MÜŞTEKİ
MÜŞTEKİ
(Ottoman - Turkish Dictionary) :
Şikâyette bulunan, şikâyetçi.
MÜŞTEKİYÂNE
(Ottoman - Turkish Dictionary) :
f. şikâyet edercesine, şikâyet eder gibi.(Ey insan-ı müşteki! Sen mâdum kalmadın; vücud nimetini giydin, hayatı tattın, câmid kalmadın, hayvan olmadın, İslâmiyet nimetini buldun, dalâlette kalmadın, sıhhat ve selâmet nimetini gördün ve hâkezâ... M.)
Müctehid-i Müstekıl
(Islamic Glossary) :
Kur'ân-ı kerîmden ve hadîs-i şerîflerden doğrudan hüküm çıkarabilen ve kendine mahsûskâide ve usûl koyan mezheb sâhibi müctehid. Buna, mutlak müctehid de denir.
MÜSTEKÎM
(Islamic Glossary) :
Doğruluk üzere olan, doğru yolda yürüyen. Doğrulukla sıfatlanmış kimse. (Bkz. Sırât-ıMüstekîm ve İstikâmet)Müstekîm ol, hazret-i Allah utandırmaz seni. (Diyâr-ı Bekrli Saîd Paşa)
SIRÂT-I MÜSTEKÎM
(Islamic Glossary) :
İslâmiyet'in gösterdiği doğru yol.Allahü teâlâ âyet-i kerimelerde meâlen buyuruyor ki:Ey âdemoğulları! Şeytana itâat etmeyin; o size apaçık bir düşmandır, diye size öğüdvermedim mi? Bir de bana ibâdet edin; sırât-ı müstekîm budur (diye emretmedim mi?) .(Yâsîn sûresi: 60,61)(Ey Resûlüm!) Sen, hemen sana vahy edilen (indirilen) Kur'ân'a yapış (Onunla amel et!)Şüphesiz ki sen, sırât-ı müstekîm üzerindesin. (Zuhrûf sûresi: 43)Hazret-i Âişe, Resûl-i ekrem efendimiz teheccüde (gece namazına) kalktığı zaman şöyleduâ ederdi diyor: "Ey Mikâil, Cebrâil ve İsrâfil'in Rabbi olan, gökleri ve yeri yaratan, gizlive âşikâre her şeyi bilen Allah'ım! Kullarının arasındaki ayrılıkları düzeltecek olan Hâkim(hüküm sâhibi) sensin. Beni, hakka, hidâyet eyle. Çünkü sen, dilediğini sırât-ı müstekîmehidâyet edersin." (Hadîs-i şerîf-Sahîh-i Müslim)Sâdıklar (doğru söyliyenler) ve hakîkate erenler (gerçeği bulanlar, kurtuluşa erenler)sözbirliği ile diyoruz ki: "Sırât-ı müstekîm; Ehl-i sünnet vel-cemâatin, yâni Resûlullahefendimizin ve O'nun sohbetinde yetişen Sahâbe-i kirâmın yoludur. (Muhammed Bâkî-billah)