acılık
Pragmacılık.
(Philosophical Dictionary) :
bkz. Uygulayıcılık.
Saymacacılık.
(Philosophical Dictionary) :
(Os. İtibariyye, Fr. Conventionnalisme). bilimsel kuram ve kavramların saymaca oldukları görüşü... Fransız matematikçisi Poincare tarafından ileri sürülmüştür. Poincare'ye göre bilimsel kuram ve kavramlar saymaca (Os. İtibarî) ileri sürüşlerdir ve geçerlikleri bilginlerarası uzlaşmaya bağlıdır. Ayrıca fizik ve matematik tarihçisi Fransız düşünürü Pierre Duhem de Le Systeme du Monde adlı yapatında gerçeğin her zaman saymaca olduğunu, eşdeyişle öyle olmadığı halde öyle sayıldığını ileri sürmüştür. Alman düşünürü Vaihinger'in tut ki tanrı var (Al, Als ob) felsefesi de dinsel alanda bir saymacılık sayılabilir. Bütün bunlar nesnel gerçekliği yadsıyan idealist görüşlerdir. Kavramların kimi yerde gerçekten saymaca oluşları, onların nesnel içeriklerinden soyutlanıp başka anlamlara kaydırılmalarından ötürüdür. bkz. Hakikat, Gerçek, Kuram ve Kılgı.
Sendikacılık.
(Philosophical Dictionary) :
(Os. Loncacılık, Fr. Syndicalisme). Lonca temeline dayanan toplumculuk... Toplumculuk (sosyalizm) öğretisinin çeşitli anlayışlarından biri de sendikacılık (sendikalizm) anlayışıdır. Sendikacılık, sendikayı (işbirilği temeline dayanan örgüt) yenileştirilmesine çalışığlan toplumun temeli ve çekirdeği sayar. Toplumcudur (sosyalist); ekonomik değeri insan emeğinin belirlediğini, üretim araçlarının toplumsallaştırılması gerektiğini, anamalcılığın sınıf savaşını gerektirdiğini savunur. Bununla beraber konümizme ve kolektivist toplumculuğa karşıdır. İlkelerini, Karl Marx'tan (1818-1883) çok Pierre Joseph Proudhon'dan (1809-1865) almaktadır. Bu bakımdan başsızcıdır (anarişst), devletsizliği benimser. Devlet görevlerinin iş temeli üzerinde örgütlenmiş üretici kuruluşlarına devredilmesi gerektiğini savunur. İnsanlığı, üretmin gelişmesine yardımcı olmayan görevliler değil, kol işçilerinin kendileri belirler. lkİşçiler, aydınlar grubunun yönetimine girmemelidirler. Sendikacılıktan başka bütün toplumculuk öğretileri, bu aydınlar grubunun kuramsal düşüncelerinden doğmuştur ve ana düşünceye ihanet etmektedir. Amaç, politik yöntemlerle, örneğin parlamentoya temsilci göndermek yoluyle gerçekleştirilemez; çünkü bu temsilciler kısa bir süre içinde burjuvalaşırlar. Amaca götüren tek yol grevdir. Ama bu grev, genel bir grev değildir. Bütün işçilerin sınıf bilincine erişerek greve gitmelerini beklemek düşçülüktür, olmayacak bir iştir. Bu bakımdan, ana endüstri kollarında çalışan yeterli sayıda bilinçli işçinin, bağın koparılması için zorunlu noktaya varıldığı anda, greve giderek üretim araçlarını ele geçirmesi ve anamalcılığa son vermesi gerekir. Çoğunluk gerekmez, geçiş döneminde de bilinçli bir azınlık çoğunluğu kendi kurtuluşlarına ulaştırmaya yeterlidir. Grev, bütün işçilerin katılmasını istememek bakımından genel bir grev değilse de bütün ana endüstri kollarında gerçekleştirilmesini istemek bakımından genel bir grevdir. Daha çok ücret ve daha az iş saatı için mücadele etmek sınıf bilincini güçlendirmek bakımından yararlıdır; fakat bütün bunların üstünde asıl sınf kavgasını güçlendirecek olan, işçilerin denetime kadtılmaları için yapılacak mücadeledir. Ayrıca, sırasında kullanılmak sxşartıyle, boykot politikasından, işin sendika koşullarına uygun yapıldığını gösteren etiket yapıştırma (Fr., İng. Label) ve çok az iş çıkarmak için dikkat etme (İng. Co-canny) yöntemlerinden de yararlanmalıdır. Devrimden sonra toplum, Fransız Genel İş Konfederasyonu (Confederation General du Travail) örneğine uygun olarak biçimlendirilecektir. Bu biçim, merkeziyetçi değil, adem-i merkeziyetçi bir biçimdir. Her bölgenin sendikası, her türlü yönetime yetkili olarak, birkaç bölgeyi içine alan daha geniş bir bölge konferasyonu kuracaktır. Daha açık bir deyişle, merkez konfederasyonu değil, çeşitli bölge konfederasyonları kurulacaktır. Bu bölge konfederasyonları bir çeşit borsa (Proudhon düşüncesi) niteliğini alacak ve kendi bölgesinin ekonomik gereklerini, diger bölge borsalarıyle işbirliği yaparak, genel ekonomik gereklerle uzlaştıracaktır. Toplum örgütü, en küçük endüstri birimlerine dayandırılacaktır ve bu birimler her bakımdan yetkili ve özgür bulunacaklardır. Borsaların görevi, çeşitli bölgeler arasında aracı olmaktan ibarettir. bkz. Sendika, Başsızcılık, Toplumculuk.
Sorelci Sendikacılık.
(Philosophical Dictionary) :
Toplumculuğun (sosyalizm) sendikacılık biçimi, Fransız yazarı George Sorel'in öğretisiyle, kimi çevrelerce benimsenen yeni bir yönteme yönelmiştir. Sorel'e göre grevin ötesinde hiç bir düşünce gerekmez. İşçiler ne genel gervin amacını, ne de yeni bir topluma nasıl geçileceğini bilememelidirler. yeni toplum düşü, sezgisel olmalıdır. Şimdiden ayrıntılar üstünde tartışmak hem çeşitli yanlış anlaşılmalar doğurur, hem de yararsız tartışmalarla grev gücü azalmış olur. Sorel, bu öğretisinde, Farnsız düşünürü Bergson'un sezgi kuramından yararlanmaktadır. bergson'a göre eylemlerimiz usumuzla değil, sezgimizle belirlenir. Sezgi, ldinsel bir inanç gibi, kişiyi eyleme zorlar. Usa vurmak eylemi güçsüzleştirir. Sezginin verdiğini, somut usçuluk veremez. Sorel'e göre dilin tam açıklığıyle veremediği toplumculuk gerçeğini, ancak toplumculuk sezgisi verebilir. Sorel'in öğretisine bağlı olan sendikacılar örenğin sabotaj yöntemini kullanamazlar, çünkü sabotaj işçinin devrime hazır olmadığı düşüncesini uyandırır... Bu gibi spekülasyonların Marksçı düşünceyle hiç bir ilgisi yoktur. bkz. Sendikacılık, Toplumculuk.
Stoacılık.
(Philosophical Dictionary) :
(Os. Revakıyye, Fr. Stoicisme, Al. Stoicismus, İng. Stoicism, İt. Stoicismo). Antik çağ Yunan felsefesinin kamutanrıcı ve özdekçi doğa öğretisi... Stoacılığın kurucusu Kıbrıslı Zenon'dur (İ.Ö. 336-264). Ancak stoacılık yüzyıllar ve kuşaklar boyunca işlenmiş ve gelişmiş bir öğretidir. Eski stoa Zenon, Kleantes (İ.Ö. 331-233) ve Krisippos'un (İ.Ö. 280-206) öğretilerini kapsar. orta stoa Panaitios (İ.Ö. 180-110) ve Poseidonios'un (İ.Ö. 135-51) öğretilerinde belirir. Roma stoasının temsilcileriyse Cicero (İ.Ö. 106-43), Annaeus Seneca (3-65), Epiktetos (50-130) ve Marcus Aurelius'tur (121-180). Stoacılık, Hıristiyanlıkla savaşmış ve Hıristiyanlığı birçok bakımlardan etkilemiş bir öğretidir. Hıristiyan felsefesinin patristik döneminde kilise babaları, Hıristiyanlığın ilk düşünsel savunmalarını stoacılığa karşı yapmışlardır. Hıristiyanlık, bu savaşta kazanabilmek pahasına, ilkelerinden birçoğunu stoacılığa bağışlamak zorunda kalmıştır. Stoacılığın büyük ilkesi doğaya uygun davranmak'tır. Doğa, eşdeyişle her şey tanrıdır (vahdet-i vücut, panteizm). Doğaya uygun davranmak, usa uygun davranmak ve dolayısıyle insanın kendi kendisine uygunluğu demektir. En doğru seçen, sabırla katlanan, en ölçülü ve en adaletli üleştirici doğadır (Zenon'un dört ana erdemi: Doğru seçme, phronesis; sabırla katlanma, andreia; ölçülü olma, Sphrosyne; adaletle üleştirme, dikaiosyne). Mutluluk bilgelikte, bilgelik doğaya uygun davranmaktadır. Doğa özdektir (madde). Asıl gerçek cisimsel olan, özdeksel olandır. Çünkü ancak özdeksel olan etkin ve edilgin olabilir. İlk nedenin de etkin ve edilgin olması gerektiğine göre özdeksel olması lazımdır. Bilgeliğe teorik ve pratik erdemi elde ederek varılır... Teorik erdem, nesnelerin kendiliği üstünde doğru bilg iedinmektir. Pratik erdem, usa uygun davranmaktır. Bu iki erdem birbirlerine sıkıca bağlıdırlar. Nesnelerin kendiliği üstünde doğru bilgi edinilmezse usa uygun davranılamaz. Bilge, kendi keniden yeterlidir. Doğalaşan bilge bir kaya parçasının mutluluğuna erişmiştir, artık onu hiç bir şey sarsamaz ve yıkamaz. Tasarımlardan (katalepsis) ve sanılardan (doxa) kurtulmuş bir akıl, açık seçik doğa bilgisini (episteme) edinebilir. Açık seçik doğa bilgisi de insana yaşamak ve mutlu olmak için en doğru ölçüyü verecektir... Stoacılık, halka inmemiş olmakla beraber, okur yazar sınıfları geniş çapta etkilemiş bir dindir. Dinsel kuralları, tapma biçimleri, din adamları vardır. Bu dine bağlı olanlar uzun sakal bırakırlar ve uzun mantolar giyerlerdi. Stoa dininin ana ilkesi, doğa yasalarına boyun eğmek ve evrensel düzene uymaktır. her türlü acılar, hastalıklar ve ölüm doğaldır; bunlara karşı kayıtsız kalmak ve sabırla katlanmak gerekir. Oysa insansal yanılmalar, kötülükler, öldürmeler iğrenilmesi ve savaşılması gereken şeylerdir. Doğru düşünmesini ve doğaya uygun davranmasını bilen insan ihç bir davranışında yanılmza, bütün bedensel tutkularını yenebilir. Doğadan gelen her şeye boyun eğmeli, insandan gelen her şeye karşı koymalıdır. Doğru düşünen kişi, doğalaşmış ve bundan ötürü da tanrılaşmış kişidir ki insanın ereği böylesine bir doğru düşünmeye varmak olmalıdır. Doğal ölçü, insanı bağımsızlığa ve eşitliğe götürür. İnsanlar arasındaki ayrılıklar, doğaya aykırı ve yapma (sunî) ayrılıklardır. İnsanları çeşitli alanlarda birbirlerinden ayırmış olan insansal ölçüler, doğal ölçü karşısında silinip gitmek zorundadırlar. Doğanın, eşdeyişle aynı babanının çocukları olan insanlar kardeştirler ve bundan ötürü de birbbirlerine eşit ve özgürdürler. Aynı doğaya bağlı olmak, bireyi insanlığa (ümanizm) ve evren yurttaşlığına (kozmopolitizm) götürürür... Stoacı Epiktetos'un şu sözleri stoacılığı özetler: Nasıl saat günün bir parçasıysa ben de öylece bütünün bir parçasıyım. Saat gelir geçer, ben de gelir geçerim. Görevim elimde olanı yapmak ve üst yanına kulak asmaktır. Deniz yolculuğuna çıkarken gemiyi, kaptanı ve mevsimi seçerim. Bu, benim işimdir. Yolda bir fırtına koparsa asla umursamam. Bu, benim işim değildir. Kaptanı seçmek benim elimdedir, fırtınayla uğraşmaksa kaptanın elindedir. Bilgelik, bizim olanı ve olmayanı bilmek, ona göre davranmaktır... Stoa, Yunanca, direklere dayanmış açık bir dehliz anlamındadır.Zenon, derslerini, Atina'da Poikile meydanında böyle bir dehlizde kurulmuş bir resim galerisende vermişti (Stoa Poikile). Zenon stoa okulunu kurduğu zaman Atina'da Ksenokrates Platon akademisini, Epikuros kendi öğretisini, Krates kinik okulu, Stilpon Megara okulunu sürdürüyordu. Zenon, okulunu kurmadan önce, öğrenci olarak öteki okulların tümünden geçmişti. Bu bakımdan, öğretisi, şu Sokrates ilkesine dayanır: Doğru düşünmek. İyi davranmak doğru düşünmekle mümkündür ve felsefe doğru düşünmeyi öğreten bir yaşama bilimidir. Amaç iyi yaşamaktır ve bilgiler iyi yaşamak için gereklidir. İyi lyaşamaksa titizlikle sınırlandırılmış bir töreyle (ahlâk) mümkündür. Bu töreye bulunacak tek ölçü, doğru düşünen için, doğa ölçüsüdür. Öyleyse doğanın davrandığı gibi davranmalı ve doğaya asla karşı koymamalıdır.