MÜŞTE
MÜSTEŞRİK
(Islamic Glossary) :
Doğu memleketlerini, din, dil ve târihleri başta olmak üzere her yönden araştırıp tesbiteçalışan batılı ilim adamı. Garplı bilgin, oryantalist, şarkiyâtçı.Meşhûr İngiliz müsteşriki George Sale, Kur'ân-ı kerîmi İngilizce'ye tercüme ettiği eserininönsözünde diyor ki: "Hicretten evvel, Medîne-i münevverede müslüman olmayan hiçbir evkalmamıştı. Yâni Medîne'de her eve İslâmiyet girmişti. Eğer bir kimse; " İslâmiyet diğermemleketlere ancak kılıç kuvveti ile yayıldı diye bir iddiâda bulunursa; bu kuru bir suçlama vecehâlettir. Çünkü İslâmiyet'i kabûl eden ve kılıcın ismini bile işitmeyen pekçok memleketvardır. Bunlar kalblere te'sir eden Kur'ân-ı kerîmi işitmekle müslüman olmuşlardır. (Harputluİshâk Efendi)
MÜŞTEBEH
(Islamic Glossary) :
Şübheli olan şey.Helâl meydandadır. Haram meydandadır. Müştebeh olanlar ikisi arasındadır.Kıyâmetekadar böyledir. (Hadîs-i şerîf-Buhârî)Herkese önce lâzım olan şey, Ehl-i sünnet vel-cemâat âlimlerinin anladıklarına vebildirdiklerine uygun olarak îtikâdı düzeltmektir. Îmânı düzelttikten sonra farzları, vâcibleri,sünnetleri, müstehâbları, haramı, helâli, mekrûhu ve müştebehi öğrenmek ve fıkıh (ilmihâl)bilgilerine göre amel etmek lâzımdır. (İmâm-ı Rabbânî)
MÜŞTERÎ
(Islamic Glossary) :
Satın alan.Bir malı satan ile müşteri arasında anlaşılan değere malın bedeli, fiyatı denir. (Ali HaydarEfendi)Satış sözleşmesi tamam olunca, mebî (satılan mal) müşterinin mülkü olur. (AlâüddînHaskefî)Müşteri, satın aldığı bir şeyin kusûrunu düzeltse, geri vermek hakkı kalmaz. Satın alınan birhayvana binmek, kabûl etmek demektir. (İbn-i Âbidîn)
SIRÂT-I MÜSTEKÎM
(Islamic Glossary) :
İslâmiyet'in gösterdiği doğru yol.Allahü teâlâ âyet-i kerimelerde meâlen buyuruyor ki:Ey âdemoğulları! Şeytana itâat etmeyin; o size apaçık bir düşmandır, diye size öğüdvermedim mi? Bir de bana ibâdet edin; sırât-ı müstekîm budur (diye emretmedim mi?) .(Yâsîn sûresi: 60,61)(Ey Resûlüm!) Sen, hemen sana vahy edilen (indirilen) Kur'ân'a yapış (Onunla amel et!)Şüphesiz ki sen, sırât-ı müstekîm üzerindesin. (Zuhrûf sûresi: 43)Hazret-i Âişe, Resûl-i ekrem efendimiz teheccüde (gece namazına) kalktığı zaman şöyleduâ ederdi diyor: "Ey Mikâil, Cebrâil ve İsrâfil'in Rabbi olan, gökleri ve yeri yaratan, gizlive âşikâre her şeyi bilen Allah'ım! Kullarının arasındaki ayrılıkları düzeltecek olan Hâkim(hüküm sâhibi) sensin. Beni, hakka, hidâyet eyle. Çünkü sen, dilediğini sırât-ı müstekîmehidâyet edersin." (Hadîs-i şerîf-Sahîh-i Müslim)Sâdıklar (doğru söyliyenler) ve hakîkate erenler (gerçeği bulanlar, kurtuluşa erenler)sözbirliği ile diyoruz ki: "Sırât-ı müstekîm; Ehl-i sünnet vel-cemâatin, yâni Resûlullahefendimizin ve O'nun sohbetinde yetişen Sahâbe-i kirâmın yoludur. (Muhammed Bâkî-billah)
muster
(English - Turkish Dictionary) :
f. 1. toplamak; toplanmak. 2. ask. içtima yapmak. i., ask. içtima.