SİLİK
Bektaşilik.
(Philosophical Dictionary) :
Hacı Bektaş Velî'nin (1247-1337) kurduğu, toplumcu Bâtınîliğin en ünlü öğretilerinden... Hacı Bektaş'a göre, her insan gereken bilgiye erişmiş değildir. Gereken bilgiye erişen insan kutuptur (değirmen taşının ortasındaki demirin adı). Değirmen taşı nasıl kutbun çevresinde dönerse, evren de öylece kutbu çevresinde dönmektedir. Sayısı pek çok olan bu kutupların içinde biri vardır ki tam ve yetkin bir bilgiye erişmiştir, ona da kutuplar kutbu (kutb-al-aktab) denir. Kutuplar kutbunun bir yanında sağ imam, öbür yanında sol imam oturur (imamân). Bu büyük yöneticiler üçler adını alırlar. Bunlardan sonra evrenin dört yanını yöneten dört direk gelir (evtad-ı erbaa). Dört direkten sonra gelen rütbe aptallar (abdâller ya da büdelâ) rütbesidir. Direklerle aptallar beşler adını alırlar. Bunların altında da yediler, kırklar ve üçyüzler (rükeba, nüceba, nükeba) vardır. Üçyüzler bir çeşit genel kuruldur. Evren, bu organlarla yönetilir (saltanat-ı ilâhiye).
Karşılık.
(Philosophical Dictionary) :
bkz. Çelişik.
Karşılıklı Etki.
(Philosophical Dictionary) :
(Os. Mütekabil tesir, Fr. Interaction). Nesne ve olgular arasındaki karşılıklı etkisel bağımlılık... Mekanik anlayış, her sonucu bir nedenin doğurduğunu ileri sürmekteydi. Mekanik anlayışa göre evren, bir neden-sonuç zincirinin sürekli olarak gelişmesinden ibarettir. oysa bilimsel bulgular, bu anlayışın yanlışlığını ortaya koymuştur. Neden-sonuç zinciri, evrensel bağlılık içinde pek basit bir görüntüden başka bir şey değildir. Gerçekte, neden-sonuç zinciri karşılıklı eylem hareketine bağlıdır. Bir şey bir başka şeyi doğurmaz, neden gibi görünen şeyle sonuç gibi görenen şey birbirlerini oluştururlar. Topraktaki su buharlaşarak bulut olur ama bulut da yağmurlaşarak topraktaki su olur. GÜneşin yüzeyinde hidrojen atomlarının helyum atomlarına transformasyonu çok yüksek bir ısı meydana getirir, ama bu ısı da helyum atomlarının sentezleşmesini zorunlu kılar. Başka bir deyişle, helyum atomlarının kendi yaratısı olan ısı, kendi oluşması için zorunludur. Karşılıklı eylem, toplumsal süreçclerde de çok önemlidir. Örneğin isteğin artması da isteğin artmasını gerektirir. Evrensel bütünlük, karşılıklı eylemlerle oluşmaktadır. Türkçemizde karşılıklı eylem deyimiyle de dilegetirilen bu bileşik terim, Marksçı dünya görüşünün baş kavramlarından biridir. Mekanik nedensellik ve gerekircilik anlayışı nedenin sonucu etkileyip oluşturduğunu görüyor, buna karşı sonucun da aynı zamanda nedeni etkileyip oluşturduğunu görmüyordu. Örneğin çocuğun nedeni anne olduğu gibi annenin nedeni de çocuktur, nitekim çocuğu olmayan kadın anne değildir. Bunun gibi, kimi mallara karşı isteğin artması bu malların üretiminin artmasını gerektirirken bu malların üretiminin artması da ıo mallara karşı isteğin artmasını gerektirir. Demek ki nedenle sonuç, metafizik anlayıştaki gibi birbirinden ayrı ve birbirlerine karşıt kalıplaşmış iki olgu değil, birbiriyle sıkıca bağımlı ve birbirine dönüşebilir iki olgudur. hiç bir doğal varlık, hem kendisinin bağlı olduğu ve hem de kendisine bağlı olan bir karşılıklı etki'ler bütünlüğünün dışında var olamaz. Evrensel bütünlük, karşılıklı etki ve eylemlerle oluşmaktadır. Kaldı ki bu nedensellik de evrensel bütünlüğün ve bağımlılığın ancak küçük bir parçasıdır, evrensel bütünlük ve bağımlılık çok daha çeşitli ve karmaşık bir yapıdır. Engels, Doğanın Diyalektiği adlı yapıtında şöyle der: "Hareket halindeki maddeyi bir bütün olarak bugünkü doğabilimi açısından ele aldığımızda karşımıza çıkan ilk şey karşılıklı etkidir. Bir dizi hareket biçimi, mekanik hareket, ısı, ışık, elektrik, manyetizm, kimyasal bireşme ve ayrışma, maddenin hallerindeki geçişler, organik hayat; bütün bunların hepsi, şimdilik organik hayatı dışta bırakırsak, birbirine geçiştir. Karşılıklı olarak birbirlerini saptar, bir yerde sonuç iken başka bir yerde nedendirler ve bu sırada bütün bu hareketin toplamı her değişik biçimde aynıdır. Spinoza, öz, kendi kendinin nedenidir diyerek karşılıklı etki'yi başarıyla anlatmıştı. mekanik hareket ısıya, elektriğe, manyetizme, ışığa vb. ya da tersine dönüşür. Böylece Hegel'in, karşılıklı etkinin asıl causa finalis (şeylerin son nedeni) olduğu biçiminde dediğini doğabilimi doğruluyor. Bu karşılıklı etki bilgisinden daha gerilere gidemeyiz, çünkü bunun ardında bilinecek başka bir şey yoktur" (Ibid, Ankara 1970, çev. Arif Gelen, s. 281, 282). Engels'in deyişinden de anlaşıldığı gibi, mekanik nedensellik anlayışının yanlışlığını düşünsel ve mantıksal yoldan meydana çıkaran Hegel, karşılıklı etki'yi bir ereksel neden olarak görüyordu, buysa tümüyle metafizik ve idealist bir yanılgıydı. Marksçı görüş, onu bu idealist kabuğundan sıyırmış, doğaya ve topluma, tek sözle özdeğe aktarmıştır. Engels, yukardaki parçasında, "özdeğin devim biçimlerini biliyorsak özdeğin kendisini de tanıyoruz demektir ve bu konudaki bilgimiz tamamlanmıştır" der. metafiziğin neden yanıldığını da, aynı parçada şöyle anlatıyor: "Tek tek olayları anlamak için onları genel bağıntılarından ayırmak, soyutlayarak ele almak zorunda kalıyoruz. İşte o zaman değişen bu hareketler, biri neden, öteki de sonuç olarak görünüyor". Marx da karşılıklı etki'yi şöyle anlatır: "İnsanlar yeni üretici güçler elde ederek üretim tarzlarını değiştirirler ve üretim tarzlarını değiştirirken de kendilerini ve bütün toplumsal ilişkilerini değiştirirler" (Marx, L'ldeologie allemande, s. 98). Altyapı üstyapıyı belirler, ama altyapı üstyapıyı belirlerken üstyapı da altyapıyı belirler. bu konuda önemli olan, temel belirleyici etken'in hangisi olduğunu saptamaktır. Gelişmenin doğrultusunu gövrebilmek için, karşılıklı etki ve eylemler içinde hangisinin daha ağır bastığını, gelişmeye yön verdiğini dikkatle incelemek gerekir. Yukardaki örneklerde temel belirleyici etken, anne, üretim ve altyapıdır. Karşılıklı etki karmaşıklığı içinde bu etkenleri göremeyenler, gelişmenin doğrultusunu saptayamazlar. Marksxbilim, bu etkenlerin nasıl ayırt edilebileceğini öğretir. bkz. Marksçılık, Bütünlük, Eytişimsel Özdekçilik, Tarihsel Özdekçilik, Altyapı, Nedensellik, Mekanikçilik.
Kişilik.
(Philosophical Dictionary) :
(Os. Şahsiyyet, Fr. Personnalite, Al. Persönlichkeit, İng. Personality, İt. Personalita). Bireysel insanı bütün öteki insanlardan ayıran ruhsal ve bilinçsel özelliklerin tümü... İnsan; fıkralı, memeli, iki ayağı üstünde yürüyebilen, gelişmiş beyinli, gerilemiş çeneli bir hayvan türüdür. Bir hayvan türü olarak insan kendi gücüne dayanarak davranamaz, eylemde bulunamaz, öteki hayvan türlerinde olduğu gibi birçok dışsal güçlerin buyruğundadır. İnsanın kişilik olabilmesi için önce insanlığının bilincine erişmesi gerekir. Bu bilinç ona insanlık gücünü kazandırır. Kişilikli insan, özgür insandır ve başkaca hiç bir gücün güdümü altında değildir. Kişilikli insan, kendi gücüne dayanarak davranabilen, kendi kendisini üretebilen insandır. "Kişi, ancak kendi özvarlığını gene kendine borçlu olduğu zaman kendinin egemeni ve özgür olabilir". Alman düşünürü Max Scheler'e (1874-1928) göre kişilikli insan; 1. Güçlüdür. Başka birgücün yardımını gereksemez. Çünkü kişilik; kendi istedikleri, duydukları ve düşündüklerini başkasının istedikleri, duydukları ve düşündüklerinden ayırt edebilme eyleminin gerçekleştiricisidir. 2. Tutarlıdır. Tüm davranışları arasında bir anlam birliği vardır. Çünkü kişilik, bir anlam birliğiyle birbirlerine bağlı bulunan çeşitli eylemlerin ancak bu birlik için mümkün bulunan gerçekleştiricisidir. 3. Sorumludur. Tüm davranışları arasındaki anlam birliğini duyar ve denetler. Çünkü kişilik, bir anlam birliğiyle birbirlerine bağlı bulunması gereken çeşitli davranışları bizzat eleştirebilme eyleminin gerçekleştiricisidir. 4. Bağımsızdır. Kendisini, kendi bedeninden bile ayrı olarak duyar. Çünkü kişilik, hayat enerjisine uygun bulunan hayvansal bedenin dışında oluşan bir karşıtlığın gerçekleştiricisidir. bkz. İnsan, İnsanbilim, Kişilikçilik.
Kişilikçilik.
(Philosophical Dictionary) :
(Os. Şahsiyye, Fr. Personnalisme, Al. Personalismus, İng. Personalism, İt. Personalismo). İnsan kişiliğini evrensel yapıda en üstün ve en gerçek değer olarak ileri süren anlayış... Fransız düşünürü Charles-Bernard Renouvier (1815-1903), Fransız düşünürü Emmanuel Monunier (1905-1950), Alman düşünürü Max Scheler'in (1874-1928) öğretileri kişilikçilik adını taşırlar. Renouvier 1902'de, Mounier 1946 ve 1950'de yayımladıkları yapıtlarına bu adı vermişlerdir. Her üç öğreti de insan kişiliğini, evrensel yapı içinde en üstün değer olarak görür ve kişisel özgürlüğü tanıtlamaya çalışır. Renovier'ye göre insan kişiliği, bu kişiliğin dışındaki her türlü değerden üstündür. Kişilikler, birbirlerine indirgenemeyen ve birbirlerinden kökten ayrı bulunan bireysel değerlerdir. Kişiliklerin ortak yanı sadece algı (Os. İdrak, Fr. Perception) ve iştahlanma (Os. Teşehhi, Fr. Appetition) güçleridir. Buysa, Tanrının varlığını tanıtlar, çünkü bir Tanrının yaratısı olmasalardı ortak yanları bulunmazdı. Birey, Tanrıca yönetilen, ama tüm doğasal ve toplumsal fenomenlere üstün olan bir varlıktır. Mounier'ye göre birey, toplum için ve toplum kişi içindir. İnsan kişiliği, her türlü değerden üstündür ve özgürdür. İnsansal sorunlar, metafizik sorunlardan önce gelir. İnsan, topluma indirgenemez ama, toplumsal yaşayış içinde Hıristiyanlık değerlerine bağlanmak zorundadır. Scheler'e göre insan, ne madde ne de ruh olan bir kişivarlıktır. İnsanı insan eden ilke, geist'tir. Geist'in bir varlıkta meydana çıkmasını sağlayan edim (Os. Amel, Fr. Acte) merkezi, kişiliktir. Geist'in varlığı, kendisine özgüan edimlerin özgürce gerçekleşmesine dayanır. Daha açık bir deyişle, insansal edimler, ne ruh ne de maddece etkilenirler, kendiliklerinden ve özgürce meydana gelirler. İnsanı insan olmayan'dan ayıran nitelik budur. Kişilik, kendi kendilerini gerçekleştiren edimlerin bir düzen sistemidir. Kişilik, evrenin bütün varlık biçimlerinden üstündür. Öyleyse kişi, evrenin bir parçası değildir. Kişinin bu yalnızlığı, Tanrı düşüncesini gerekli kılar. Geist, kendisini bütün varlıklardan üstün kılmak suretiyle içine düştüğü yalnızlığa bir sığınak bulmak zorundadır. Öyleyse Tanrı bilinci, kişiliğin kendisini gerçekleştirmesidir... Görüldüğü gibi, her üç kişilikçi öğreti, yanlış bir temelden yola çıktıkları için sonunda zorunlu olarak öznel idealizme varmaktadırlar. Her üç öğreti de nesnel gerçeğin insansal değeri yok ettiğini sanır ve nesnel gerçekten kurtulmaya çalışır. Avrupa'da ve Amerika'da manevi cihazlanma vb. gibi idealist derneklerin kurulmasına yol açan bu akım, toplumu, bireysel kişiliklerin bir toplamı sayar ve dünyanın değiştirilmesi yerine, kişinin değiştirilmesini koyar. Bu dinsel ve idealist anlayış Amerika'da P. B. Browne, R. T. Flewelling, E. S. Brightman, İngiltere'de H. W. Carr, Almanya'da W. Stern gibi düşünürlerce sürdürülmüştür. bkz. Öznel İdealizm, Kişilik.