley), yeni Amerikan idealizmi (Mc Cosh, Howison, Bowne, Royce, Baldwin), yeni Alman idealizmi (Fechner, Krause, Von Hartmann, Windelband, Rickert, Dilthey, Brentano, Eucken), yeni İtalyan idealizmi (B. Croce, G. Gentile), yeni İspanyol idealizmi (Unamuno, Ortega e Gasset), Rus idealizmi (Lossky), İsveç idealizmi (Boström, J.J. Borelius), Arjantin idealizmi (Aznar), Norveç idealizmi (M.J. Monard), Danimarka idealizmi (L. Heiberg, Soeren Kierkegaard)... Düşüncecilik akımının temeli olan Platon'un türcülüğü (ideacılık), düşüncecilik öğretileri arasında özgül (nev'i) bir karakter taşır. Platon'un türcülüğü, Aristoteles'in biçimciliğine (formalzm) benzer; çünkü varlıkları gerçek saymayıp varlıkların türel biçimlerini gerçek saymaktadır. Ona göre gerçekten var olan, güzel nesne değil, güzelliktir. Nesne gelip geçici, nesnenin türel biçimiyse kalıcıdır. Nesne ancak bi türel biçimler (düşünce varlıkları) içinde görünebilen bir görüntüden ibarettir. Düşüncecilik, üç ana düşünceyle belirlenmiştir: Nesneleri yaratan düşüncedir, özdeği yaratan ruhtur, düşüncenin dışında ve ötesinde nesnel bir dünya yoktur... Düşüncecilik, tekbenciliktir (solipsizm). Çünkü, her şey ancak düşüncemizde varsa evrende kendimizden başka hiç bir şey yok demektir. Düşüncecilik, pratikle doğrulanmasının imkânsızlığı yüzünden, tarih süresince her zaman bilime karşı çıkmış ve bilimin gelişmesini önlemeye çalışmıştır. Bilime karşı koymanın imkânsızlığı karşısında da daima kaba güce baş vurmuş, insanlığın gelişmesini baskı altında tutmuştur. Ne var ki bu savaşın daima yenimiş, önce mahkûm ettiğini daha sonra kabul etmek zorunda kala kala, bilimin gerisinden sürüklenerek günümüze kadar sürüp gelmiştir. Son yıllarda da bilime yalvarmaya ve ondan kendisine yardımcı olmasını ricaya başlamıştır (örneğin Papa XII. Pius'un 22 kasım 1925 tarihinde verdiği nutuk). Düşünceciliğin bilgi alanındaki kökü, nesnelerin ancak bir yanını görmesidir... Düşüncecilik, konuşma dilinde, ülkücülük anlamındadır ki buna töresel düşüncecilik (ahlâki idealizm) de denir. Töresel düşünceciliği felsefe düşüncecilğiyle karıştırmak gerekir. bkz. Düşünce, Türcülük, eleştiricilik, Deneyüstücülük, Özdeksizcilik, Tekbencilik, Nesnel Düşüncecilik, Öznel Düşüncecilik, Saltık Düşüncecilik, Özdekçilik, Eytişimsel Özdekçilik, Saltık Düşüncecilik, Özdekçilik, Eytişimsel Özdekçilik, Tinselcilik, Metafizik.
Philosophical Dictionary

Fizyolojik Düşüncecilik.

(Philosophical Dictionary) :
(Os. Tasavvuriyye-i gariziyye, Fr. Idealisme physiologique). Duyumların nesnel nitelikleri yansıttığını yadsıyan düşüncecilik... Duyumlarımız nesnel nitelikleri yansıtırlar, eşdeyişle bizi dış dünyaya bağlayan bir köprüdürler. XIX. yüzyılın ortalarında Alman fizyolojisti, Müller, duyumların mekanik etkilerle de meydana gelebileceğini göstermişti; bir ışık duyumu, gözümüzün önünde hiç bir ışık yokken bir elektrik akımyle de meydana gelebiliyordu. Bu bilimsel veridein Berkeley'vari yanlış bir idealist sonuç çıkarıldı. Alman bilgini Helmholtz'un da desteklediği bu idealist sonucaufizyolojik düşüncecilik (fizyolojik idealizm)adı verildi. Bu anlayışa göre duyumlar, nesnelerin nesnel niteliklerin yansıtmamaktadırlar, sadece ait oldukları organımıza ait bir niteliktir. Böyle olunca da gerçeklik bilgisi yoktur. bkz. Düşüncecilik, Fizik, Tekbencilik, Duyum.
Philosophical Dictionary

Metafizik Düşüncecilik.

(Philosophical Dictionary) :
(Os. Tasavvuriye-i mûbâdettabiîye, Fr. Idealisme metaphysique). Doğadışı bir güç tasarımlayan düşüncecilik... Metafizik özdekçilik ve bunun anlamdaşı olan mekanikçi özdekçilik deiymlerinin karşıtı olarak kullanılır. bkz. Metafizik Özdekçilik, Mekanikçi Özdekçilik, Düşüncecilik, Metafizik.
Philosophical Dictionary

Nesnel Düşüncecilik.

(Philosophical Dictionary) :
(Os. Tasavvuriyye-i afakıyye, Fr. Idealisme objectif). İnsan bilincinden bağımsız olarak ruhsal bir ilkenin varlığını savunan öğretilerin genel adı... Nesnel idealizm (objectif idealizm), genel olarak, doğanın tanrısal bir düşünceden (ide) geldiğini ileri sürmektir. Nesnel idealizme göre tüm nesneler, insan düşüncesinden ayrı ve ondan bağımsız, ondan önce de var bulunan evrensel bir düşüncenin ürünüdür. Buna karşı öznel idealizm bu evrenselliği insan düşüncesine indirger, tüm nesneleri insan bilincinin ürünü sayar. Nesnel gerçekliği bilinçüstü bir bilinemezlik sayan Kant'ın aşkın idealizmiyle insan bilincvini de insandışı evrensel iblince bağlayan hegel'in saltık idealizmi genel anlamda birer nesnel idealizmdirler, çünkü nesnel gerçekliği evrensel bir güç olarak insan bilincinin dışında bulunmaktadırlar. Diyalektik gerçekçilik ve çağdaş bilim, aynı ruhçu sonuca varan nesnel ve öznel idealizme karşı, özdeksel gerçekliği meydana koymuştur. Özdeksel gerçeklik, ne insan bilincinin ürünü ne de insandan önce de var bulunan evrensel bir bilincin yaratısı olan, insanla insandan bağımsız nesne ilişkisinin anlamlandırdığı nesnel bir gerçekliktir. Daha açık bir deyişle, örneğin ağaç insanın varlaşmasından önce de özgücüyle (otodinamizm) kendi kendisini varlaştırmış olarak var bulunuyordu; ama onu adlandırarak, işe koşarak etkileyip eğiterek gerçekleştiren insan olmuştur. Bu yüzdendir ki, nesnenin insan ilişki kurmadığı (görmediği, bilmediği, tanımadığı) hiç bir nesnenin gerçekliğniden söz edilemez... Alman düşünürü Friedrich Wilhelm Joseph von Schelling'in (1775-1864) öğretisi nesnel idealizm adıyle anılır. Schelling, felsefesine diyalektik bir bakışla girmekte, fakat diyalektiği metafizik bir anlayışla kullandığı için, sonunda idealizme varmaktadır. Ne ben (özne) ben olmayan'ı (nesne), ne de ben olmayan ben'i meydana getirebilir demekle iş başlar Schelling. Çünkü, der, ben'le ben olmayan birlikte olarak birbirlerinin nedenidirler. Ben, ben olmayan'ı kavrayan zekâ ile ben olmaylan'a direnen irade'nin karşılıklı çatışma ve etkileriyle gerçekleşir. Bunların çatışma ve karşılıklı etkileri, insan türünün yaşamı olan tarih'i meydana getirir. Ben, önce, duyumdu. Sonra, iç ve dış algıya ulaştı. Daha sonra da, ussal soyutlama çizgisine erişti. Ben'in gelişmesi bu üç basamakta gerçekleşmiştir. Organik gelişmenin bu üç basamağına karşı tarih de üç çağda gelişmiştir. Eski çağ, duyum çağıdır. Bu çağda iradesiz bir zekâ egemendir. Ben olmayan duyularla kavranır, ama onlara karşı direnilemez. Bu yüzdendir ki, bu çağda kadercilik (yazgıcılık) güçlüdür. Ben, ben olmayan'a boyun eğmektedir (tez). İkinci aşama olan yeni çağ, iç ve dış algığlar çağıdır. Romalıların açtığı bu çağda kaderciliğe karşı tepkiler başlamıştır. İrade, zekâ ile çarpışmaktadır; ben, ben olmayan'a direnmektedir (antitez). Üçüncü aşama olacak olan gelecek çağ, bir ussal soyutlama çağı olacaktır. Ben'le ben olmayan, gittikçe, uyuşmuş bir birlik halinde kucaklaşacaklardır. Düşünce, gittikçe gerçekleşecek ve gerçek, gittikçe idealleşecektir (sentez). Tarih bir süre işidir, süreyse sonsuzdur, öyleyse bu ilerleme de sonsuz bir ilerleme olacaktır. Bu yüzdendir ki, gerçekleşmiş ideal, hiç bir zaman erişilemeyecek bir sonuç, daha açık bir deyişle, sonsuzluğun sonucu olarak görünmektedir. Oysa, düşünce, kendisini meydana getiren ikiliğin üstüne yükselebilir. İnsan, ussal sezişle kişisel usunun üstüne çıkabilir, kendisinde kişileşen usuyle evrende evrenselleşen (objektifleşen) usla birleşebilir. İnsan, kendisinden çıktığı salt'a (mutlak, Tanrı) yeniden ulaşabilir. Ama insan bu ulaşımı, zekâ ve iradesiyle değil, ancak sanat yoluyle gerçekleştirebilir. Saltık, ancak güzellik duygusu olarak kavranabilir ve bunun için de sanat ve din bir ve aynı şeydir. Schelling felsefesi, bir özdeşlik felsefesidir; içimizdeki ruhla dışımızdaki doğa özdeştirler, özgürlükle zorunluk özdeştirler, ruhla özdek özdeştirler, tek sözle özne ve nesne özdeştirler. Bütün bu gerçek özdeşlikler, başlangıçta Tanrının kendisine yabancılaşarak ve evrenleşerek bölünmesinden doğmuştur. Tarihin ereği bu bölünmeyi aşıp gene bir özdeşliğe varmaktır. -Evrensel ruh'tan (geist) gelen ve gene ona gitmekte olan yol doğadan (tabiat) geçmektedir. Fichte diyalektiği öznel gelişmenin yasası olarak kullanmıştı, Schelling ise nesnel gelişmenin yasası olarak kullanmaktadır. Hegel, ustaca bir kavrayışla, diyalektiği öznel ve nesnel gelişmenin birlikte yasaları olarak evrenselleştirecektir. bkz. Nesnelcilik, Öznel Düşüncecilik, Saltık Düşüncecilik, Düşüncecilik.