bereket
BEREKET
(Turkish - Turkish dictionary) :
is. Bolluk, verimlilik.
BEREKET
(Ottoman - Turkish Dictionary) :
Bolluk. Çokluk. Feyiz. Cenab-ı Hakk'ın lütfu, ihsanı. Uğurluluk. Meymenet, saadet.(.. Kanaat-ı kat'iye verecek derecede tecrübeler vardır ki: Nasıl çocukların aczlerine binâen rahmet tarafından rızıkları hârika bir sûrette memeler musluklarından gönderiliyor ve akıttırılıyor... Öyle de, mâsumiyet kesbeden imanlı ihtiyarların rızıkları da, bereket sûretinde gönderiliyor. Hem bir hânenin bereket direği, o hanedeki ihtiyarlar olduğu; hem bir hâneyi belâlardan muhafaza edici, içindeki beli bükülmüş mâsum ihtiyarlar ve ihtiyareler bulunduğu, Hadis-i Şerifin bir parçası olan $ yani: "Beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasaydı, belâlar sel gibi üzerinize dökülecekti." diye ferman etmekle, bu hakikatı isbat ediyor. L.)
BEREKET
(Names Dictionary) :
Erkek ismi.Bolluk,gürlük,ongunluk
BEREKET
(Islamic Glossary) :
1. Allahü teâlânın bol nîmet vermesi.Allahü teâlâ âyet-i kerîmede meâlen buyurdu ki:Böylece İbrâhim'i ve (kardeşi oğlu) Lût'u (Irak'daki Nemrûd'dan) kurtarıp, içindeâlemlere (ağaçlar, tatlı meyveler, ırmaklar vb. şeylerle veya pek çok peygamber çıkarmaksûretiyle) bereketler verdiğimiz arza (Şam diyârına) çıkardık. (Enbiyâ sûresi: 71)Bir kadın, Resûlullah'a hediye olarak bal göndermişti. Resûlullah efendimiz balı kabûl edipboş kabı geri gönderdi. Kab bal ile dolu olarak geri geldi. Kadın gelerek; "Yâ Resûlallah!Hediyemi niçin kabûl etmediniz. Acaba günahım nedir?" deyince, Resû lullah efendimiz;"Senin hediyeni kabûl ettik. Gördüğün bal, Allahü teâlânın hediyene verdiği berekettir"buyurdu. (Hadîs-i şerîf-Mir'ât-ı Kâinât)Senenin bereketi, bahârından belli olur. (İmâm-ı Rabbânî)2. Hayır, fayda.Şeytan her işinizde sizinle berâber bulunur. Hattâ yemekte bile. Birinizin lokmasıdüşerse, onu alıp tozunu temizleyip yesin. O lokmayı şeytanlara bırakmasın. Çünkübereketin hangi lokmada olduğu bilinmez. (Hadîs-i şerîf-Müslim)Ticârete hiyânet karışınca bereket gider. (Hadîs-i şerîf-Tergîb vet-Terhîb)Bir kimse Allahü teâlâ emr ettiği için çalışır, rızkını helâl yoldan ararsa, ezelde belli olanrızkına kavuşur. Bu rızık ona bereketli olur. (Seâdet-i Ebediyye)Az bir mal, bereketli olunca, çok kimsenin rahat etmesine, çok iyi işlerin yapılmasına vesîleolur. Bereketli olmayan çok mal vardır ki, sâhibinin dünyâda ve âhirette felâketine sebeb olur.O halde malın çok olması değil, bereketli olmasını istemelid ir. (İmâm-ı Gazâlî)3. Rahmet.Kur'ân-ı kerîm okunan eve bereket gelir. Melekler oraya toplanır. Şeytanlar oradan kaçar.(Ebû Hüreyre)Kur'ân-ı kerîm okunan eve bereket iner. Bu zaman yapılan duânın kabûl olması umulur.(Abdülhakîm-i Arvâsî)
bereket
(Turkish - English dictionary) :
,-ti 1. abundance, plenty; increase; fruitfulness. 2. blessing; divine gift. 3. fortunately, thank heaven. 4. prov. rain. boynuzu cornucopia, horn of plenty. i içinde. There´s not much, but it´s enough. ini gör. May it (i.e. the money paid to the merchant) benefit you! (said by a customer as a reply to the formula, Bereket versin! said by a merchant). ki/bereket versin ki Thank goodness .../Thank God ...: Bereket ki kafa kâğıdımı unutmadım. Thank goodness I didn´t forget my identity card. tanrıçası fertility goddess. versin! Enjoy it!/May you benefit from it! (said by a seller to a customer at the conclusion of a sale). versin see bereket ki.