ALEYHİSSELÂM
ERMİYÂ ALEYHİSSELÂM
(Glosario Islámica) :
İsrâiloğullarına gönderilen peygamberlerden. Hârûn aleyhisselâmın neslindendir. Mûsâaleyhisselâmın dîninin hükümlerini bildirmekle vazîfelendirilmişti.Peygamber olan Şa'yâ aleyhisselâmın şehîd edilmesinden sonra, isyânları ve azgınlıklarıiyice fazlalaşan İsrâiloğullarına Ermiyâ aleyhisselâm peygamber olarak gönderildi. Nâşiye binEmvâs adlı hükümdâra ve İsrâiloğullarına Allahü teâlânın emirlerini bildirdi. Îmân ve itâategelmezlerse, musîbetlere uğrayacaklarını söyleyince, azgınlık ve isyânlarına devâm edenİsrâiloğulları onu hapsettiler. Bu sırada Âsûrî hükümdârı Buhtunnasar büyük bir orduylaKudüs üzerine yürüdü. Şehre girerek İsrâiloğullarının askerlerini tamâmen öldürdü. Süleymânaleyhisselâmın yaptırdığı Mescid-i Aksâ'yı yıkıp içindeki kıymetli eşyâyı, altınları, gümüşleri vemücevherleri aldı. Bütün şehri ateşe vererek Tevrât nüshalarını yaktırdı. Yetmiş bin çocuğu daesir olarak götürdü. Buhtunnasar, Ermiyâ aleyhisselâmı hapisten çıkararak kendisiyle birliktegitmesini istediyse de Ermiyâ aleyhisselâm gitmeyerek Kudüs'te kaldı. Buhtunnasar tarafındanharâbe hâline getirilen Kudüs'te kaçıp saklanan İsrâiloğulları Ermiyâ aleyhi sselâmın yanınagelip toplandılar. Barınacak yerleri kalmadığından Mısır'a gittiler. Ermiyâ aleyhisselâm onlara,olanlardan ibret almalarını ve Allahü teâlâya kulluk etmelerini söyledi. İsrâiloğulları bu dâvetiyine dinlemediler. Ermiyâ aleyhisselâm onların isyânlarından vazgeçmeyeceklerini görerek Nilnehri kenarına gitti. Bir müddet sonra Mısır'ı da istilâ eden Buhtunnasar, Mısır Fir'avnınımağlûb ettiği gibi, İsrâiloğullarını da esir aldı. Ermiyâ aleyhisselâmı Mısır'da da gördü fakatona dokunmayıp, emân (güven) verdi. Arzû ettiği yere gitmesi için serbest bıraktı.(Nişâncızâde Mehmed Efendi, Taberî, Sa'lebî)
EYYÛB ALEYHİSSELÂM
(Glosario Islámica) :
Kur'ân-ı kerîmde adı geçen peygamberlerden.Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:Nûh'a ve ondan sonraki peygamberlere vahy ettiğimiz ve İbrâhim'e, İsmâil'e, İshâk'ave Yâkûb'a, evlâdlarına, Îsâ'ya, Eyyûb'a, Yûnus'a, Hârûn'a ve Süleymân'a vahyeylediğimiz ve Dâvûd'a Zebûr verdiğimiz gibi (Habîbim) şüphesiz sana da biz vahyettik.(Nisâ sûresi: 163)Bir kimse Resûlullah'ın sallallahü aleyhi ve sellem mescidine girdi veEyyûb aleyhisselâm ileilgili bâzı sorular sordu. Peygamber efendimiz ağladı ve buyurdu ki: "Allahü teâlâya yemînederim ki, Eyyûb (aleyhisselâm) belâdan inlemedi, sızlanmadı. Ayakta namaz kılmak istedi.Duramadı düştü. Hizmette kusur görünce; "Bana gerçekten hastalık isâbet etti" dedi.(Hadîs-i şerîf-Hamîd-i Tavîl)Hazret-i Eyyûb, insanların en uysalı, en sabırlısı ve en çok gadabını (öfkesini) yenenidi. (Hadîs-i şerîf-Râmûz-ül-Ehâdîs)Hazret-i İshâk'ın oğlu Iys'ın neslindendir. Şam civârında yaşayan İsrâiloğullarına peygambergönderildi. Onları Allahü teâlâya îmân etmeye ve ibâdete çağırdı. Bu uğurda çok zahmet çekti.Kendisine yedi kişi îmân etti. Malı ve serveti çok olan Eyyûb a leyhisselâm Allahü teâlâya çokşükrederdi. Allahü teâlâ onu imtihân etmeyi diledi. Mallarını, çeşitli vesîlelerle elinden aldı.Oğullarının bir zelzele ile canlarını aldı. Şeytanın değişik sûretlere girerek ona vesvese vermeyeçalışması karşısında şükür, sabır ve metânetinden hiç bir şey eksilmedi. Daha çok sabır veşükretmeye başladı. Allahü teâlâ onun bedenine hastalık vererek imtihân etmeyi murâd etti.Eyyûb aleyhisselâmın hastalığı gün geçtikçe şiddetlendi. Hanımı Rahime hâtundan başka bütünyakınları ve dostları onu terk ettiler. Hanımı onu şehrin dışına çıkararak hizmetine devâm etti.Hazret-i Eyyûb hastalığına rağmen, gelip geçen insanlara Allahü teâlâyı hatırlatarak sabır veşükrü tavsiye etti. Yedi yıl dert ve belâ içinde kaldığı h âlde, hâlinden hiç şikâyet etmedi. Sabrıdarb-ı mesel oldu. Allahü teâlâ onu tekrar sağlığına kavuşturdu. Hastalıktan kurtulduğugecenin seherinde âh edip ağladığında, sebebi soruldu. Her gece seher vaktinde "Ey bizimhastamız, nasılsınız?" diyen sesi artık duymaz oldum. Onun için ağlıyorum" buyurdu. Mallarıkendisine yeniden ihsân edildi. Vefât eden çocukları kadar çocuğu oldu. Ömrünün sonunda enolgun evlâdı olan Havmel'i vasî tâyin etti. Vefât ettiğinde techîz ve tekfîninin (kefenleme) onuntarafından yapılmasını vasiyet etti. Yüz kırk yaşında iken Şam civârındaki Beseniyye denilenyerde vefât etti. Kabri oradadır. (İbn-ül-Esîr, Taberî)
HÂRÛN ALEYHİSSELÂM
(Glosario Islámica) :
Kur'ân-ı kerîm'de adı geçen peygamberlerden.Allahü teâlâ kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:Selâm, Mûsâ ve Hârûn üzerine olsun. (Saffât sûresi: 120)(Mûsâ aleyhisselâma peygamberliği bildirilince) dedi ki: "Ve kardeşim Hârûn ise, lisânenbenden daha fasîhtir (Fasîh ve belîğ bir şekilde insanlara Hakk'ı, hakîkati anlatır). Onu banayardımcı olarak gönder ki, beni tasdîk etsin. Fir'avn ve kavminin beni yalanlamalarındankorkarım." (Allahü teâlâ buyurdu ki:) Senin bâzunu (bileğini) kardeşinle kuvvetlendireceğizve size düşmanlarınızın üzerine bir galebe ve üstünlük vereceğiz ki, onların zarârı sizeyetişmeyecek. Bu âyetlerimizle (mûcizelerimizle) onlara gidiniz. Siz ve size tâbi olanlar,(Fir'avn ve kavmine) gâlib geleceksiniz. (Kasas sûresi: 34, 35)Hârûn aleyhisselâm İsrâiloğullarına peygamber olarak gönderildi. Mûsâ aleyhisselâmınana-baba bir büyük kardeşidir. Mûsâ aleyhisselâmdan üç yaş büyüktür. Babasının ismi İmranolup, Yâkup aleyhisselâmın oğullarından Lâvî'nin neslindendir. Hârûn aleyhi sselâm, Mısır'dadoğdu. Mûsâ aleyhisselâmın en yakın yardımcısı ve vezîri idi. Çocukluğu ve gençliği Mısır'dageçti. Allahü teâlâ Mûsâ aleyhisselâma Tûr dağında peygamberlik emrini bildirince, Hârûnaleyhisselâma da peygamberlik verdi. Mûsâ aleyhisselâmla birlikte Fir'avn ve kavmini îmânadâvet ettiler. Fir'avn îmâna gelmedi. Mûsâ ve Hârûn aleyhimesselâma inananlara zulüm veişkence yaptı. Mûsâ ve Hârûn aleyhimesselâm İsrâiloğullarını Fir'avn'ın zulmünden kurtarmakiçin çırpındılar. Mûsâ aleyhisselâm, Hârûn aleyhisselâm ve İsrâiloğulları birlikte Mısır'danayrıldı. Kızıldeniz'den yürüyerek Sinâ Yarımadasına geçtiler. Onları tâkib eden Fir'avn veaskerleri denizde boğuldular. Mûsâ aleyhisselâm ve İsrâiloğulları Tîh çölüne geldikleri sırada,Mûsâ aleyhisselâm Allahü teâlânın emriyle Tevrât-ı şerîfi almak üzere Tûr dağına gitti. KardeşiHârûn aleyhisselâmı yerine vekîl bıraktı. Mûsâ aleyhisselâm, Tûr'da iken Hârûn aleyhisselâmıdinlemeyen İsrâiloğulları, Sâmirî adında bir münâfığın (iki yüzlü kâfirin) hîlelerine kapılarak,altın buzağı heykeli yaparak ona taptılar. Mûsâ aleyhisselâm Tûr dağından dönüşte kavmininaltın buzağı heykeline taptıklarını görünce, üzüldü. Bu hâlin sebebini Hârûn aleyhisselâmasordu. Hârûn aleyhisselâm da İsrâiloğullarının kendisini dinlemediklerini ve öldürmekle tehdîtettiklerini, Sâmirî adında birisine uyarak bu yola saptıklarını bildirdi. Mûsâ aleyhisselâm,Sâmirî'ye bedduâ etti ve İsrâiloğullarına tövbe etmelerini bildirdi. İsrâiloğulları tövbe edipTevrât'ı kabûl ettiler. Bu mücâdeleler sırasında Hârûn aleyhisselâm da Mûsâ aleyhisselâmlabirlikte gayret etti. Allahü teâlâ İsrâiloğullarına kırk sene Tîh sahrasından çıkmamak üzere cezâverdi. Bu kırk senenin sonlarına doğru, Hârûn aleyhisselâm M ûsâ aleyhisselâm'dan önce vefâtetti. Kabrinin nerede olduğu husûsunda çeşitli rivâyetler vardır. (Taberî, İbn-ül-Esîr,Nişâncızâde)
HAZKÎL ALEYHİSSELÂM
(Glosario Islámica) :
İsrâiloğullarına gönderilen peygamberlerden veya Allahü teâlânın velî kullarından biri.Yâkûb aleyhisselâmın oğullarından Lâvî'nin neslindendir. Mûsâ aleyhisselâmın vefâtından sonragönderilen üçüncü peygamberdir. Allahü teâlâ, onun duâsı bereketiyle , ölen binlerce kişiyidiriltti.Birçok müfessir (tefsîr âlimi) Mü'min (Gâfir) sûresinin 28-45. âyetlerinde bildirilenFir'avn'ın sarayındaki vazîfelilerden olup, Mûsâ aleyhisselâmı ve ona inananları müdâfaa eden(savunan) ve Fir'avn'ın kızının saç tarayıcısı Mâşitâ Hâtun'un zevci ( kocası) olan kimsenin,Hazkîl aleyhisselâm olduğunu bildirmişlerdir. (Sa'lebî, Kurtubî, Râzî)Çocukluğu ve gençliği Mısır'da geçen Hazkîl aleyhisselâm, Fir'avn'ın sarayında hazînedârlık(mâliye bakanlığı) yapan, îmânını gizleyen bir mü'min idi. Fir'avn'ın herkese kendini ilâh tanıtıpsecde ettirdiği sırada, o, sarayda olduğu hâlde, bir olan A llahü teâlâya kalbden inanıyor veibâdetini gizli yapıyordu. Fir'avn ve adamlarının Mûsâ aleyhisselâm ve ona inananların hepsiniyok etmeye karar verdikleri sırada, çeşitli iknâ edici sözlerle Fir'avn'ı bu fikrinden vazgeçirenHazkîl aleyhisselâm zindana atıldı. Daha sonra Fir'avn'ın kızının isteği üzerine zindandançıkarıldı. Mûsâ aleyhisselâma îmân ettiğini açıkça îlân edip, ona yardımcı oldu. Mûsâaleyhisselâmla birlikte Kızıldeniz'den geçip, İsrâiloğullarının Tih sahrasında kaldığı kırk seneiçinde ondan ayrılmayıp hizmetinde bulundu. Mûsâ aleyhisselâmın vefâtından sonra, Yûşâ binNûn ve Kâlib aleyhimesselâm adlı peygamberlerden sonra, İlyâ (Kudüs) bölgesine peygambergönderildi. Mûsâ aleyhisselâma gönderilen Tevrât'ın emir ve yasakları nı İsrâiloğullarınabildirdi. Daha sonra Irak taraflarına gidip insanları dîne dâvet etti. Dâverdan bölgesindekimü'minlere zulmeden hükümdarlara karşı o bölge ahâlisini harbe çağırdı. Fakat onlar ölümdenkorktukları için, harbe gitmediler. Allahü teâlâ onlara isyânlarının cezâsı olarak tâûn (salgınvebâ) hastalığı gönderdi. Vebâdan kaçmak üzere bulundukları şehirden çıkan bu insanlarınhepsi, işittikleri korkunç bir sesle öldüler. Hazkîl aleyhisselâm kavminin başına gelenlerigörünce acıyıp, onları tekrar diriltmesi için Allahü teâlâya duâ etti. Allahü teâlâ, Hazkîlaleyhisselâmın duâsı sebebiyle onları diriltti. O insanlar kendi şehirlerine dönüp Mûsâaleyhisselâmın dîni üzere yaşadılar ve ecelleri gelince vefât ettiler. Hazkîl aleyhissel âm onlarınevlâdlarına Allahü teâlânın emirlerini ve yasaklarını anlattı. Daha sonra Bâbil diyârına gitti.Orada vefât etti. (Taberî-İbn-ül-Esîr, Nişâncızâde)
HIZIR ALEYHİSSELÂM
(Glosario Islámica) :
İbrâhim aleyhisselâmdan sonra yaşamış bir peygamber veya velî.Hızır aleyhisselâm Zülkarneyn aleyhisselâmın askerinin kumandanı ve teyzesinin oğludur.Mûsâ aleyhisselâm ile görüşüp yolculuk etti. Muhammed aleyhisselâmın ümmetinden değildir.Fakat vefâtından sonra rûhu insan şeklinde gözüküp garîblere, kimsesizle re yardım etmektedir.Mûsâ aleyhisselâm ile karşılaşmaları ve birlikte yolculuk yapmaları Kur'ân-ı kerîmin Kehfsûresi 60-82. âyetlerinde bildirilmiştir. (Râzî, İbn-i Hacer, Süyûtî, İmâm-ı Rabbânî)Ebü'd-Derdâ radıyallahü anh bir gün Mekke-i mükerremede bir dağın üzerine çıktı. Oradahâlinden ve tavrından sâlihlerden olduğu anlaşılan birisini gördü. Yanına giderek "Bana nasîhatet" dedi. O da; "Nasîhat olarak ölüm sana kâfidir" dedi. Ebü'd-Derd â; "Daha fazla nasîhat et"deyince, o da; "Gam, tasa bakımından kabri düşünmek kâfidir" dedi. Bunun üzerineEbü'd-Derdâ, Resûlullah efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem huzûruna gelerek bu hâli haberverdi. Peygamber efendimiz; "O zât, kardeşim Hızır'dır" buyurdu. (Mevlânâ AbdurrahmânCâmi)Âlimlerin çoğu Hızır aleyhisselâmın öldüğünü bildirdi. Eğer hayatta olsaydı, Peygamberefendimize gelir, birlikte Cumâ namazı kılar, sohbetinde ve cihâdlarında bulunurdu.(Muhammed Ma'sûm-i Fârûkî)Abdülhâlık Goncdüvânî hazretlerine, lâ ilâhe illallah, zikrini Hızır aleyhisselâm öğretti.(Hüseyn Vâiz-i Kâşifî)Bir gün sabah vakti toplanmıştık. İlyas aleyhisselâm ile Hızır aleyhisselâm ruhânî şekillerdegeldiler. Hızır aleyhisselâm rûhânî olarak dedi ki; "Biz ruhlar âlemindeniz. Allahü teâlâ bizimruhlarımıza öyle bir kuvvet vermiştir ki, insan şeklini alırız. İnsanların yaptığı işleri bizimruhlarımız da yapar. İnsanların yaptığı gibi yürürüz, dururuz, ibâdet ederiz". (İmâm-ı Rabbânî)Her gördüğünü Hızır bil, her geceyi kadir bil. (Hakîm Süleymân Atâ)