Bilim.
Nedenbilim.
(Philosophical Dictionary) :
(Os. Mebhas-i esbab, Fr. Etiologie, Al. Aetiologie, İng. Etiology, İt. Etiologia). Belli bir türdeki olayların nedenlerini araştıran ve inceleyen bilim... Örneğin tıp, tarih ve biyoloji olaylarının nedenlerini nedenbilim araştırır. Özellikle hekimlikte nedenlerin bilinmesi hastalığın önlenmesini ya da iyileştirilmesini sağlar. bkz. Neden.
Olaybilim.
(Philosophical Dictionary) :
(Os. Mebhas-i şüun, Fr. Phenomenolgie, Al. Phaenomenologie, İng. Phenomenology, İt. Fenomenologia). Nesnenin bilgisine ancak özneden varılabileceği savını gerçekleştirdiği ileri sürülen yöntem... Alman düşünürü Edmund Husserl (1858-1939)e göre nesnenin bilgisine ancak özneden varılabilir. Olaylar (fenomenler) bugüne kadar şu ya da bu yönden anlatılmışlardır ama onların kendiliklerinde ne olduğu henüz çözülmemiştir. Bilinmeyen bu fenomenlerin başında da insan gelmektedir. Özne olmadan nesne de olamaz ve nesne ancak özneyle denenebildiği kadar bilinebilir. Bu deneme de ancak olaybilim yöntemi'yle yapılabilir. Bunu gerçekleştirmek için bilinç, nesneye yöneltilmelidir. Bilincin bu yöneliminde önkoşul, bütün verilmiş bilgileri (Husserl'in deyimiyle bütün dünyalıları) ortadan kaldırmak (Husserl'in deyimiyle paranteze almak)tır. Görünen'den (fenomen) başka hiç bir bilgi yoktur, bilgi olmayınca hatırlama da yoktur, dünyalı olarak hiç bir aracıdan yararlanılamaz. Yaşadığımız dünyayı daha iyi kavramak ya da yeniden kurmak içni, fenomenoloji yöntemiyle çalıştığımız süre, yaşadığımız dünyadan isteğimizle vazgeçeceğiz. Çalışmamız, böylece, dünyadışı bir çalışma olacaktır. Elde edilen tasarımları da bu açıdan değerlendirmek zorundayız. Bu alandaki fenomenler de dünyalı fenomenler değil, her türlü dünyalılıktan soyulmuş fenomenlerdir. Örneğin sözünü ettiğimiz vücut, fizyolojik bir vücut değil, cisimli-ruhlu som bir görünüdür. Husserl, evreni kavramamız için önce -buradaki öncelik, bir zaman önceliği değil bir düşünce düzeni önceliğidir; çünkü zaman da bir dünyalı olarak paranteze alınmıştır- kendimizi kavramamız gerektiğini ileri sürmektedir. Her şeyi vücudumuzla deneyeceğiz, evrene vücudumuzla açılacağız. Başkasının ben'i ancak kendi ben'imizle anlam kazanacaktır. Başkasının vücudunu, kendi vücudumuzdan aldığımız vücut anlamını başkasının vücuduna aktararak, kavrayabilirz. Bu aktarma, bize, kendi ben'imizin içinde başkasının ben'inin de yaşamakta olduğu gerçeğini verir. Öyleyse dünya ancak başkalarıyle birlikte varır. Bu birliktelikse insan-kültür-toplum-tarih dünyasının evrensel bir birlikteliğidir... Öznel idealizmin tipik bir örneği olan Husserl'in bu savı ve yöntemi çağdaş idealist akımları büyük ölçüde etkilemiştir. Evreni, kendini aşmış bir ben'le ve ben'in kendini aşabildiği oranda kurma anlayışı başta varoluşçuluk olmak üzere birçok düşünceci öğretilere temel olmuştur. Usaaykırıcılığın (irrasyonalizm) bu yeni biçiminden Katolik kilisesi yararlanmaya çalışmaktadrır. Bilgiyi, doğasal ve toplumsal nesnel gerçeklik yerine bilinçte aramayı öneren fenomenolojik sav çağdaş burjuvazinin çıkarlarına uygunluk oranında tutulmuş ve yayılmıştır... Fenomoloji deyimi, Husserl'den önce, çeşitli anlamlarda Lambert, Kant, Hegel, Hamiltoın, Hartmann tarafından da kullanılmıştır. Örneğin Hegel'in 1860 yılında yayımlanan Ruhun Fenomenolojisi adlı yapıtı, ruh'un, bireysel duygulanımlardan tümel us'a doğru yükseliş basamaklarını inceler. bkz. Varoluşçuluk, Yeni Tomacılık, Kişilikçilik.
Olumsuz Tanrıbilim.
(Philosophical Dictionary) :
(Fr. Theologie negative). Alman düşünürü Cusanus'un öğretisi... Kardinal Nicolaus Cusanus'a (1401-1464) göre tanrı kavranamaz. Çünkü us, yapısı gereği, birleştiricidir ve birleştirme işini gerçekleştirebilmek için de çokluklar ve ayrılıklar gerekir. Tanrıysa ancak çokluklar ve ayrılıkların dışında düşünülebilir. Öyleyse düşünce, bu son ereğinde, kendisiyle çelişmeye düşmektedir. Daha açık ber deyişle, birleştirici olan düşünce, ayrılıklarla çalışmak için yapılmış olduğundan, yetkin birleşmeye (Tanrı) yükselince çalışamaz duruma düşer... Ortaçağdan Rönesansa eçiş döneminde yaşayan ve düşünce yapısıyle de bir kolu geçmişte, öbür kolu gelecekte bulunan bu ilgi çekici düşünür, Kant'ın öncüsü sayılabilir. Düşüncenin sınırını çizmiş ve bu sınırın ötesinde kalan metafiziği mistik bir görüşle sezilere bırakmıştır. Bundan başka Cusanus, Tanrıyla doğayı da birbirinden ayırmış, güçlü bir sezgiyle evrenin evrimsel bir gelişme olduğunu ileriye sürmüştür. Cusanus'a göre doğada karşıtlar (çokluklar ve ayrılıklar) vardır, Tanrıdaysa bütün karşıtlar birleşmiştir, öyleyse bu iki yapı aynı şey olamaz. Evren devim halindedir ve sonsuz bir değişme içindedir, Tanrıysa tüm değişmezliktir. Cusanus, "karşıtların geçitlerle sürekli olarak ortadan kalkacağını" düşünmekle bir çeşit diyalektik anlayışa varmış olmaktadır. Cusanus'a göre dünya, evrenin merkezi de olamaz, çünkü evrenin merkezi ancak kendi dışındaki bir şeye göre olabilirdi, bu halde evren bütünlük (La. Universum) anlamında bir evren olmazdı. Görüldüğü gibi, din mesleğinde kardinalliğe kadar yükselmiş olduğu halde, Cusanus'un düşünceleri teolojiye karşıt düşüncelerdir. bkz. Tanrıbilim.
Ruhbilim.
(Philosophical Dictionary) :
(Os. Ruhiyyat, Fr., Al. Psychologie, İng. Psychology, İt. Psicologia). Özneyle nesnenin karşılıklı etkileşmesinde oluşan insanın öznel yanını inceleyen bilim... Bilen (özne)le bilinen (nesne)in karşılıklı ilişki ve etkileşmesinde insanın öznel yan (Os. Ruhî, Fr. Psychique, Al. Psychiscih, İng. Psychical, İt. Psichico)ını duyumlar, duygular, algılar ve düşünceler meydana getirir. İnsanın bu yanı dilimizde ruhsal ve tinsel deyimleriyle de dilegetirilmektedir. Ruhbilimin konusu insanın ub ruhsal oluşması ve etkinliğidir. Bu konu, bir açıdan, felsefenin temel sorunuyle ilgilidir. Ruhsal olayların bireysel kişilikteki bütününü dilegetiren ve ruh anlamında kulanılan Yunanca psikhe (Fr. Psyche) sözcüğüne verilen idealist ve materyalist anlamlar felsefenin bu temel sorununu meydana koyar. İdealistler bunu özdekten bağımsız, cisimsiz ve ölümsüz bir varlık saymışlar ve bilinç'le özdeş kılmışlardır. Materyalistlere göre bu, gelişmiş özdeğin ürünüdür ve özdek'le özdeştir. İdealizmin ve diyalektik olmayan eski materyalizmin bu yanılgıları eytişimsel özdekçilikle aşılmış ve ruh'la özdek'in aynılaştırılamayacağı gibi ayrılaştırılamayacağı da meydana konmuştur. Ruh özdeğin ürünüdür, onun belli bir gelişme anında meydana gelmiştir, bu bakımdan onunla ayrılaştırılamaz. Ama ruhla özdek aynılaştırılmamalıdır; çünkü üst olan alt olana indirgenemez. Bu idealist yanılgıların her rikisi de aynı saçma sonuçları doğurmakta birleşirler. İdealizmin ve idealist materyalizmin anlayışını sürdüren düşünceci ruhbilim (Os. İftikârî ruhiyyat, Fr. Psychologie idealiste), eytişimsel özdekçi anlayışa dayanan bilimsel ruhbilim (Os. İlmî ruhiyyat, Fr. Psychologie scientifique)le aşılmıştır. Bilimsel ruhbilim, ruhsal olanı, idrealist ruhbilimin yaptığı gibi soyut olarak ele almaz; doğasal ve toplumsal bağıntıları içinde ele alır, insanın ruhsal yapısının yetkince ve çok yanlı oluşmasının koşullarını ve yöntemlerini meydana koyar. Bilimsel ruhbilim, eytişimsel bilgi kuramıyle de bağımlıdır ve ona dayanarak onu geliştirir... İlkin Alman düşünürü Christian Wolff'un ileri sürdüğü psikoloji terimi, bilinç olgularının çeşitli açılardan ele alınması sonunda bir hayli çeşitlenmiştir. Örneğin, behaviyorizm (behaviorisme) adıyle anılan tepki ruhbilimi, canlı varlıkların davranışlarını ve tepkilerini inceler, iç ve dış gözleme baş vurmaz. Buna karşı nesnel ruhbilim (Fr. Psychologie objective) baş vurarak bilincin olgularını inceler. Bireysel ruhbilim, bilincin olgularını bireysel özellikleri içinde inceler. Patrolojik ruhbilim ya da psiko-fizyoloji, bilincin olgularını fizyolojik olaylarla bağıntıları bakımından inceler... Ruhbilim, çağımızda, diyalektik maddeci dünya görüşünden sıyrılmak isteyenlerin sığınağı olmuştur. Toplumsal yaşamın bütün alanlarında diyalektiğin karşısınaruhbilim çıkarılmaktadır. Toplumsal yaşam, bilinç olgularıyle açıklanmaya çalışılır. Örneğin ekonomide marjinalcilik, ekonomik değeri sonuç (marjinal, nihaî) birimin yararlığıyle belirler. Freud'e göre insanların bütün eylemleri cinsel içgüdülerle belirlenir. Adler, cinsel içgüdünün yerine aşağılık duygusunu koyar. Kimi toplumbilimcilere göre, devrimler kollektif histeri nöbetleridir. Bütün bunlar, gerçekte, insanı bilinçdışına iten düşüncelerdir (Tr. Usaaykırıcılık, Fr. Irrationalisme). Çünkü bütün bu hallerde insan, bilinciyle değil, bilinçdışı biyolojik itişlerle davranmaktadır. Gerçekte, toplum ilişkilerini belirleyen bilinç ya da bilinçaltı olguları değil, tersine, bilinç ya da bilinçaltını belirleyen toplum ilişkileridir. bkz. Bilgi Kuramı, Eytişimsel Özdekçilik, Özdekçilik, Düşüncecilik, Fröytçülük, Aşağılık Duygusu, Can ve Tin, Tinselcilik, Bilgi, Bilinç.
Tanrıbilim.
(Philosophical Dictionary) :
(Os. İlâhiyyat, Fr. Theologie, Al. Theologie, İng. Theology, İt. Teologia). Tanrılık varsayımları kapsayan öğreti. Tanrıbilimin (teoloji) temeli, doğaüstü etkenlere inanmaktır. Konusu, deneydışı ve önsel (a priori) bir konduur. Bu bakımdan tanrı bilgisinin doğuştan var olan bir bilgi olduğu da savunulmuştur (doğuştancılık: ineizm, nativizm). Doğuştancılık dışında bu bilginin vaniy yoluyle, peygamberlerin kulağına seslenerek ya da gönüllerine doğdurularak verildiğine ve böylelikle de bütün insanlara öğretildiğine inanılır. metafizik çağ, bu bilginin ussal bir temele oturtulması için çeşitli uğraşılarla dolu bir çağdır (theologie naturelle ou ration). Bu uğraşılar çifte geçrek kuramının ortaya atılmasıyla sonuçlanmıştır. Çifte gerçek kuramına göre tanrılık gerçek insan aklıyle bağdaşamaz. Bunun için her ikisinin alanını ayırmaktan, tanrılık gerçekle ussal gerçeği birbirine karıştırmamaktan başka çıkar bir yol yoktur. Çünkü bizzat doğaüstülük olan tanrılık gerçek, doğanın ve bu arada insan usunun büsbütün dışında ve bambaşka bir alana özgüdür. Böyle olunca da pek açık olarak insan usuyle açıklanamaz ve kavranamaz. Hıristiyan metafiziğinin ilk dönemi olan patristik felsefe konuyu şu sözle özetler: Anlayamadığım için inanıyorum... Skolastik dönemin büyük sözü de şudur: Anlamak için inanıyorum... Metafizik düşünce sisteminde, özet olarak, inanmak'tan başka yapılabilecek hiç bir şey yoktur (fideizm). İnan, tanıtlanamayanın kayıtsız ve şartsız kabul edilmesidir. Tanrıbilimin, bütün tartışmaların dışındaki, ana düşüncesine göre tanıtlanamayanın yadsınması değil, tanıtlamaya uğraşmaksızın kabul edilmesi gerekir. bkz. Din, Tanrıcılık, Tanrıtanımazlık, Metafizik, Düşüncecilik, Hıristiyan Felsefesi, İslâm Felsefesi, Gizemcilik, Nedentanrıcılık, Doğal Din, Olguculuk, Kamutanrıcılık.